HUKUK & DANIŞMANLIK
Geriye Dönük Emlak Vergisi
Geriye dönük emlak vergisi, Emlak vergisine ilişkin temel kanun, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nda belirtilmiştir.
Bu Kanun’da emlak vergisinin, herhangi bir kavramsal tanımlaması yapılmamıştır. Ancak, Kanun’un 1’inci maddesinde binaların bina vergisine ve 12’nci maddesinde arazi ve arsaların arazi vergisine tabi olduğu belirtilmiştir. Bina vergisi ile arazi vergisine ilişkin hükümler, zorunlu teknik farklılıklar hariç genelde aynıdır. Bu kapsamdan yola çıkılarak emlak vergisi; bina, arsa ve arazilere sahip olmaktan kaynaklanan vergi olarak tanımlanabilir. Emlak vergisinde yetkili idare belediyeler olup bu husus Emlak Vergisi Kanunu’nun çeşitli maddelerinde yer almış ve 37’nci maddesinde de bu kanunda geçen vergi dairesi tabirinin belediyeleri ifade ettiği belirtilmiştir.
Özetle emlak vergisi, tahsilâtı belediyeler tarafından gerçekleştirilen bir servet vergisi olup “bina vergisi” ve “ arazi vergisi” olarak adlandırılan iki vergiden oluşmaktadır.
Bir kimse üzerinde emlak vergisi doğabilmesi için vergiyi doğuran bir olay meydana gelmelidir. Bu olay, bir taşınmaza malik olunması, bir taşınmaz üzerinde intifa hakkı sahibi olunması veya bir taşınmazın malik gibi tasarruf edilmeye başlanması durumlarının gerçekleşmesi ve bunlar için kanunun öngördüğü süreler var ise bu sürelerin dolması halinde ortaya çıkar. Devletin vergi alma hakkı vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi ile başlar. Vergiyi doğuran olay öncelikle vergi döneminin tespitinde büyük öneme sahiptir. Vergiyi doğuran olay bir vergileme sürecinde bütün aşamaları etkileyen ilk ve ana aşamadır.
Kanunların yer ve zaman bakımında uygulanmasına ilişkin prensipler dikkate alındığında emlak vergisinin taşınmaz vergisi olması itibariyle taşınmazlar esas alınarak uygulanan bir vergi olduğu görülür. Dolaysıyla ülke içindeki taşınmazlar, kime ait olurlarsa olsunlar, temel olarak emlak vergisinin konusuna girmektedir. Yani emlak vergisinde mülkilik prensibi esastır.
Geriye Dönük Emlak Vergisi Talebinin Zaman Bakımından Uygulanması
Hukuku kurallarının zaman bakımından uygulanması, emlak vergisiyle ilgili hükümlerin hangi tarihten itibaren ve hangi tarihler aralığında uygulanacağını ifade etmektedir. Bu bakımdan emlak vergisi kuralları, yürürlük tarihleri itibariyle söz konusu olan emlak vergileri için uygulanacaktır. Emlak vergisi ile ilgili kanun değişiklikleri değişiklikten sonraki dönem için uygulanacaktır. Bu doğrultuda 2002 yılında Emlak Vergisi Kanunu’nun 20. Maddesi’nde yapılan değişikliğe bakıldığında 2002 yılında yapılan düzenleme ile, 4751 sayılı Kanun’la 131 sayılı Emlak Vergisi Kanun’una eklenen geçici 20’nci maddenin (b) fıkrasına göre 09.04.2002 tarihinden itibaren arsa ve arazilere ait metrekare birim değer tespitlerinin takdir komisyonlarınca yapılacağı hükme bağlanmış bulunmakta olup bu hüküm, söz konusu tarih itibariyle uygulanmaya başlanacaktır. Ancak emlak vergisi bakımından bildirimde bulunulmayan taşınmazlar bakımından veya diğer hallerde ikmalen veya idarece yapılacak tarhiyatlarda, verginin ait olduğu döneme ilişkin mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Emlak vergisinin tarh ve tahakkukunu düzenleyen ve yukarıda bahsi geçen değişikliğe ilişkin maddeler, 09.04.2002 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 4751 sayılı Kanun ile değiştirilmiş̧ ve yapılan değişiklikle tarh ve tahakkuka ilişkin yeni esaslar getirilmiştir. 4751 sayılı Kanun ile emlak vergisi uygulaması sonucunda görülen olumsuzlukları ortadan kaldırmak ve vergilemede kolaylığın ve basitliğin sağlanması amacıyla dört yılda bir alınmakta olan beyan esasının kaldırılması ve sadece vergi değerini tadil eden nedenlerin bulunması halinde mükelleflerden bildirim alınmasını sağlamaya yönelik değişikler yapılmıştır. Yapılan bu değişiklikle emlak vergisinde genel beyan esası kaldırıldığından, Kanun metninden genel beyana ilişkin olarak yer alan hükümler çıkarılmış̧, diğer taraftan, emlak vergisinin tarh ve tahakkukuna esas olacak arsa ve arazi birim metrekare değerlerinin dört yılda bir belirlenmesi esası getirilmiştir. 4751 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle emlak vergisinde genel beyan esasının kaldırılması öngörüldüğünden emlak vergisi mükellefleri için sadece Emlak Vergisi Kanunu’nun 33’üncü maddesinin (1) ilâ (7) numaralı fıkralarında yazılı sebeplerin doğması halinde bildirim verme zorunluluğu getirilmiştir.
Yapılan bu değişikliğe istinaden emlak vergisinin belirlenmesi ve uygulanması açısından kolaylık sağlamak ve konuya açıklık getirmek amacıyla Emlak Vergisi Kanununu 33 Seri Numaralı Genel Tebliğ 12.04.2002 tarihinde yayınlanmıştır.
Bu tebliğle ‘‘4751 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme gereği genel beyan esasına göre dört yılda bir gayrimenkul sahiplerinden beyanname alınması uygulaması kaldırılmış bulunmaktadır. Buna göre, mükellefler sahip oldukları bina, arsa ve araziler için 2002 yılında ve takip eden yıllarda genel beyanda bulunmayacaklar ve beyanname vermeyeceklerdir.
Emlak vergisi mükelleflerinin sadece; a) Yeni inşa edilen binalarda inşaatın sona erdiği veya inşaatın sona ermesinden evvel kısmen kullanılmaya başlanmış ise her kısmın kullanılmasına başlandığı,
b) Emlak Vergisi Kanununun 33 üncü maddesinin 1 ila 7 numaralı fıkralarında belirtilen vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması hallerinde de, değişikliklerin meydana geldiği, bütçe yılı içerisinde emlakın bulunduğu yerdeki ilgili belediyeye bir örneği Tebliğe ekli “Emlak Vergisi Bildirimi”ni vermeleri gerekmektedir.
Ancak, yukarıda (a ve b bentlerinde) belirtilen değişikliklerin bütçe yılının son üç ayı içinde meydana gelmesi halinde bildirim, olayın meydana geldiği tarihten itibaren üç ay içinde ilgili belediyeye verilecektir.
Geçici ve daimi muafiyetten yararlanan bina, arsa ve araziler için de bildirim verilmesi gerekmektedir. Devlete ait araziler için ise bildirim verilmesi söz konusu değildir.
Mükelleflerce aynı belediye ve mücavir alan sınırları içinde aynı yıl içinde iktisap olunan aynı cins birden fazla gayrimenkulün tek bildirim ile bildirilmesi mümkün bulunmaktadır.
Elbirliği (iştirak halinde) mülkiyetinde ortaklar müşterek imzalı bir bildirim verebilecekleri gibi münferiden de bildirim verebilirler. Paylı (müşterek) mülkiyette ise her bir ortak tarafından belirlenmiş paylar için ayrı ayrı bildirim verilmesi gerekmektedir.’’ denilmek suretiyle konu açıklığa kavuşturulmuştur.
Dava açma süresi: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü̈ Kanunu’nun 7.maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu, bu sürenin tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın, tebliğ̆ yapılan hallerde veya tebliğ̆ yerine geçen işlemlerde tebliğin, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin, tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği tarihi izleyen günden başlayacağı, aynı Kanunun 14/3-e bendinde ise, dava dilekçelerinin süreaşımı yönünden ilk incelemeye tabi tutulacağı, 15/1-b bendinde de süreaşımı bulunan hallerde davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır.
Değerlendirmelerimiz
Müvekkile tebliğ edilen vergi ihbarnameleri incelendiğinde tahakkuka esas gösterilen kanun hükümlerinin bir kısmının (Emlak Vergisi’nin 10. Ve 20. Maddelerinin) mülga olduğu görülecektir.
İlgili kanun hükümleri 2002 yılına evvel yürürlükte kalmış ve emlak vergisinin belirlenmesinde beyanın esas alınmasını düzenlemiştir. Ancak 2002 yılında yapılan değişiklik sonrasında emlak vergisinde beyan esası kaldırılarak bunun yerine Takdir Komisyonlarının arsalara ve araziye ilişkin 4 yılda 1 yapacakları asgari ölçüde birim değer tespiti doğrultusunda emlak vergisinin belirlenmesi esası getirilmiştir. Bu husus, Danıştay 9. Dairesi’nin 2009/2452 Esas ve 2012/4613 Karar sayılı dosyasında ‘‘1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununda 4751 sayılı Kanun ile 9.4.2002 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yapılan değişiklikler sonucu beyan esası kaldırılarak sadece vergi değerini tadil eden nedenlerin bulunması halinde bildirim verilmesi esasının getirilmiştir.’’ denilmek suretiyle açıkça ifade bulmuştur. Tadil nedenleri Emlak Vergisi m. 33’de aşağıda listelenen şekilde sayılmıştır :
1. Yeni bina inşa edilmesi (Mevcut binalara ilaveler yapılması veya asansör veya kalorifer tesisleri konulması yeni inşaat hükmündedir.)
2. Bir binanın yanması, yıkılması suretiyle veya sair sebeplerle tamamen veya kısmen harabolması veya binada mevcut asansör veya kalorifer tesislerinin kısmen veya tamamen kaldırılması;
3. Bir binanın kullanış tarzının tamamen değiştirilmesi veya bir binanın ikamete mahsus mahallerinden bir kısmının dükkan, mağaza, depo gibl ticaret ve sanat icrasına mahsus mahaller haline kalbedilmesi, (Bu hükmün uygulanmasında bir apartmanın her dairesi bir bina sayılır ve tadil sebebi, yalnız kullanış tarzı tamamen veya kısmen değiştirilen daire için geçerli olur.)
4. Arazinin hal ve heyetinde değişiklik olması:
a. Arazinin fiyatlandırılması veya ağaçlandırılması, bağ haline getirilmesi;
b. Fidanlı, ağaçlı veya kütüklü bir arazinin tarla haline getirilmesi veya gelmesi;
c. Tarım yapılan bir arazinin tabii bir afet veya arıza sebebiyle veya sair sebepler yüzünden tarıma elverişsiz hale gelmesi.
d. Tarım yapılmayan bir arazinin tarıma elverişli hale getirilmesi,
e. Arazinin parsellenmek suretiyle arsalar haline getirilmesi.
5. Bir binanın mütemmimi durumunda olan arazinin mütemmimlik durumundan çıkması veya bir arazi ve arsanın bina mütemmimi durumuna girmesi.
6. Bir bina veya arazinin takvim veya ifraz edilmesi veya mükellefinin değişmesi (Araziden bir kısmının istimlak edilmesi de ifraz hükmündedir.)
7. Müteaddit arazi ve arsaların tek bir arazi ve arsa haline getirilmesi veya müteaddit hisselere ayrılmış olan bir binanın bütün hisselerinin birleştirilmesi.
Yukarıda listelenen Emlak Vergisi Kanunu’nun 33 maddesinin 1 ila 7 fıkraları arasında düzenlenen hallerden bir tanesi gerçekleşmesi durumunda dahi, 2002 düzenlemesi ile her ne kadar bildirim verilmesi esası getirilmişse de bildirimin yapılmaması halinde ceza kesileceğine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Dolayısıyla, Emlak Vergisi Kanununda 09.04.2002 tarihinden itibaren beyanname verme zorunluluğu kaldırılarak verginin idarece tarh edileceği kuralı benimsendiğinden ve ceza kesileceğine dair bir hükme yer verilmediğinden idarece 2002 yılı ve sonraki yıllara ilişkin olarak vergi ziyaı cezası kesilmesi mümkün olmayacaktır.
Neticede Beşiktaş Belediyesi’nin talebi usulsüz ve dayanaksız olarak vukuu bulmuştur. Bu talebe ilişkin dava yoluna gidilmek istendiğinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü̈ Kanunu’nun 7.maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde vergi mahkemelerinde otuz gün olacağından bahisle ihbarnamelerin Müvekkile tebliğ olduğu tarihten itibaren bir ay içinde dava açmak gerekecektir. Zira emlak vergisinden doğan uyuşmazlıklarda özel kanun niteliği taşımasından mütevellit Emlak Vergisi Kanunu’na dayanılacak olsa da adı geçen Kanun’da dava açma süreleri düzenlenmediğinden İdari Yargılama Usulü Kanunu esas alınarak süre belirlenecektir. Bu husus Danıştay 9. Daire 20.09.2012 gün, 2009/796 Esas 2012/4683 K. sayılı kararında da ‘‘2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7.maddesinde, dava açma süresi özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde vergi mahkemelerinde otuz gündür’’ şeklinde ifade bulmuştur.
Konu ile ilgili ihtiyaçlarınız için ekibimizle görüşebilirsiniz.