HUKUK & DANIŞMANLIK
Ticaret Hukuku’nda Rekabet Yasağının İhlali
Rekabet süreci üretimde verimlilik ve teknik gelişmeyi teşvik ederek piyasalarda etkinliği artırmakta ve ekonomik gelişmeye katkıda bulunmaktadır. Rekabet Hukuku ise ekonomik ve ticari hayatta sağlıklı bir rekabet ortamının oluşumunu temin ederek toplumsal refah artışında önemli bir rol oynamaktadır.
Rekabet, bir piyasada satıcıların daha fazla müşteri edinerek mal ve hizmet satışlarını, dolayısıyla kârlarını artırmak için giriştikleri yarış şeklinde tanımlanabilir. Bu kapsamda, mevzuatımızda düzenlenmiş olan rekabet yasaklarını ve ihlali halini inceleyeceğiz.
Rekabet Yasağı Kavramı ve Düzenleniş Amacı
Hukuki anlamda rekabet üç farklı kavramsal içeriğe sahiptir. Bunlar;
- “Rekabet sınırlandırmaları”,
- “Haksız rekabet”,
- “Rekabet yasağı”,
Şeklinde sıralanabilir. Günümüzde geçerli sosyal piyasa ekonomisi içerisinde uygulanan serbest rekabet üzerine kurulu politika, hukuki açıdan rekabet kavramının bu şekilde çok yönlü olması sonucunu doğurmuştur. Bu sebeple, serbest piyasa ekonomisinde rekabet kavramı çok anlamlılığa ve içeriğe sahip olabilmektedir.(1)
Rekabet yasağı; belirli sözleşme ilişkileri ile oluşmuş hukuki statülerin sonucu olarak elde edilen tüm kaynakların ve pozisyonların, bu statünün devamında ve sonrasında statünün doğduğu müessese ve ilişkiye zarar vermemesi için getirilmiş sakınma yükümlülüğünü içeren hükümlerdir.(2)
Rekabet sınırlandırmaları hukukuna ilişkin hükümler açısında temel üst norm 1982 Anayasası’nın 167. maddesidir. “Piyasaların Denetimi ve Dış Ticaretin Düzenlenmesi” başlıklı madde ile devlet, piyasaların sağlıklı işlemesi için gerekli ve geliştirici tedbirleri almak; piyasalarda fiili durum veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi engellemekle görevlendirilmiştir. Devlete yüklenmiş bu anayasal görev kapsamında 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (RKHK), 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) çerçevesinde çeşitli düzenlemeler yapılmıştır.[1][2][3]
Rekabet Yasağı ve Rekabet Sınırlandırmaları Ayrımı
Rekabet yasağı ve rekabet sınırlandırmaları, farklı içeriğe sahip kavramlardır. Günümüzün karmaşık ekonomik düzeni içerisinde bu iki kavramın ortak uygulama alanları da giderek artmaktadır. Bu sebeple, rekabet yasağına ilişkin düzenlemelere geçmeden önce bu iki kavramın ayrımının yapılması önem arz etmektedir.
Rekabet yasağı; ancak rekabet yasağına tabi kişilerin bu sıfatı gereği doğan, yani belirli statüdeki kişiler açısından gündeme gelebilir. Rekabet yasağına tabi kişilerin bu sıfatı kazanması ile rekabet yasağı kendiliğinden ve kanundan doğmakta ve bu sıfatların sona ermesiyle de ortadan kalkmaktadır. Rekabet sınırlandırmalarında ise sadece bir statü kazanılması ile doğan kanuni bir yükümlülük bulunmamakta, kimse yalnızca bir statüye bağlı olarak rekabet sınırlandırmaları hükümleri ile bağlı olmamaktadır.
Bu nedenle, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (RKHK) hükümleri, statüye bağlı olarak herhangi bir sorumluluk getirmemektedir. Sadece kanunla belirlenen davranışların (anlaşma, uyumlu eylem, kararlar, birleşme devralma ve hâkim durumu kötüye kullanma) ortaya çıkması halinde, bu fiilleri gerçekleştiren kişiler hakkında RKHK hükümlerinin uygulanacağından bahsedilmesi mümkündür.
Rekabet yasağı ile korunan menfaat; kamu menfaati değil, sözleşmenin veya hukuki ilişkinin taraflarıdır. Rekabet yasağının ihlali, hukuki çıkarları korunan kişinin veya kişilerin sözleşmenin tarafı olması ve karşı tarafın sözleşmeyi ihlal etmesi ile doğabilir. Rekabeti sınırlandıran kanun düzenlemeleri ile korunan menfaat ise rekabet yasağında öngörülen menfaatten tamamen farklıdır. Serbest rekabet ortamının kanunun getirdiği kısıtlamalar ile sürdürülmesi amaçlanmaktadır. Rekabet ortamının devamı ve devamlılığında, bireysel çıkarların ötesinde kamu çıkarlarının ön planda olduğu kabul edilmektedir.
Sonuç olarak, rekabet sınırlandırmalarının amacı doğrudan ve öncelikli olarak serbest piyasa ekonomisinde rekabeti ve rekabet özgürlüğünü korumak iken rekabet yasağı ile kanun kapsamında sayılan belirli kişilerin rekabet etmesi yasaklanmakta ve kişilerin ticari ve hukuki çıkarları koruma altına alınmaktadır.(3)
Sözleşmeden ve Kanun’dan Kaynaklanan Rekabet Yasağı Düzenlemeleri
Rekabet yasağı, mevzuatımızda farklı kanunlarda kendine yer bulmuştur. Bunun temel sebebi ise rekabet yasağı hükümlerinin farklı kanunlarda düzenlenmiş olan sözleşme ilişkisinden doğan bir yükümlülük olmasıdır. Bu doğrultuda, rekabet yasağına ilişkin mevzuatımızdaki düzenlemeleri Türk Ticaret Kanunu’nda; ticaret ortaklıklarında ortak ve/veya yöneticiler için rekabet yasağı, acente için rekabet yasağı, Türk Borçlar Kanunu’nda; adi ortaklıkta ortaklar için rekabet yasağı, tacir yardımcıları için rekabet yasağı, işçi için rekabet yasağı, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nda; kooperatiflerde yönetim kurulu üyeler için rekabet yasağı, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nda; sigorta eksperleri için rekabet yasağı şeklinde sıralamak mümkündür.[4][5]
Bunların yanında, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından belirlenmiş olan kurumsal yönetim ilkeleri çerçevesinde yönetim kurulu ve yöneticiler için rekabet yasağı ve her ne kadar rekabet yasağı ile rekabet sınırlandırmaları hükümleri birçok açıdan farklı olsa da bazı rekabet yasağı hallerinde RKHK’nun uygulanması mümkündür.
Ticaret Şirketlerinde Rekabet Yasağı
Ticaret şirketleri özelindeki düzenlemelere göre rekabet yasağı; şirket yöneticilerini, şirket ortaklarını ve şirket müdürlerini kapsamaktadır. Rekabet yasağına tabi olan kişiler diğer rakipleri ile ticari ilişki kurmamayı, ticaret unsuru olan ürünü bağımsız bir şekilde satmamayı veya üretmemeyi taahhüt etmektedir.
Şirket ortakları, en basit anlatımla kâr elde etmek ve bu kârı aralarında paylaşmak amacıyla bir araya gelmektedirler. Kâr elde etmek ve kazançlarını arttırma yükümlülüğü altında olan şirket ortakları ile yöneticilerinin kazanç elde etmeyi engelleyecek işlemlerde bulunamayacakları için ticaret şirketlerine ilişkin düzenlemeler çerçevesinde özellikle şirket ortak ve yöneticileri rekabet yasağına tabi tutulmuştur.(4)
Adi Ortaklıklarda Rekabet Yasağı
Şahıs şirketleri içerisinde yer almakta olan adi ortaklık, diğer ticaret şirketlerinin aksine TTK yerine TBK’da düzenlenmektedir. Adi şirketlerde ortaklara ilişkin rekabet yasağı TBK madde 626’da düzenlenmiştir. Madde 626:
“…Ortaklar, kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine olarak, ortaklığın amacını engelleyici veya zarar verici işleri yapamazlar…”
Bir taraftan rekabet yasağı diğer taraftan ise bağlılık yükümlülüğünü vurgulamakta olan bu hüküm çerçevesinde ortakların birbirlerine karşı olan sorumlulukları ve rekabet etmeme borcu düzenlenmiş olup; tüm ortakları kapsamaktadır.(5)
Diğer yandan, özellikle belirtmekte fayda var ki “kendilerinin veya üçüncü kişilerin menfaatine” ifadesinden de anlaşılacağı üzere ortaklar dış ilişkilerde ve kendi adına üçüncü kişilerle yapılan işlemler gereğince rekabet yasağına tabidirler. Yasağa uyulmadığı takdirde uygulanacak olan yaptırım kanunda belirtilmemiştir ancak TBK madde 628 hükmü özen yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle haksız rekabetin tazminat davasına konu edilebilmesi mümkündür.
Kollektif Şirketlerde Rekabet Yasağı
Ticaret ortaklıklarında ortak ve/veya yöneticilere ilişkin rekabet yasağı hükümleri sistematik ve yerinde olarak TTK’nin ilgili ortaklık hükümleri içinde düzenlenmiştir. Kollektif şirketlerde ortakların rekabet yasağı ise TTK madde 230’da hüküm altına alınmıştır.
MADDE 230
(1) Bir ortak, ortağı olduğu şirketin yaptığı ticari işler türünden bir işi, diğer ortakların izni olmaksızın kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırlandırılmamış ortak olarak giremez. (2) Yeni kurulan bir şirkete giren ortağın, daha önce kurulmuş diğer bir şirketin de sorumluluğu sınırlandırılmamış ortaklarından olduğunu diğer ortaklar bildikleri hâlde önceki şirketten ilişiğinin kesilmesini aralarında açıkça kararlaştırmamışlarsa, bu durumu kabul ettikleri varsayılır.
İlgili hükümden anlaşılacağı üzere, rekabet yasağı tüm ortaklar için geçerlidir. Bu ortakların yönetici olmasına ise gerek yoktur. Neticede kollektif ortaklıkta her bir ortak yönetici olma hakkına sahip olmakla birlikte kollektif ortaklık sözleşmesi gereğince veya çoğunluk kararı ile ortaklar yönetimi diğer ortaklara bırakabilirler.
Ortaklar yönetimi ve organizasyonu diğer ortaklara bırakmış olsalar bile defterleri inceleme ve bilgi alma haklarına sahiptirler. Diğer ortaklar da yönetici ortaklar gibi şirkete dair eş değer bilgi birikimine sahip olmaları sebebi ile her türlü sır saklama ve rekabet etmeme borcu altında sayılmaktadırlar. Bu sebeple, kollektif şirketlerde rekabet yasağı tüm ortaklar için geçerlidir.(6)
Kanun metni detaylıca incelenecek olursa; rekabet yasağına ilişkin ilk şart şirketin faaliyette bulunduğu ticari işlerden bir işin yapılmaması gerekliliğidir. Ortaklar fiili olarak süreklilik arz eden ticari işler için rekabet yasağına tabidirler. Bir diğer şart ise kendisi veya bir başkası hesabına yarar, kâr ve kazanç sağlayıcı işlemlerde bulunulamamasıdır, aksi takdirde rekabet yasağını ihlal etmiş sayılırlar.
Ortağın aynı tür ticari faaliyette bulunan şirketlere sınırsız sorumlu olarak girmesi de rekabet yasağının ihlali sayılacaktır. Aynı tür faaliyet açısından şahıs şirketleri olan adi ortaklıklar, kollektif şirketler ve komandit şirketler yasak kapsamındadır. Ancak, sermaye şirketi olan anonim ve limited şirketlere girilmesinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
Kollektif şirketlerde rekabet yasağı Kanun’dan kaynaklandığı gibi sözleşmeden de kaynaklanabilir. Bununla beraber, ortaklar rekabet yasağını ortadan kaldırabilirler. Bu husus yeni kurulan bir şirkete giren ortağın, daha önce kurulmuş diğer bir şirketin de sorumluluğu sınırlandırılmamış ortakları için geçerlidir.
Yasak, sessiz kalarak ortadan kaldırılabileceği gibi açık bir şekilde oybirliği ile de kaldırılabilir. Oy birliği için tüm ortakların aynı anda oy kullanmaları zorunlu değildir, daha sonradan da kullanılabilir. Buradaki önemli husus ise oy birliğinin sağlanıp sağlanmadığıdır. Şayet oybirliği sağlanamamışsa veya yasağın kaldırılmasına ilişkin sessiz kalınmamışsa rekabet yasağı gündeme gelecektir.
Rekabet yasağının belli sınırlamaları bulunmaktadır. Bu sınırlamalar yer, zaman ve konu bakımından getirilmektedir. Belli bir alanda ticari faaliyet gösteren kollektif şirketler, bulundukları şehir bakımında belli bir ticari çevreye sahiptir. Bu sebeple, şirket ortaklarının, aynı şehirde ve aynı ticari faaliyette bulunan başka bir şirkette faaliyet göstermeleri yer bakımından rekabet yasağı kapsamındadır. Fakat, aynı türde ticari faaliyet gösteren diğer şirket başka bir şehirde ise farklı şehirde bulunan şirketin ticari çevresi de farklı olacağı için salt başka şirkette faaliyet göstermeleri rekabet yasağını ihlal ettiklerini göstermez.
Zaman bakımından rekabet yasağı ise bir kişinin kollektif şirkete ortak olmasıyla ve ortak sıfatını kazanmasıyla başlar ve bu sıfatın kaybedilmesiyle de ortadan kalkar. Zaman açısından rekabet yasağının süresi sözleşmeye konulan hüküm veya hükümlerce de kararlaştırılabilir.
Şunu da eklemek gerekir ki; şirket faaliyetlerinin sona ermesi halinde de şirket tasfiye sürecinin bitimine kadar rekabet yasağı, ortaklar için devam edecektir. Fiili süreklilik olarak tanımlayabileceğimiz unsur ise konu bakımından rekabet yasağının kapsamını oluşturmaktadır.
Konu bakımından rekabet yasağının kapsamındaki ticari faaliyetin devamlılığı ve uygulanabilir olması gerekmektedir. Sözleşmeye konu edilen ticari faaliyetlerden uygulanmakta olanlar ortaklar için rekabet yasağı kapsamına girmekte iken sözleşmeye konu olsa dahi uygulanmayan ticari işler ortaklar bakımından rekabet yasağı ve ihlali kapsamında değildir.(7)
Ortaklar rekabet yasağını ihlal ettikleri takdirde TTK madde 231 uygulama alanı bulmaktadır.
MADDE 231
(1) Bir ortak 230’uncu maddeye aykırı hareket ederse; şirket, bu ortaktan tazminat istemekte veya tazminat yerine bu ortağın kendi adına yaptığı işleri şirket adına yapılmış saymakta, üçüncü kişilerin hesabına yapmış olduğu işlerden doğan menfaatlerin şirkete bırakılmasını istemekte serbesttir.
(2) Bu seçeneklerden birine diğer ortaklar çoğunlukla karar verir. Bu hak, bir işlemin yapıldığının veya ortağın diğer bir şirkete girdiğinin öğrenildiği tarihten başlayarak üç ay ve her hâlde işlemin yapıldığı tarihten itibaren bir yıl sonra zaman aşımına uğrar.
(3) Yukarıdaki hükümler, hakları ihlal edilen ortakların, şirketin feshini istemek haklarını etkilemez.
Görüldüğü üzere, TTK’de ortak ve yöneticilere ilişkin rekabet yasağı ihlalinde, tazminat veya tazminat yerine, ortağın kendi adına yaptığı işlerin şirket adına yapılmış sayılması veya tazminat yerine yasak kapsamına giren ve üçüncü kişiler hesabına yapılan işten doğan menfaatlerin şirkete bırakılması gündeme gelmektedir.
Adi Komandit Şirketlerde Rekabet Yasağı
Komandite ve komanditer olmak üzere iki şekilde karşımıza çıkan adi komandit şirketlerde rekabet yasağı TTK madde 311’de düzenlenmiştir.
MADDE 311
(1) Kollektif ortakların, şirket konusunu oluşturan işlemlerin aynını yapamayacaklarına ilişkin 230’uncu madde komanditerler hakkında uygulanmaz. Ancak, komanditer, şirketin işletme konusunun kapsamına giren işlerle uğraşacak bir ticari işletme açar veya böyle bir işletme açan bir kişiyle ortak olur ya da bu nitelikte bir şirkete girerse, komandit şirketin belgelerini ve defterlerini incelemek hakkını kaybeder.
Komanditeler, yukarıda detaylıca bahsedilen TTK madde 230 – 231 hükümleri kapsamında kollektif şirket ortağı gibi rekabet yasağına tabidirler. Fakat, komanditerler TTK madde 311’e göre rekabet yasağına tabi değillerdir. Komanditerler açısında sadece rekabet yasağı kapsamında olan işlemleri yapmaları neticesinde adi komandit şirketin defter ve belgelerini inceleme hakkını kaybederler.
Bir başka anlatımla, komanditerler rekabet yasağına aykırı hareket etmeleri halinde şirketi denetim hakkını kaybederler. Komanditerlerin rekabet yasağına tabi olmamalarının temel dayanağı ise komanditer ortakların sorumluluğunun sadece şirkete koydukları sermaye ile sınırlı olması ile şirket yönetiminde ve temsilinde yetkilerinin bulunmamasıdır. Sorumlulukları sermayeye yönelik olup; şirketin rekabet yasağı kapsamına girebilecek gizli ve önemli konularına komanditeler gibi etki etmeleri mümkün kılınmamıştır.(8)
Kanun Koyucu komanditerlerin şirket aleyhine eylemlerini (şirketin işletme konusunun kapsamına giren işlerle uğraşacak bir ticari işletme açılması veya böyle bir işletme açan bir kişiyle ortak olunması ya da bu nitelikte bir şirkete girilmesi) rekabet yasağına tabi tutmuş gibi gözükse de bu eylemlerin gerçekleştirilmesi halindeki yaptırım kesin yasaklama yerine komanditerin bilgi alma hakkının engellenerek sınırlandırılmasından ibarettir.
Her ne kadar Kanun Koyucu böyle bir yol izlese de ortaklar komanditerleri sözleşmeye konulabilecek madde gereğince rekabet yasağı kapsamına tabi tutabilirler.(9)
Komanditerlerin denetleme hakkı ise olağan ve olağanüstü denetleme hakkı şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Bu bakımdan komanditerin TTK madde 310 ve 311 kapsamında yasak ihlali oluştuğunda olağanüstü denetleme hakkının kısıtlanamayacağı, sadece olağan denetleme hakkının kısıtlanacağını belirtmekte fayda vardır.
Kooperatif Ortaklıklarda Rekabet Yasağı
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 56. maddesinin 1. fıkrasında kooperatif yönetim kurulu üyesi olabilmek için başka bir kooperatifte yönetim kurulu üyesi olmama şartı aranmıştır. Bu hüküm ile sınırlı bir rekabet yasağının mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Bu madde haricinde ise Kooperatifler Kanunu’nda ortaklar ve yöneticiler için herhangi bir rekabet yasağı düzenlenmemiştir.
Ancak, Kooperatifler Kanunu madde 98 kapsamında, bu Kanun’da açıkça bir hüküm bulunmaması durumunda Türk Ticaret Kanunu’nun anonim ortaklıklardaki yönetici ortakların rekabet yasağı hükümlerinin kooperatif ortaklıklardaki yönetici ortaklara uygulanacağı kabul edilmiştir.(10)
İlginizi Çekebilir: Kooperatiflerin Hukuki Niteliği.
Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Ortaklıklarda Rekabet Yasağı
Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin rekabet yasağı TTK madde 572’de düzenlenmiştir.
MADDE 572
(1) Komandite ortak diğer komanditelerin ve genel kurulun izni olmaksızın şirketin işletme konusuna giren bir iş yapamayacağı gibi bu tür ticaretle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırlandırılmamış ortak sıfatıyla da katılamaz. (2) Bu madde hükmüne aykırı hareket eden komandite ortak hakkında kollektif şirkete ilişkin hükümler uygulanır.
Madde metninden de anlaşılacağı üzere, bu ortaklıklarda komandite ortaklar, komandit şirkette olduğu gibi rekabet yasağına tabi tutulmuşlardır. Bu rekabet yasağının uygulanmaması ise sadece genel kurul ve diğer komanditelerin iznine bağlıdır. Diğer taraftan komanditer ortakların rekabete aykırı eylemleri bulunduğu takdirde bile bu ortaklar denetim haklarını kaybetmezler. Bunun sebebi ise 572. maddede düzenlenen rekabet yasağına sadece komanditelerin tabi tutulmalarıdır.
Ek olarak, belirtmek gerekir ki; TTK madde 564-572 arasında hüküm bulunmadığı hallerde anonim şirketlerdeki ortaklara ilişkin hükümlere atıf yapılmıştır. Bu sebeple, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerdeki komanditerlerin anonim ortaklıklardaki ortaklar ile aynı hukuki durumlara tabi olduğu anlaşılmaktadır.(11)
Limited Ortaklıklarda Rekabet Yasağı
Limited ortaklıklarda rekabet yasağı TTK madde 613 ve 626’da düzenlenmiştir.
MADDE 613
(1) Ortaklar, şirket sırlarını korumakla yükümlüdür. Bu yükümlülük şirket sözleşmesi veya genel kurul kararıyla kaldırılamaz.
(2) Ortaklar, şirketin çıkarlarını zedeleyebilecek davranışlarda bulunamazlar. Özellikle, kendilerine özel bir menfaat sağlayan ve şirketin amacına zarar veren işlemler yapamazlar. Şirket sözleşmesiyle, ortakların, şirketle rekabet eden işlem ve davranışlardan kaçınmak zorunda oldukları öngörülebilir.
(3) Müdürler hakkında rekabet yasağı öngören 626 ncı madde hükümleri saklıdır.
(4) Geri kalan ortakların tümü yazılı olarak onay verdikleri takdirde, ortaklar, bağlılık yükümüne veya rekabet yasağına aykırı düşen faaliyetlerde bulunabilirler. Esas sözleşme birinci cümledeki onay yerine ortaklar genel kurulunun onay kararını öngörebilir.
MADDE 626
(1) Müdürler ve yönetimle görevli kişiler, görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde, gözetmekle yükümlüdürler. 202 ilâ 205 inci madde hükümleri saklıdır.
(2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemiş veya diğer tüm ortaklar yazılı olarak izin vermemişse, müdürler şirketle rekabet oluşturan bir faaliyette bulunamazlar. Şirket sözleşmesi ortakların onayı yerine ortaklar genel kurulunun onay kararını öngörebilir.
(3) Müdürler de ortaklar için öngörülmüş bulunan bağlılık borcuna tabidir.
Bu maddeler kapsamında limited şirketlerdeki rekabet yasağını kapsamlı bir şekilde anlatabilmek adına rekabet yasağına tabi kişileri tek tek ele almakta fayda var.
Müdür Olan Ortaklar
TTK madde 626’da tüm müdür olan ortakların rekabet yasağına tabi tutuldukları belirtilmiştir. Bunun sebebi ise müdürlerin şirket işlerini yönetmeye ve şirketi temsile yetkileri bulunmakla birlikte sadakat yükümlülüğüne tabi olmalarıdır. Bu yetkileri ve yükümlülükleri itibariyle rekabet yasağı kapsamında olmaları gerektiği belirtilmiştir.
Bu bilgiye ek olarak şunu da belirtmekte fayda var ki; şirket sözleşmesi veya genel kurul karar ile şirket yönetimi ve temsili diğer müdür olan ortaklara bırakılmış olabilir. Bu halde, rekabet yasağı bu yetkilere sahip müdür olan ortaklar için geçerli olacaktır. Diğer müdür olan ortaklar bu kapsamda ele alınmaz.(12)
Kurulmuş bir şirkete sonradan ortak olanlar da mevcuttur. Bu ortaklar şayet ki genel kurul kararı yoksa yönetime ve temsile yetkili olmadıklarından ötürü rekabet yasağına tabi değillerdir. Bunun yanında limited şirketlerde şirketin temsilcileri tüzel kişi de olabilmektedir. Bu tüzel kişiliğin temsilcisi gerçek kişi olduğundan ötürü bu gerçek kişi rekabet yasağına tabidir.
Müdürlerin rekabet yasağı müdürlük görev süresi boyunca geçerlidir. Yani müdürlüklerinin süresi bittiği zaman rekabet yasağı da bu kişiler için kalkacaktır. Şayet ortaklık sözleşmesi ile tüm ortaklara rekabet yasağı getirilmişse müdürlükleri sona erse dahi rekabet yasağı mevzu bahis olacak, sadece ortaklıkları sona erdiği takdirde rekabet yasağı sona erecektir.
Müdür Olmayan Ortaklar
TTK madde 626’da açıkça belirtildiği üzere rekabet yasağı müdürler için geçerlidir. Müdür olmayan ortaklar her ne kadar sadakat yükümlülüğü altında olup şirkete zarar verici eylemlerden kaçınmaları gerekse de kanun metninden anlaşılacağı üzere sadece müdürlerin rekabet yasağına tabi tutulduğu belirtildiği için müdür olmayan ortaklar rekabet yasağına tabi değillerdir.
TTK madde 613/2’de ortakların “kendisine özel menfaat” ve “şirkete zarar verici işlem” şeklindeki bu iki işlemin gerçekleştirilmesi bağlılık yükümlülüğüne aykırı olacağından ötürü her ne kadar ortakların rekabet yasağına tabi olmadıkları söylense de bu eylemler ve eylemlerin kısıtlanmasının rekabet yasağını oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Buna müteakip kanun metni rekabet yasağının ana sözleşme ile belirlenebileceğini açıklamıştır. Müdür olmayan ortakların sorumlulukları ve sadakat yükümlülükleri dışında rekabet yasağına tabi tutulabilmeleri, ana sözleşme ile ya da sonradan sözleşmeye eklenecek madde ile gerçekleştirilebilir. Bunun için ise oy birliği gerekmektedir.(13)
Ortak Olmayan Müdürler
Türk Ticaret Kanunu’nda ortak olmayan müdürlere dair düzenlenmiş bir madde bulunmamaktadır. Ancak, müdür olan ortaklarla ortak olmayan müdürlerin yetki ve sorumlulukları aynıdır. Hem bu açıdan hem de TTK madde 626’da yer alan “müdürler” ibaresinden çıkarım yaparak ortak olmayan müdürlerin de rekabet yasağına tabi olduklarını söyleyebiliriz.(14)
Ortaklıklarda müdürler, sözleşme gereğince rekabet yasağına tabi olmadıkları kararlaştırıldığında rekabet yasağına dair yaptırımlara tabi tutulamazlar. Ortaklar, genel kurulun vereceği karar ile veya kurulun toplanmasına gerek olmadan tüm ortakların ayrı ayrı ve farklı zamanlarda bulunacakları beyanlarla da onay verebilirler ancak bu karar için oybirliği gerekmektedir. Bu karar genel kurul kararı ile veya ana sözleşmeye konulacak bir madde ile kaldırılabilir.
Anonim Şirketlerde Rekabet Yasağı
Anonim şirketlerde rekabet yasağı TTK madde 396’da düzenlenmiştir, ancak bu düzenleme sadece yönetim kurulu üyelerini kapsamaktadır.
MADDE 396
(1) Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir.
(2) Bu haklardan birinin seçilmesi birinci fıkra hükmüne aykırı harekette bulunan üyenin dışındaki üyelere aittir.
(3) Bu haklar, söz konusu ticari işlemlerin yapıldığını veya yönetim kurulu üyesinin diğer bir şirkete girdiğini, diğer üyelerin öğrendikleri tarihten itibaren üç ay ve herhâlde bunların gerçekleşmesinden itibaren bir yıl geçince zamanaşımına uğrar.
(4) Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarıyla ilgili hükümler saklıdır.
Her ne kadar rekabet yasağı sadece yönetim kurulu üyeleri için düzenlenmiş olsa da anonim şirket bünyesinde yönetim kurulu üyeleri haricinde müdürler, denetçiler, murahhas müdür ve murahhas üye, tasfiye memuru ve pay sahipleri de bulunmaktadır. Bu sebeple, tek tek onların da rekabet yasağına tabi olup olmadıklarını incelemekte fayda vardır.
Yönetim Kurulu Üyeleri
Yukarıda da açıklandığı üzere, yönetim kurulu üyelerinin TTK madde 396 kapsamında rekabet yasağın tabi oldukları belirtilmiştir. Yönetim kurulu üyeleri şirketin işleyişi, yönetim biçimi, iş sırları ve bilgi alma haklarına sahip olmaları sebebi ile rekabet etme olasılıkları ve şirkete zarar verme ihtimalleri yüksektir. Bu durum engellenmek maksadıyla rekabet yasağına tabi tutuldukları gibi ek olarak sadakat yükümlülüğüne tabi oldukları için rekabet etmeleri bu yolla da engellenmiştir.
Yönetim kurulunda üyeliğin boşalması durumunda ise TTK madde 363 kapsamında yönetim kurulu tarafından seçilip genel kurulun onayıyla geçici olarak seçilen yeni yönetim kurulu üyesi de rekabet yasağına tabi olmalıdır. Bunun sebebi ise geçici de olsa seçilen yönetim kurulu üyesinin diğer yönetim kurulu üyeleri ile aynı hak ve yetkilere sahip olmasıdır.
Bunun yanında, belirtmek gerekir ki; yönetim kurulunun seçilememesi halinde bunu çözüme kavuşturmak amacıyla mahkeme tarafından atanan kayyum rekabet yasağı kapsamında değildir.(15)
Rekabet yasağı üyelik sıfatının kazanıldığı anda başlayıp üyelik sıfatının sona ermesiyle ortadan kalkar. Yönetim kurulu üyeleri ana sözleşme ile veya genel kurulun kararıyla belirlenir. Ana sözleşmeye hüküm koyarak belli sebepler ile üyelik sıfatının kaybında dahi rekabet yasağına tabi tutulması sağlanabilir.
Murahhas Üye ve Murahhas Müdürler
Anonim şirketlerde temsil ve yönetim yetkileri yönetim kurulu üyelerindedir, fakat geniş kapsamlı ve büyük ölçekli anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin bu işleri yönetmesinde güçlük çekebileceği bilinen bir gerçektir. Bu sebeple, iş yükünü azaltma ve dağıtmak için bu yönetim yetkilerinin murahhas üyelere ve pay sahipliği zorunlu olmayan müdürlere (murahhas müdür) bırakılabileceği TTK madde 370’te belirtilmiştir.
Murahhas üyeler, yetki bakımından hem yönetim kurulu üyesi hem de pay sahibidirler. Bu üyeler yönetim kuruluna katılır ve oy kullanma hakkına sahiptirler. Ek olarak, kurula karşı iptal davası açabilirler. Bu bilgiler çerçevesinde murahhas üyelerin yönetim kurulu üyelerinin tabi tutulduğu TTK madde 396 kapsamında rekabet yasağına tabi olduklarını söyleyebiliriz.(16)
Murahhas müdürler ise ana sözleşmede hüküm bulunmak kaydıyla genel kurul veya yönetim kurulu tarafından atanabilen ve şirketi temsil ve idareye yetkili müdürlerdir. Yönetim kurulu üyesi olmadıkları gibi pay sahibi olmaları da zorunlu değildir. Murahhas müdürlerin yönetim kurulu toplantılarına katılma ve oy kullanma hakları yoktur.
Son olarak, genel kurula karşı iptal davası açma hakları da mevcut değildir. Buna göre, murahhas müdürlerin yönetim kurulu üyesi sıfatı bulunmadığı için TTK madde 396 kapsamında olan rekabet yasağına tabi olamayacakları ancak ticari temsilciler, ticari vekiller ve tacir yardımcıları için rekabet yasağının düzenlendiği TBK madde 553’e tabi tutularak rekabet yasağı kapsamına alınabileceklerini söylenebilmektedir.(17)
Denetçiler
Denetçilerin rekabet yasağına tabi tutulmalarına dair bir düzenleme mevcut değildir. Denetçiler sınırlı sayıda görevlere sahiptirler. Denetçiler, yönetim kurulu ihmali veya zorunlu ve hemen görüşülmesi gerekli nedenlerin varlığı halinde veya azınlığın isteği üzerine gerek gördükleri takdirde genel kurulu toplantıya çağırabilirler.
Denetçiler şirketi yönetemezler ve şirket işlerine müdahale edemezler. Her ne kadar anonim ortaklık ile aralarındaki hukuki ilişki sadakat yükümlülüğünü gerektirse de kanunen düzenlenmiş bir rekabet yasağı mevcut olmadığından bu yasağa tabi değillerdir. Ancak, denetçiler için rekabet yasağını ana sözleşme ile getirmek mümkündür.(18)
Tasfiye Memurları
Tasfiye memurlarına ilişkin hükümler TTK madde 536 ve devamında sıralanmıştır.
MADDE 536
(1) Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrıca tasfiye memuru atanmadığı takdirde, tasfiye, yönetim kurulu tarafından yapılır. Tasfiye memurları pay sahiplerinden veya üçüncü kişilerden olabilir. Tasfiye ile görevlendirilenler esas sözleşmede veya atama kararında aksi öngörülmemişse olağan ücrete hak kazanırlar.
(2) Yönetim kurulu, tasfiye memurlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirir. Tasfiye işlerinin yönetim kurulunca yapılması hâlinde de bu hüküm uygulanır.
(3) Şirketin feshine mahkemenin karar verdiği hâllerde tasfiye memuru mahkemece atanır.
(4) Temsile yetkili tasfiye memurlarından en az birinin Türk vatandaşı olması ve yerleşim yerinin Türkiye’de bulunması şarttır.
Tasfiye memurlarının rekabet yasağına tabi olup olmadıklarını iki açıdan ele almakta fayda vardır. TTK madde 536/1 kapsamında tasfiye memurluğunu yönetim kurulu üyeleri gerçekleştiriyorsa “yönetim kurulu üyesi” olmalarının doğal bir sonucu olarak rekabet yasağına tabidirler. Şayet tasfiye memurluğu görevi yönetim kurulu üyeleri dışındaki pay sahiplerinden veya üçüncü kişiler arasından ana sözleşme ile atanmışsa veya genel kurul tarafından seçilmişse rekabet yasağına tabi değillerdir.(19)
Pay Sahipleri
Anonim ortaklıklarda yönetim kurulu üyesi olmayan pay sahiplerinin rekabet yasağına tabi tutulacağına dair TTK’da bir düzenleme yer almamaktadır. Doktrindeki baskın görüşe göre; TTK madde 396 ile yönetim kurulu üyeleri için rekabet yasağı düzenlenirken pay sahipleri bilinçli olarak yasak kapsamına alınmamış ve hukuki bir boşluk bulunmamaktadır.
Bu sebeple, pay sahipleri Kanun Hükmü çerçevesinde yasağa tabi değillerdir. Öte yandan, pay sahiplerinin sadakat yükümlülüğü bulunmadığından ötürü bu yasağın dışında tutulduğunu da söyleyebiliriz.
Anonim şirket pay sahiplerinin kanuni rekabet yasağı kapsamında olmadığının kabulüyle birlikte, pay sahiplerine sözleşme ile böyle bir yasak getirilip getirilemeyeceği hususu da ayrıca tartışmalıdır. Zira, TTK madde 329/2’de pay sahiplerinin anonim şirkete karşı yalnızca taahhüt etmiş oldukları sermaye paylarının ödenmesi ile sorumlu oldukları belirtilmektedir.
Bununla birlikte, TTK m. 480/1’de yer alan; “Kanun’da öngörülen istisnalar dışında, esas sözleşmeyle pay sahibine, pay bedelini veya payın itibarî değerini aşan primi ifa dışında borç yükletilemez.” şeklindeki düzenleme ile pay sahibine Kanun’da öngörülen istisnalar dışında bir borç yüklemeyeceği açıkça belirtilmektedir.
Tek borç ilkesi olarak da ifade edilen bu kuralın tek istinasını aynı maddenin dördüncü fıkrasında düzenlenen; “Pay devirlerinin şirketin onayına bağlı olduğu hâllerde, esas sözleşmeyle pay sahiplerine sermaye taahhüdünden doğan borçtan başka, belli zamanlarda tekrarlanan ve konusu para olmayan edimleri yerine getirmek yükümlülüğü de yüklenebilir.” şeklindeki hüküm oluşturmaktadır.
Bu hüküm gereğince pay sahiplerine taahhüt edilen pay bedeli ödeme borcunun haricinde belli zamanlarda tekrarlanan ve konusu para olmayan edimleri yerine getirmeye ilişkin “tali yükümlülükler” yüklenebileceği ifade edilmişse de rekabet yasağının bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün gözükmemektedir.
Zira, TTK madde 480/4’te öngörülen istisnada; “belli zamanlarda tekrarlanan”, dönemsel nitelikteki edimlerden söz edilmekte olup; rekabet yasağının niteliği gereği devamlı olma özelliği bulunduğundan bu hükmün dışında kalmaktadır.
Dolayısıyla pay sahiplerinin şirkete karşı tek kanuni yükümlülüğü taahhüt edilen sermaye paylarının ödenmesi olmakla birlikte bunun haricinde pay sahibine esas sözleşme ile başkaca borç yüklenemeyeceği açıkça hüküm altına alınmış olduğundan pay sahipleriyle akdi rekabet yasağı sözleşmesi imzalanması durumunda, bu sözleşmenin hukuki geçerliliği tartışmalıdır. Nitekim kanunda açıkça özen ve sadakat yükümlülüğü ile rekabet yasağı öngörülen yönetim kurulu üyeleri açısından bile bu yasak mutlak nitelikte değildir. Genel kuruldan izin alınması veyahut esas sözleşmede buna izin verilmesi durumunda yönetim kurulu üyeleri de rekabet yasağına tabi olmayabilmektedir.(20)
Pay sahiplerine sözleşmeyle rekabet yasağı getirilebileceği görüşünün kabul edilmesi hâlinde ise, bu yükümlülüğün sözleşmede süre, yer ve yasağa tabi olacak işlerin türü bakımından sınırlandırılmış olması gerekmektedir. Bu sınırlamaların yer almadığı sözleşmeler hukuka uygun olmayacaktır.
Zira, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.06.2015 tarihli, 2014/11565 E. 2015/8187 K. sayılı kararında 15 yıllık bir süre için öngörülen rekabet yasağının ekonomik özgürlüğü kısıtlayıcı nitelikte ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle hukuken geçersiz olduğuna hükmedilmiştir.[6]
Rekabet Yasağına Onay Verilmemesi
TTK madde 396 kapsamında belli işlemlerde yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağına tabi olmaları için genel kurul tarafından onay verilmemiş olması gerekmektedir.
Genel kurul, yönetim kurulu üyelerinin rekabet edebilmelerini ve yasak kapsamında tutulmalarını alacakları kararlar doğrultusunda belirleyebilirler. Rekabet edebilmek için verilen onayın yönetim kurulu üyesi sıfatı olan kişilere verilmesi gerekmektedir. Bu izin ne şahsın kendisine ne de bu sıfata verilmektedir. Sadece bu sıfatı taşıyan kişiye verilir.
Daha açık ifade edecek olursak; rekabet etme onayı olan bir yönetim kurulu üyesi işten ayrılırsa ya da şirkette başka bir mevkiye geçerse bu onay kalkmış sayılır. Genel kurul tamamen yasağı kaldırabileceği gibi daraltma yetkisine de sahiptir. Tüm alanlarda rekabet yasağını kaldırma yerine belirli alanlarda yasağı kaldırarak kısmi anlamda bir rekabet yasağının uygulanmasını da sağlayabilmektedir.
Örnek olarak; bir yönetim kurulu üyesinin aynı konu ile meşgul başka bir anonim şirkete girebilmesine ancak şirket konusuna giren ticari işlemleri yapamayacağını kararlaştırabilir. Yasağın kaldırılabilmesi için bu konunun genel kurulda açıkça dile getirilerek şirket sermayesinin en az dörtte birini temsil eden pay sahipleriyle toplanan kurulda toplantıya katılanların oy çoğunluğuyla karar alınması gerekmektedir.(21)
Ana sözleşme bakımından incelemek gerektiğinde ise TTK madde 396’da yasağın genel kurul kararı ile kaldırılabileceğine değinilmişse de sözleşme ile kaldırılıp kaldırılamayacağına dair bir ifade yer almamaktadır. Fakat, uygulama açısından baktığımızda ana sözleşme ile de rekabet yasağı, yönetim kurulu üyeleri için kaldırılabilmektedir.
Bu bakımdan ana sözleşme ile rekabet yasağının kapsamı genişletilip daraltılabileceği kabul edilmektedir. Yine, değinmek gerekir ki; mevzuatımızda yönetim kurulu üyeleri için verilen şirketle rekabet edebilme onayından nasıl dönüleceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, aynı usule tabi olduğu söylenebilir.
Diğer Rekabet Yasağı Düzenlemeleri
Bu bölümde diğer rekabet yasağı düzenlemelerini inceleyeceğiz.
Acente İçin Rekabet Yasağı
TTK madde 123’te acentelere ilişkin rekabet yasağı düzenlenmiştir. Hükme göre; acentelik sözleşmesi çerçevesinde acentenin aynı yer ve bölge içerisinde birbirleriyle rekabet etmekte olan birden fazla ticari işletme hesabına aracılık işlemi yapamayacağı düzenlenmiştir.
MADDE 123
(1) Acentenin, işletmesine ilişkin faaliyetlerini, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonrası için sınırlandıran anlaşmanın yazılı şekilde yapılması ve anlaşma hükümlerini içeren ve müvekkil tarafından imzalanmış bulunan bir belgenin acenteye verilmesi gerekir. Anlaşma en çok, ilişkinin bitiminden itibaren iki yıllık süre için yapılabilir ve yalnızca acenteye bırakılmış olan bölgeye veya müşteri çevresine ve kurulmasına aracılık ettiği sözleşmelerin taalluk ettiği konulara ilişkin olabilir. Müvekkilin, rekabet sınırlaması dolayısıyla, acenteye uygun bir tazminat ödemesi şarttır.
(2) Müvekkil, sözleşme ilişkisinin sona ermesine kadar, rekabet sınırlamasının uygulanmasından yazılı olarak vazgeçebilir. Bu hâlde müvekkil, vazgeçme beyanından itibaren altı ayın geçmesiyle tazminat ödeme borcundan kurtulur.
(3) Taraflardan biri, diğer tarafın kusurlu davranışı nedeniyle haklı sebeplerle sözleşme ilişkisini feshederse, fesihten itibaren bir ay içinde rekabet sözleşmesiyle bağlı olmadığını diğer tarafa yazılı olarak bildirebilir.
(4) Bu maddeye aykırı şartlar, acentenin aleyhine olduğu ölçüde geçersizdir.
İlginizi Çekebilir: İş Akdinin Feshi Nedir?
Bu hükümle acentenin aynı ticaret dalı içinde faaliyette bulunan birden fazla tacirin acentesi olması yasaklanmıştır. Ancak, müvekkillerinin yazılı onayı olması halinde bu yasak kapsamı genişletilebilir ve acente aynı ticaret dalında faaliyet gösteren birden çok ticari işletmenin acenteliğini üstlenebilir. Yine, ilişki bitiminden itibaren en çok iki yıl olmak şartıyla ilişki sonrası için de acenteler için sözleşme ile rekabet yasağı getirilebilmektedir.
Diğer taraftan, değinmek gerekir ki; acentenin rekabet yasağı ihlali halinde uygulanacak yaptırımın ne olacağına ilişkin TTK’da bir düzenleme bulunmamaktadır. Temelde bir sözleşme ilişkisi olan acentelik bakımından rekabet yasağına aykırılık sözleşmeye aykırılık oluşturur.
Bu durumda, rekabet yasağının ihlali halinde sözleşmenin haklı nedenle feshi gündeme gelecektir. Bunun dışında, acentenin kusurlu bir davranışı ile gerçekleşen fesih nedeniyle uğranılan zararın tazmini talep edilebilir. Uygulamada portföy tazminatı adı altında haksız rekabetten kaynaklı zararın acente tarafından talep edilebileceği, tazminat talebinin miktarının ise sözleşme içerisinde tarafların kusur oranlarının tespiti ile mümkün olabileceği belirtilmektedir.[7](22)
Tacir Yardımcıları İçin Rekabet Yasağı
Tacir yardımcıları bağımlı ve bağımsız tacir yardımcıları olarak ikiye ayrılmaktadır.(23)
Bağımlı tacir yardımcıları ticari temsilci (ticari mümessil), ticari vekil ve pazarlamacı iken acente, simsar ve komisyoncu ise bağımsız tacir yardımcılarıdır. Bu ayrım kapsamında, Kanun Koyucu Borçlar Kanunu madde 553 ile ticari temsilciler, ticari vekiller veya diğer tacir yardımcılarına uygulanabilecek genel bir rekabet yasağı düzenlenmiştir.
MADDE 553
Bir işletmenin bütün işlerini yöneten veya işletme sahibinin hizmetinde bulunan ticari temsilciler, ticari vekiller veya diğer tacir yardımcıları, işletme sahibinin izni olmaksızın, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, kendilerinin ya da bir üçüncü kişinin hesabına işletmenin yaptığı türden bir iş yapamayacakları gibi, kendi hesaplarına bu tür işlemleri üçüncü kişilere de yaptıramazlar. Buna aykırı davranırlarsa işletme sahibi, aralarındaki hukuki ilişkiden doğan hakları saklı kalmak kaydıyla, uğradığı zararın giderilmesini isteyebileceği gibi, bunun yerine, ticari temsilcinin, ticari vekilin veya diğer tacir yardımcısının kendi hesabına yaptığı veya üçüncü kişilere yaptırdığı işlerin kendi hesabına yapılmış sayılmasını ve bu işler dolayısıyla aldıkları ücretin verilmesini veya aynı işlerden doğan alacağın devredilmesini isteyebilir.
Kanun Koyucunun bu şekilde tacir yardımcıları için rekabet yasağı getirmesinin sebebi tacir yardımcıları ile tacir arasında güven ilişkisine dayalı sıkı bir ilişkinin olmasıdır. Bu ilişkinin bir sonucu olarak tacir yardımcıları, tacirin sahip olduğu ticari sırlarını ve özel bilgilerini kolayca elde edebilmektedir. Bunun sonucu olarak da yukarıdaki hükme göre tacir yardımcıları işletme sahibinin izni olmaksızın ne kendi adlarına ne de üçüncü kişi adına işletmenin faaliyet alanına giren işlemleri yapamazlar.(24)
İşçi İçin Rekabet Yasağı
Mevzuatımızda getirilmiş rekabet yasağı düzenlemeleri çerçevesinde işçi için getirilmiş rekabet yasağı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenleme alanı bulmuştur. İşçi için rekabet yasağı iş ilişkisinin devam ettiği müddetçe ve iş ilişkisinin sonrasında olmak üzere iki farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır. Her ne kadar Türk Borçlar Kanunu’nda, işçinin iş sözleşmesi sırasında işveren ile rekabet yasağına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmasa da iş sözleşmesi kapsamında işçi için sadakat yükümlülüğü çerçevesinde bir rekabet yasağı mevzu bahis olacaktır.(25)
İlginizi Çekebilir:
Bu yükümlülük kapsamında; işçinin sözleşme sırasında rekabet yasağına tabi olduğu kabul edilmektedir. Bunun yanında, iş sözleşmesi ortadan kalktığında ise sadakat yükümlülüğü de ortadan kalkacağından işveren, rekabet yasağının iş ilişkisinin sonlanmasına rağmen devamını isterse bunun için işçi ile sözleşmesel rekabet yasağı yapmak zorundadır. Bu yasak özel durum ve koşullar haricinde iki yılı aşamadığı gibi belirli sınırlamalara da tabidir.
İlginizi Çekebilir: Dijitalleşme ile Birlikte İşçinin Sır Saklama Yükümlülüğü.
Anayasal hak ve özgürlüklerden olan sözleşme ve ticaret özgürlüğünün sınırlandırılması niteliğini taşıdığı için iş ilişkisi sonrası rekabet yasağı zayıfın güçlü karşısında korunması prensibi de göz önüne alınarak işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde, uygun olmayan sınırlamalar içermek suretiyle düzenlenemez.(26)
Yaptırım açısından incelemek gerektiğinde ise işçinin sözleşme sırasında sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışı sebebiyle ortaya çıkan rekabet yasağı ihlali halinde iş sözleşmesinin haklı nedenle feshi sonucu doğacak olup bu husus İş Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kanun’a göre, işçinin işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi bağlılık ve doğruluğa uymayan davranışlarda bulunması işveren bakımından haklı nedenle derhal fesih nedeni olarak kabul edilmiştir. Diğer yandan, iş sözleşmesi sonrası rekabet yasağının ihlali zarar kapsamında tazminat istenebileceği gibi sözleşmeden kararlaştırılması halinde cezai şart da talep edilebilir.
Sigorta Eksperleri İçin Rekabet Yasağı
5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun “Sigorta Eksperleri” başlığını taşıyan 22. maddesinin 12. fıkrasında tüzel kişi sigorta eksperleri nezdinde çalışan sigorta eksperlerine ilişkin rekabet yasağı düzenlenmiştir.
(12) Tüzel kişi sigorta eksperleri münhasıran sigorta eksperliği konusunda faaliyet göstermek zorundadır. Tüzel kişi sigorta eksperi ile iş yapılması durumunda, eksperlik işi tüzel kişiye verilir. Ancak, işi takip edecek olan sigorta eksperine tüzel kişi tarafından yetki belgesi düzenlenir. Ekspertiz raporunda şirket kaşesi yanında gerçek kişi sigorta eksperinin de imzası yer alır. Tüzel kişi sigorta eksperleri nezdinde çalışan sigorta eksperleri, tüzel kişilerden bağımsız olarak iş kabul edemez, ücretli veya maaşlı bir görevde bulunamaz ve hiçbir şekilde bir başka tüzel kişi sigorta eksperinin nam ve hesabına çalışamaz.
Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere; sigorta eksperleri, nezdinde çalıştığı tüzel kişilerden bağımsız olarak iş kabul edemeyeceği gibi ücretli veya maaşlı bir görevde bulunamayacağı ve hiçbir şekilde başka bir tüzel kişi sigorta eksperinin nam ve hesabına çalışamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Tüzel kişi sigorta eksperlerine bağlı sigorta eksperleri çoğunlukla iş sözleşmesi çerçevesinde çalışmaktadırlar. Bu sebeple, işçi statüsünde olan sigorta eksperlerinin sadakat yükümlülüğü çerçevesinde bir rekabet yasağına tabi olduğunu söylemek mümkündür.
Fakat, bu düzenlemenin sebebi öncelikle sadakat yükümlülüğüne aykırı faaliyetleri önlemek değildir. Kanun Koyucu, sigortacılık sektörünün istikrarlı ve güvenli bir şekilde etkin bir ortamda çalışılmasını temin etmektir. Bunun yanında, sigorta sözleşmesinde yer alan kişilerin de hak ve menfaatleri korunmak istenmiştir. Dolayısıyla, diğer rekabet yasağı düzenlemelerinden farklı olarak sigorta eksperlerine getirilen rekabet yasağının amacı ve hükümlerin niteliği diğerlerinde ayrılmaktadır.
Rekabet Yasağının İhlalinden Doğan Davalar
Ticaret Şirketlerinde Rekabet Yasağının İhlali Halinde Davalar
Ticaret şirketleri özelindeki düzenlemelere göre rekabet yasağı; şirket yöneticilerini, şirket ortaklarını ve şirket müdürlerini kapsamaktadır.
Yukarıda detaylıca bahsettiğimiz üzere, rekabet yasağına tabi olduğunu belirttiğimiz kişilerin Kanun’dan kaynaklanan rekabet yasağına aykırı davranmaları halinde, kendilerine uygulanacak yaptırımlar da yine TTK’nın ilgili hükümlerinde belirtilmiştir. Rekabet yasağına aykırı davranışın yaptırımlarına ilişkin olarak anonim şirketlerde yasağa aykırılığın yaptırımını düzenleyen TTK madde 396 ve kollektif şirketlerde yasağa aykırılığın yaptırımını düzenleyen TTK madde 231 hükümleri incelendiğinde bu iki hükmün birkaç farklılık dışında tamamen aynı olduğu ve Kanun’un atfı ile diğer şirketler açısından da uygulama alanı bulacağı görülecektir.
Kollektif şirketlerde TTK madde 231 hükümlerine göre ortak veya yöneticilerin rekabet yasağını ihlal etmesi halinde şirket, ihlali gerçekleştiren ortaktan tazminat isteme hakkına sahip olduğu gibi tazminat yerine ortağın kendi adına yaptığı işlerin şirket adına yapılmış sayılmasını veya yasak kapsamında giren ve üçüncü kişiler hesabına yapılan işten doğan menfaatlerin şirkete bırakılmasını talep edebilecektir. Bu yaptırımların uygulanması ve dava hakkının kullanılabilmesi asağın ihlal edildiğinin diğer ortaklar tarafından öğrenilmesinden itibaren üç ay ve işlemin yapıldığı tarihten itibaren bir yıl içinde zaman aşımına uğramaktadır.
Anonim şirketlerde de benzer şekilde TTK madde 396 hükmüne aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir.
Görüldüğü üzere, kanunda şirkete seçimlik haklar öngörülmüştür. Elbette bu hakların kullanımı, TTK madde 396/ 2’de ifade edildiği gibi rekabet yasağına aykırı davranan üye dışındaki yönetim kurulu üyelerine aittir. Söz konusu yaptırımların uygulanmasına ilişkin dava, şirket adına yönetim kurulu tarafından açılacaktır. Bu husus, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03.02.2015 tarihli 2014/ 2825 Esas 2015/ 1184 Karar sayılı kararında da vurgulanmıştır;
“… TTK’nın 309. maddesiyle şirketin 305, 306, 307, 308, (6762 Sayılı TTK’nın 334, 335) 6102 Sayılı TTK’nın 395, 396 maddelerinde yazılı fiillerle ızrar edilmesi halinde bundan dolayısıyla zarar gören pay sahipleri ve şirket alacaklarının dava haklarının olduğu ve ancak hükmolunacak tazminatın şirkete verilmesi gerektiğinin düzenlendiği …”
Kooperatif ortaklıklar için de Kooperatifler Kanunu madde 98 hükmü ile Türk Ticaret Kanunu’nun anonim ortaklıklardaki yönetici ortakların rekabet yasağı hükümlerinin kooperatif ortaklıklardaki yönetici ortaklara uygulanacağı kabul edilmiş olup anonim şirketlere ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanarak dava açılabilmesi mümkündür.(10)
Limited şirketlerde ise bağlılık yükümlülüğü altına düzenlenen rekabet yasağını ihlal eden tarafa uygulanacak yaptırım açılabilecek davalar konusunda TTK’da herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Limited şirket ortağının bağlılık yükümlülüğünü ihlal etmesi durumunda ortaya çıkan zararın tazmininin talep edilmesinin yanında cezai şart ile ortağın haklı nedenle ortaklıktan çıkarılması ya da ortaklığın haklı nedenle feshinin talep edilebileceği belirtilmektedir.(27, 28, 29, 30)
Ayrıca, bir ortağın bağlılık yükümlülüğünü ihlal etmesinin diğer ortaklar açısından şirketten çıkma için haklı sebep oluşturabileceği de isabetli olarak ifade edilmektedir.(31)
Bunun yanında, rekabet yasağına aykırılık halinde TTK madde 231 hükmünün kıyasen uygulanmasıyla rekabet yasağının ihlali halinde ortaktan tazminat istenmesi, ortağın kendi adına yaptığı işlerin şirket adına yapılmış sayılması ya da üçüncü kişilerin hesabına yapmış olduğu işlerden doğan menfaatlerin şirkete bırakılması seçeneklerinin söz konusu olabileceği ileri sürülmektedir.(32)
Tacir Yardımcılarının Rekabet Yasağını İhlali Halinde Davalar
Rekabet yasağına tabi tacir yardımcıları, bu yasağa aykırı davranırlarsa; işletme sahibi, aralarındaki hukuki ilişkiden doğan hakları saklı kalmak kaydıyla, uğradığı zararın giderilmesini isteyebileceği gibi, bunun yerine, ticari temsilcinin, ticari vekilin veya diğer tacir yardımcısının kendi hesabına yaptığı veya üçüncü kişilere yaptırdığı işlerin kendi hesabına yapılmış sayılmasını ve bu işler dolayısıyla aldıkları ücretin verilmesini veya aynı işlerden doğan alacağın devredilmesini isteyebilir.
Görüldüğü gibi rekabet yasağına aykırı davranıldığında, işletme sahibi, uğradığı zararın giderilmesini ya da bunun yerine yapılan işlerin kendi hesabına yapılmış sayılmasını ve bu işler dolayısıyla sağlanan menfaatlerin kendisine devredilmesini isteyebilecektir. TBK madde 553’e göre; işletme sahibi, hem uğradığı zararın giderilmesini hem de diğer talep haklarını birlikte ileri süremeyecektir. Bu konuda işletme sahibinin seçimlik bir hakkı bulunmaktadır. Nitekim, madde metninde ifade edilen “bunun yerine” ifadesinden bu durum açıklıkla anlaşılmaktadır.
TBK madde 553 gereğince, taraflar arasındaki hukuki ilişkiden doğan haklar da saklıdır. Taraflar arasında iş, vekalet ya da ortaklık veya benzeri ilişkiler söz konusu olabilir. Eğer taraflar arasında iş sözleşmesi varsa rekabet yasağına aykırılık, iş sözleşmenin feshine, vekaletin sona ermesine, tacir yardımcısı sıfatının sona ermesine neden olabilir (İK.m.25/2-e, TBK.m.512.m.554) Rekabet teşkil eden işlem aynı zamanda haksız rekabet niteliğinde ise TTK madde 56’da öngörülen talepler söz konusu olabilir.
İşçilerin Rekabet Yasağını İhlal Etmesi Halinde Dava
İşveren ile işçi arasında geçerli bir rekabet yasağı kaydının ya da sözleşmesinin bulunması ve işçi tarafından rekabet yasağının ihlal edilmesi halinde; işçi işverenin uğramış olduğu bütün zararı gidermekle yükümlüdür. Bu kapsamda ispat yükü işverenin üzerindedir. İşveren burada yalnızca uğramış olduğu zararı ve miktarını ispat etmekle yükümlü olup, işçinin kusurunu ispat etmesine gerek yoktur.
Bununla birlikte, taraflarca rekabet yasağı kaydı veya sözleşmesi yapılırken rekabet yasağına aykırı davranılması halinde işçinin cezai şart ödemesi de kararlaştırılabilir. Bu durumda işveren tazminat talep hakkı yanı sıra sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı talep edebilecektir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir husus, Borçlar Kanunu’nun 420. maddesi gereğince hizmet sözleşmelerinde yalnızca işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu düzenlenmiştir. Ancak, rekabet yasağına aykırılık nedeniyle ödenmesi kararlaştırılan ceza şartı düzenlemeleri bu maddenin istinasını oluşturmakta olup; bu şekilde konulan cezai şart hükümleri geçerli olacaktır.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi bir kararında rekabet yasağına bağlı cezai şartın tek taraflı düzenlenmesinin sözleşmeyi geçersiz kılmayacağı yönünde hüküm tesis etmiştir.[8] Hâkimin cezai şartın indirilmesi hususunda takdir yetkisi bulunmaktadır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, bir kararında “Somut olayda; davalı işçinin imzaladığı iş sözleşmesinin eki niteliğindeki 02/05/2012 tarihli Gayrimenkul Danışmanlığı Sözleşmesinin 7. maddesine göre, rekabet yasağına aykırılık halinde 10.000 Dolar ceza-i şart öngörülmüş olup Mahkemece, dava dilekçesinde taleple bağlı kalınarak 10.000 Dolar karşılığı Türk Lirası olarak hüküm kurulması yerinde ise de, ceza-i şartın fahiş olup olmadığının değerlendirilmemesi ve bu yönde indirim uygulanmaması hatalıdır. Davalı işçi, emlak ofisinde gayrimenkul danışmanı olarak asgari ücretle çalışmış olup ceza-i şarttan indirim hususu düşünülerek bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.” yönünde hüküm tesis etmiştir.[9]
Taraflarca rekabet yasağına aykırı davranılması halinde işçinin cezai şart ödemesi kararlaştırılmışsa eğer sözleşmede aksine bir hüküm yoksa işçi öngörülen cezai şartı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir. Ancak, bu halde dahi işveren cezai şart olarak kararlaştırılan miktarı aşan zararı olduğunu ispat ederse işçi işverenin bu miktarı aşan zararını da gidermek zorundadır. İşverenin cezai şart miktarını aşan zararını talep edebilmesi için ayrıca işçinin kusurunu da ispat etmesi gerekmektedir.
İşçinin rekabet yasağına aykırı davranması halinde işverenin ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının tazmininin yanı sıra ayrıca yasağa aykırı davranışa son verilmesini talep hakkı da bulunmaktadır. Ancak, bunun için bu hususun taraflarca yapılacak rekabet yasağı sözleşmesinde yazılı olarak açıkça belirtilmesi ve ayrıca işverenin ihlal ve tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışının anılan talebi haklı göstermesi gerekmektedir.
Son olarak belirtmek gerekir ki; işçi ve işveren arasındaki iş sözleşmesinden kaynaklı rekabet yasağından doğan cezai şart ve tazminat uyuşmazlıklarında iş mahkemeleri görevlidir. Nitekim, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 01.06.2021 tarihinde verdiği 2021/3076 E. ve 2021/9789 K. sayılı ilke kararı ile yaşanan içtihat farklılıklarına son vermiş ve rekabet yasağından doğan uyuşmazlıklar bakımından görevli mahkemenin iş mahkemeleri olduğuna kanaat getirmiştir.[10]
Kararında, İş Mahkemelerine işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin verildiğini, Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yeni Ticaret Kanunu ile yapılan değişiklik sonucunda maddeye eklenen “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin işçilerin haklarını daha adaletli biçimde temin etmek amacıyla çıkarılan İş Mahkemeleri Kanunu’nun karşılığı olduğunu belirtmiştir.
Sonuç olarak ise rekabet yasağından doğan uyuşmazlıklardaki mahkemelerin görevi bakımından daha önce verilmiş olunan bu davaların ticari dava olduğunun belirtildiği kararlardan dönülmesi gerektiğine ve İş Mahkemelerinin görevli olduğuna hükmetmiştir.
İlgili Mevzuat
- 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu.
- 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu.
- 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun.
- 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu.
- Prof. Dr. Yılmaz ASLAN, Rekabet Hukuku Dersleri.
- Yrd. Doç. Dr. Yaşar Can GÖKSOY, Ortaklıklar Hukukunda Rekabet Yasaklarının Kapsamı.
- Fatih AYDOĞAN, Ticaret Şirketlerinde Rekabet Yasağı, 2004.
- Atike Eda MANAV, Rekabet Yasağı Sözleşmesi, 2004.
- Suna ÖZER, Rekabet Hukuku Açısından Rekabet Yasakları, 2009.
- Pınar AŞIK, Anonim ve Limited Şirketlerde Rekabet Yasağı, 2006.
- Rekabet Kurumu – Rekabet Dergisi ISSN 1302 – 552X SAYI: 32.
Kaynakça
- Ayrıntılı bilgi için bkz. Türk, H. Sami: “Sosyal Piyasa Ekonomisinde Rekabetin Düzenlenmesi”, BATİDER, 1985, C. 13, S. 2, s. 119 vd.
- Tanım için bkz. Rekabet Kurumu – Rekabet Dergisi ISSN 1302 – 552X SAYI: 32, Syf. 7.
- Rekabet yasağı ve rekabet hukuku karşılaştırması için bkz. İnan, a.g.e., s.10; Poroy/Yasaman, a.g.e., s.261
- Şirket ortaklarının birbirlerine karşı yükümlülükeri için bkz. Nomer, Füsun: Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Sadakat Yükümlülüğü, İstanbul 1999, s. 133; Aydoğan, s. 32
- Bilgi için bkz. Aydoğan, s. 27.
- Tüm ortakların sorumluluğu açısından bkz. Çamoğlu(Poroy/Tekinalp),N.265.
- Öçal Akar,: Kollektif Ortaklık Ortaklarının Tabi Olduğu Rekabet Yasağına Mukayeseli Hukuk Açısından Genel Bir Bakış, İkt. Mal. Dergisi, C. 27
- Komanditer ortakların sorumlulukları hk. bkz. Çamoğlu(Poroy/Tekinalp),N.403.
- Detay için bkz. Aydoğan,s.6768.
- Bilgi için bkz. Franko,s.3536;Aydoğan,s.149.
- Paylı komanditte, rekabet eden komanditer ortak hakkında TTK m. 250 hükmünün kıyasen uygulanması neticesinde denetim hakkını yitirdiğinin kabul edilebileceği yönünde bkz. İmregün, s. 193
- Müdürlerin rekabe tyasağına ilişkin TTK Tasarısı m.626/2 hükmüne ayrıca bkz.
- Aydoğan, s.134. Yargıtay 11.HD.’nin 8.6.2000 tarihli ve E.2000/4138 K.2000/5287 sayılı kararında da, rekabet yasağının ana sözleşme hükmü ile bütün ortaklara teşmil edilebileceği hususu teyit edilmiştir. Bu karar hakkında bkz. Aydoğan, s.134, dpn.231.
- Bu yönde bkz. Yıldırım, Ali Haydar, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Limited Ortaklık Müdürünün Hukuki Durumu, İzmir 2008, s.86.
- 315/1 uyarınca geçici olarak seçilen yönetim kurulu üyesinin rekabet yasağına tabi olduğu yönünde genel olarak bkz.Aydoğan,s.77.
- Domaniç, AnonimOrtaklıklar Hukuku ve Uygulaması, İstanbul, s.628; Aydoğan, s.80.
- Bu yönde bkz. Kalpsüz, s.365.
- Bilgi için bkz. Aydoğan, s.84.
- Türk hukuku açısından tasfiye memurlarının rekabet yasağına tabi olmadıkları görüşü için bkz. Karahan, Sami, Anonim Şirketlerde Tasfiye, Konya 1998, s.309; Aydoğan,s.77.
- Bilgi için bkz. Fatih Aydoğan, Ticaret Şirketlerinde Rekabet Yasağı, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2004.
- Ayrıca bkz. Teoman, Kitap 7, s. 43; İmregün, s. 181
- Zarar tazmini için ayrıca bkz. Kayıhan, s. 212-213
- Ayrıntılı bilgi için bkz. Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, 10. B., Ankara 2007, s. 161-161
- Konu için bkz. Feyzioğlu, N. Feyzi: “Ticari Mümessiller ve Diğer Ticari Vekiller”, H. Arslanlı’nın Anısına Armağan, İstanbul 1978, s. 438; Kırca, İsmail: Ticari Mümessillik, Ankara 1996, s. 171
- Detaylı bilgi için bkz. Tuncay, A. Can: “İşçinin Sadakat (Bağlılık) Yükümlülüğü”, Prof. Dr. Hayri Domaniç’e 80. Yaş Günü Armağanı, C. II, İstanbul 2001, s. 1060-1061.
- Ayrıca bkz. Soyer, M. Polat: Rekabet Yasağı Sözleşmesi (BK. m. 348-352), Ankara 1994, s. 6.
- Detay için nkz. Şener, s. 472 ve 479; Bağrıaçık, Bağlılık, s. 266 ve 267; Yıldız, s. 186; Çamoğlu, s. 465; Akın, s. 82.
- Bağrıaçık, Bağlılık, s. 267.
- Franko, s. 60; Öcal, s. 299; Karasu, s. 165; Şener, s. 472 ve 479; Bağrıaçık, Bağlılık, s. 264. Yazar ayrıca diğer ortakların ortaklıktan çıkma davası açabileceğini ifade etmektedir, s. 265; Yıldız, s. 186; Çamoğlu, s. 465; Nomer, s. 145; Akın, s. 82.
- Franko, s. 60; Şener, s. 472 ve 479; Bağrıaçık, Bağlılık, s. 266; Nomer, s. 143; Akın, s. 82.
- Bağrıaçık, Bağlılık, s. 265; Taşdelen, s. 185.
- Franko, s. 59; Şener, s. 487; Bağrıaçık (Bağlılık, s. 263), TTK m. 231 hükmüne değinmeden aynı sonuca ulaşmaktadır. Karasu (s. 165) ise mülga 6762 sayılı Kanunda anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağına ilişkin m. 335 hükmünün limited şirketlerde rekabet yasağına aykırılık için de uygulanması gerektiği görüşündedir.
Referanslar
- [1] 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, RG. T. 13.12.1994, S. 22140.
- [2] 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu, RG. T. 14.02.2011, S. 27846.
- [3] 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, RG. T. 04.02.2011, S. 27836.
- [4] 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu, RG. T. 10.05.1969, S. 13195.
- [5] 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu, RG. T. 14.06.2007, S. 26552.
- [6] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.06.2015 tarihli, 2014/11565 E. 2015/8187 K. sayılı kararı.
- [7] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/2876 Esas, 2020/3326 Karar, 30.06.2020 T. “ …Somut olayda, davacının talep ettiği denkleştirme yani portföy tazminatı belirlenirken her ne kadar, davalı … şirketinin önemli menfaat elde edip etmediği hususundaki hesaplama tekniklerine riayet edilmiş ise de, tazminatı belirleme noktasında, sözleşmeden kaynaklanan menfaatler, sözleşmenin tarafları arasındaki risk paylaşımı, acentelik sözleşmesinin süresi, acentenin gelir miktarı, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmek için harcanan emek ve zaman, sözleşme dışı kazanç ve kayıplar, tarafların mal varlığı ve gelir ilişkileri, kişisel durum ( Yaşlılık, sağlık durumu, çalışma yeteneği ), işin önemi, acentenin tek firma-çok firma acentesi olması, kazandırılan müşteri sayısı, markanın etkisi ( unvanın ), rekabet yasağının ihlal edilmesi, sözleşmenin sona erme nedeni ve varsa kusur oranları gibi hususlar bir bütün olarak dikkate alınmak yerine, azami miktar olan davacının hak kazandığı dört yıllık komisyon tutarı ortalamasının alınmak suretiyle ulaşılan sonuca göre hüküm kurulması doğru olmamış kararın anılan nedenlerle bozulması gerekmiştir…”
- [8] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2009/3417 E. 2011/2307 K. 03.02.2011.
- [9] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2019/4878 E. 2021/2668 K. 28.01.2021.
- [10] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2021/3076 E. ve 2021/9789 K 01.06.2021.
İlginizi Çekebilir: Ticaret Hukuku Nedir?