HUKUK & DANIŞMANLIK
Anayasa Mahkemesi 26 Yıl Sonra Talep Edilen Kamulaştırma Bedelinin Zamanaşımına Uğramayacağına Karar Verdi
Anayasa Mahkemesi (AYM), 03.02.2023 Tarihli Resmî Gazete’de Yayımlanan Konusu Kamulaştırma ile ilgili Olan Bir Karar Verdi.
Kararda özetle; idare, kamulaştırma bedelini tespit eden mahkeme kararındaki bedelin 26 yıl sonra ödenmesini talep eden başvurucuya mahkeme kararlarının 10 yıllık zaman içerisinde kullanılması gerektiğini belirterek 10 yıllık zamanaşımı itirazında bulunarak bu bedeli ödememiş, AYM’de 10 yıllık zamanaşımı özel kişilerin borç ilişkilerinde uygulama alanı bulacağını, kamu otoritesine sahip idarenin buna dayanamayacağını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi (AYM), 26 Yıl Sonra Talep Edilen Kamulaştırma Bedelinin Zamanaşımına Uğramayacağına Karar Verdi.
Başvurucunun kullanımında bulunduğu anlaşılan (kararda tapu kaydının görülmediğinden malik olup olmadığı anlaşılmasa da başvurucunun bu taşınmazı 8 yılı aşkın süredir kullandığı ifade edilmiştir) gecekondu 1974 yılında Kara Harp Okulu genişletme sahası içerisinde kalması sebebiyle kamulaştırılmıştır.
Başvurucu, 1975 tarihinde Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde idare aleyhine kamulaştırma bedelinin arttırılması davası açmış, Mahkemece aynı yıl verilen kararda, kamulaştırma bedelinin 37.014 TL olduğuna karar verilmiş, idare de bu bedeli başvurucu adına açılan bir banka hesabına yatırmış ancak daha sonraları ise kamulaştırmadan vazgeçilmesi sebebiyle başvurucu tarafından bedel tahsil edilememiştir.
Aradan yaklaşık 7 yıllık bir sürenin geçmesi akabinde, idare isteği üzerine 1982 yılında gecekondu yıkılmıştır. Başvurucu gecekondu ve ağaçların bedelinin tazmini için yine 1982 yılında Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açmıştır. Mahkeme dava açıldıktan 5 yıl sonra verdiği karar ile tazminat bedelini 400.000 TL olarak belirlemiş ve hesaptaki 37.014 TL’nin tamamlanmasına hükmetmiştir.
Başvurucu yaklaşık 26 yıl sonra (2014 yılında) idareye işbu mahkeme kararının gereklerinin yerine getirilmesi, bahse konu bedelin yasal faiziyle birlikte kendisine ödenmesini talep etmiştir. İdare başvurucunun talebine; Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) madde 156’sındaki;
“Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış ise, yeni süre her zaman on yıldır.”
Şeklindeki düzenleme uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık sürenin geçirildiğini haliyle yapılacak bir işlemin bulunmadığını ifade ederek karşılık vermiştir.
Başvurucu 2016 yılında icra dairesi aracılığı ile ilamlı takip başlatmıştır. Yapılan takip mahkeme kararına dayandığı için itirazla takibi durduramayacak olan idare, icra hukuk mahkemesine şikâyet yolu ile başvurarak söz konusu takibe dayanak olarak gösterilen alacak kaleminde gösterilen Alacaklı Başvurucunun, alacak hakkının zamanaşımına uğradığını belirtmiş, icra hukuk mahkemesince de idarenin şikayeti haklı görülerek icra takibinin geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Başvurucu 2019 yılında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmıştır. Anayasa Mahkemesi, idarenin kamulaştırmaya ilişkin anayasal ve kanuni güvencelere uymaksızın başvurucunun mülkiyet hakkına müdahale ettiğine; bu ihlalin giderilmesi için mahkeme tarafından hükmedilen tazminatı ödemek için hiçbir girişimde bulunmamış olduğuna; başvurucunun ödeme talebini de TBK m. 156’daki düzenlemeyi dayanak göstererek zamanaşımı gerekçesiyle yerine getirmemiş olduğunu ancak esasında bu düzenlemenin uygulanma alanın özel kişiler arasındaki borç ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlık konularında uygulanacağını, somut olayda ise üstün kamu gücü yetkileriyle donatılan kamu otoritelerinin (kamu tüzel kişisi) mahkeme ilamına bağlanmış borçlarını zamanaşımı gerekçesiyle ödemeyi reddetmesi kabul edilebilir olmadığına, mahkeme kararıyla hükmedilen tazminatın ödenmesi yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin Anayasa’nın 138. maddesinin yanında mülkiyet hakkını düzenleyen 35. maddesinin ağır biçimde ihlal edildiğine, idarenin anayasal yükümlülükleri ağır bir biçimde ihlal eden tazminatın ödenmesinin geciktirilmesi fiilinden lehine haklar çıkarması hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırılamayacağına, idarenin mahkeme kararını icra etme yükümlülüğü belli bir sürenin geçmesiyle ortadan kalkmayacağına, sonuç olarak somut olayda kamulaştırmasız el atma sebebiyle doğan zararına karşılık olarak mahkeme tarafından hükmedilen tazminatın başvurucuya zamanaşımı gerekçesiyle ödenmemesi Anayasa’nın 35. maddesiyle bağdaşmadığına, İhlalin giderimi amacıyla yeniden yargılama yapılmak üzere icra hukuk mahkemesine işbu kararın gönderilmesine karar vermiştir.
Daha Fazla Anayasa Mahkemesi Kararı okumak için tıklayın.