HUKUK & DANIŞMANLIK
Türk Ticaret Kanunu Kapsamında Şirketler Topluluğu
Şirketler topluluğu yeni Türk Ticaret Kanunu’nu (TTK) getirdiği yeniliklerden bir tanesidir. Şirketler topluluğu bir şirket ile belirli hâkimiyet araçlarıyla dolaylı ya da doğrudan bağlı bulunan ticaret şirketlerinden oluşan bir hukuki tanımdır. Bu tanım TTK’nin 195. maddesinde “hakimiyet” kavramıyla bağdaştırılmış olup aralarında hakimiyet ilişkisi olan iki şirketin varlığı zorunlu tutulmuştur.
Şirketler Topluluğunun Oluşumu Nasıl Olur?
Öncelikle şirket topluluğunun oluşumu “hakimiyet” kavramıyla bağdaştırılır. Şirket topluluğunun oluşumu kanunda üç başlık altında sınıflandırılmıştır. Bir şirketin hakimiyetinin varlığı diğer şirkete nazaran “oy haklarının çoğunluğuna sahip olduğunda veya şirket sözleşmesi uyarınca, yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin seçimin sağlayabilmek hakkını haiz olduğunda veya kendi oy hakları yanında, bir sözleşmeye dayanarak, tek başına veya diğer pay sahipleri ya da ortaklarla birlikte oy haklarının çoğunluğunu” oluşturabildiğinde kabul edilmektedir.
Ek olarak, sözleşme yoluyla bir şirketin diğer bir şirkete hakim konumda olması durumunda sözleşmesinin geçerli olabilmesi için ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerekmektedir. Ancak sözleşmenin tescil ve ilanın gerçekleştirilmemesi durumunda bağlı şirketin Kanun’da düzenlenmiş olan şirketler topluluğuna dair yükümlülükleri devam edecektir (TTK m. 198).
Hakim Şirket & Bağlı Şirket
Hâkim şirketlerin talimatlarıyla bağlı şirketlerin poliçeleri düzenlenmektedir. TTK 195(4)’e göre “Hâkim şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan şirketler, onunla şirketler topluluğunu oluşturur”. Hâkim şirketler ana, bağlı şirketler yavru şirket konumundadır. Bu bağlamda bağlı şirketlerin, hâkim şirketlerden bağımsız bir biçimde hareket edemeyeceği anlaşılmaktadır. Nitekim, bu durum şirketler topluluğu kavramının en temel özelliklerinden biridir.
Şirketler Topluluğu Bağlamında Hakimiyet Sözleşmesi Nedir?
TTK’nın 195. maddesi ışığında şirketler topluluğunun hakimiyet sözleşmeleri ile de oluşabileceği aşikardır. Yani söz konusu şirketler arasında hakimiyet sözleşmesi oluşturulduğu takdirde şirketler topluluğunun varlığı kabul edilmektedir ve burada bahsedilen sözleşme borçlar hukuku bağlamındadır. Bu doğrultuda ana şirket, bağlı şirkete şirket faaliyetlerinin yapısına, düzenlenmesine ve yönetimine dair talimatlar verebilirken bağlı şirketin günlük faaliyetlerine ve işleyişine karışamaz.
Tanımı
Hakimiyet sözleşmesi, Türk Ticaret Kanunda yer almasına rağmen kanunda açık bir şekilde tanımlanmamıştır. Hâkimiyet sözleşmesinin tanımı Ticaret Sicili Yönetmeliği’nde yapılmış olup, zikredilen yönetmeliğin 106/1’inci maddesinde bu sözleşme, “aralarında doğrudan veya dolaylı iştirak ilişkisi bulunmayan, bulunsa bile bu ilişkiden bağımsız ve soyutlanmış bir şekilde taraflardan birinin, sermaye şirketi olan diğerinin yönetim organına hiçbir şarta bağlı olmadan talimat verme yetkisini içeren sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır.
Bu tanım ışığında hakimiyet sözleşmemişinde bağımsız şirketlerin topluluk ilişkisi kurmak gayesiyle kontrollerinin belirli bir kısmını ya da tamamını diğer bir şirkete bıraktıkları sözleşmelerdir. Belirtilmesi gerekir ki bu tür sözleşmelerde hakimiyet kavramı, hâkim şirkete verilen talimat yetkisidir. Dolayısıyla, sözleşmesel şirketler topluluğunda hâkimiyetin dayanağı ne sermaye ne oy, ne de yönetim organlarında üye çoğunluğudur.
Sözleşmenin Şekli
Kanunda hakimiyet sözleşmenin şekli açısında açık bir maddeye yer verilmemiştir. Ne var ki hakimiyet sözleşmelerinin geçerli olabilmesi adına ticaret siciline tescil ve ilanı bildirilmelidir ve hüküm altına alınmıştır. Bu bir geçerlilik şartıdır.
Ek olarak, TTK’da veya başka bir mevzuatta hâkimiyet sözleşmelerinin yazılı yapılacağına dair açık bir hüküm bulunmamaktadır. Fakat, mezkûr sözleşmelerin ticaret siciline tescili şart olduğundan, sicile yazılı bir sözleşme metninin verilmesi gereklidir. Bu bağlamda, tescil ve ilan yükümlülüğü, sözleşmenin yazılı yapılması zorunluluğunu belirtmektedir. Sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ile hâkimiyet ilişkisi kayıt altına alınmış olmaktadır. Bu sebepledir ki; hakimiyet sözleşmesi yazılı bir şekilde yapılmalıdır. Lakin yazılı şekil bir geçerlilik şartı olmayıp, sözleşmenin ispatı için gereklidir.
Bahsedildiği üzere hâkimiyet sözleşmesinin geçerliliği için sözleşmenin ticaret siciline tescil ve ilanı zorunludur. Yalnız sözleşme, hâkimiyet sözleşmesi niteliğinde olup da tescil gibi geçerlilik şartlarından herhangi birinin eksik olması durumunda, sözleşme geçersiz olsa da hem hâkimiyetin varlığı hem de hâkimiyet kuramı kabul edilir. Hakikatte TTK’nin 198(3) maddesi uyarınca; “Sözleşmenin geçersizliği, bu Kanun ile diğer kanunlardaki şirketler topluluğuna dair yükümlülüklere ve sorumluluklara ilişkin hükümlerinin uygulanmasına engel olmaz” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu durumda, sözleşmenin tescil edilmemiş olması her ne kadar hâkimiyet sözleşmesinin geçersizliğine yol açsa da bağlı şirketin ortaklarının ve alacaklılarının korunması açısından yükümlülüklerin ve sorumlulukların devam ettiği kabul edilmiştir.
Ticaret Sicili Yönetmeliği‘nin 106(2) maddesine göre hâkimiyet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için bağlı şirketin genel kurulunca onaylanması gerekmektedir. Bu konuda, mevzuatta ağırlaştırılmış nisap öngörülmemiştir. Kanaatimizce, hâkimiyet sözleşmesinin genel kurulca onaylanmasında şirketin türüne göre TTK’da öngörülen olağan nisaplar uygulanmalıdır (aksi görüş için bkz: Pulaşlı, 2013:158).
Ancak, anılan yönetmelikte zikredilen sözleşmenin hâkim şirketin genel kurulunca da onaylanıp onaylanmayacağına dair bir hükme yer verilmemiştir. Bununla beraber, Ticaret Bakanlığı‘nca yürürlüğe konulan anonim şirketlerin genel kurul toplantılarının usul ve esasları hakkında yönetmeliğin 30. maddesinde, genel kurulların devredilemez görev ve yetkileri sıralanmış, hâkimiyet sözleşmesinin onaylanması da bu yetkiler arasında sayılmış, ancak bu hususta hâkim-bağlı şirket ayrımı yapılmamıştır.
Buradan hareketle, hâkimiyet sözleşmesinin hâkim şirketin genel kurulunca onaylanması gerektiği sonucuna ulaşılabilir. Ancak uygulamada, ticaret sicilleri, hâkimiyet sözleşmelerine dair işlemlerde yalnızca bu sözleşmenin bağlı şirketin genel kurulunca kabulünü yeterli görmekte, hâkim şirket genel kurulu kararını aramamaktadır.
Sözleşmenin İçeriği
Sözleşmenin içeriği sözleşme serbestliği ilkesiyle beraber taraflar tarafından belirlenmektedir. Fakat ana şirketin bağlı şirketin yönetim organına bağlayıcı talimat verme yetkisinin açık ve ayrıntılı bir şekilde ve geniş kapsamlı hükümlerle düzenlenmiş olması zaruridir. Bu sözleşmeyle hâkim şirket bağlı şirketin bağlı şirketin temel politikaları hakkında karar alabilecek nitelikte yönetim devri yapılmış olmaktadır.
Kısacası, bu sözleşmede hâkim ortağın hâkimiyet kurmasın engel teşkil edebilecek herhangi bir maddeye yer verilmesi doğru olmaz. Bunlara ek olarak, hâkim şirketin talimat hakkının belirli işletme politikalarını tespit etmesi veya talimat hakkını belirli konularda kullanması şeklinde kısmi bir hâkimiyet sözleşmesinin yapılmasında da bir engel bulunmamaktadır.
Son olarak, sözleşmeyle bağlı şirketin yönetim organının sahip olduğu devredilemeyenler haricindeki yetkilerin tümü veya bir kısmı hâkim şirkete devredilebilir. TTK’nın 203. maddesi gereğince “tam hâkim” olan ticaret şirketi, bağlı şirkete bağlayıcı talimatlar vermek yetkisine haizdir. Bu halde, sözleşmede hâkim tarafına muhakkak bağlayıcı ve bağlı tarafın mutlaka uymakla yükümlü olduğu talimat verme yetkisi belirtilmelidir.
Diğer taraftan, hâkim şirketin talimatları sözleşmenin bağlı tarafının tüm organlarında bağlayıcıdır. Ancak, organlar ve yönetim, yetkilerini ve görevlerini hâkimiyet sözleşmesinin hâkim tarafına devretmiş değildir.
Sözleşmenin Tarafları Kimlerdir?
Taraflardan bahsedilecek olursa hâkim şirket ile bir veya daha şirketten oluşan bağlı şirketlerdir (TTK 195/1). Ayrıca, Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 106/1. maddesinde hâkimiyet sözleşmesi tanımlanırken, “aralarında doğrudan veya dolaylı iştirak ilişkisi bulunmayan, bulunsa bile bu ilişkiden bağımsız ve soyutlanmış bir şekilde taraflardan birinin, sermaye şirketi olan diğerinin yönetim organına (…)” deyişleri bulunmaktadır.
Ayrıca, aynı maddenin son fırkasında, birinci fıkrada yer alan “yönetim organına” ibaresinin anonim şirketlerde “yönetim kuruluna”, limited şirketlerde “müdürlere” ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ise “yöneticilere” ibaresini ifade ettiği açıkça belirtilmiştir. Bu demek oluyor ki hâkimiyet sözleşmelerinde ana şirket, bir ticaret şirketi olabiliyorken bağlı şirket sadece bir sermaye şirketi olabilmektedir.
Sözleşme Taraflarının Yükümlülükleri Nelerdir?
Hâkim Şirketin Yükümlülükleri Nelerdir?
Ana şirket hakimiyet sözleşmesi uyarınca, bağlanacak şirketlere karşı özenli ve tedbirli olmakla yükümlüdür. Madde 202(1)d uyarınca hâkim şirket kendisine verilen bağlı şirketteki yönetimini belirleme yetkisini dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanmalı, ortak koordinasyonu sağlamalı ve menfaat dengesini kurmalıdır. Aksinin takdirde hâkim şirket, bağlı şirketin uğradığı kayıp ve zararları karşılama yükümlülüğü doğmaktadır.
Bağlı Şirketin Yükümlülükleri Nelerdir?
Bağlı şirket, ana şirketten gelen yönetim taleplerini ve talimatlarını özen çerçevesinde yerine getirmekle yükümlüdür. Bununla birlikte, bağlı şirketin yönetim organı, TTK’nın 199. maddesi bağlamında faaliyet yılının ilk üç ayı içinde şirketin hâkim ve bağlı şirketlerle ilişkileri hakkında bir rapor düzenlemesi gerekir.
Dahası, hâkim şirket ile yapmış olduğu hâkimiyet sözleşmesine bağlı olarak bağlılık raporu verme yükümlülüğü de vardır. Bunun bir sonucu olarak da bağlı şirket belirlenecek aralıklarla finansal durumunu ana şirkete bildirmelidir. Bu şekilde finansal yapı ve denge ana şirket otoritesi altında da kontrol edilmiş olacaktır.
Sözleşme Taraflarının Sorumlulukları Nelerdir?
Hâkim Şirketin Sorumlulukları Nelerdir?
Ana şirket, hâkimiyetini bağlı şirketi zarara uğratacak biçimde kullanamaz. “Özellikle bağlı şirketi, iş, varlık, fon, personel, alacak ve borç devri gibi hukuki işlemler yapmaya; kârını azaltmaya ya da aktarmaya; malvarlığını ayni veya kişisel nitelikte haklarla sınırlandırmaya; kefalet, garanti ve aval vermek gibi sorumluluklar yüklenmeye; ödemelerde bulunmaya; haklı bir sebep olmaksızın tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen kararlar veya önlemler almaya yahut gelişmesini sağlayacak önlemleri almaktan kaçınmaya yöneltemez”.
Sonuç olarak, bağlı şirkete kaybın dengi değerinde bir istem hakkı sunulması durumunda sorumluluk oluşmaz. Ayrıca, TTK’nın 202. maddesi gereğince bahsedilen denkleştirme faaliyet yılı içinde yerine getirilmez ya da süresi içeresinde denk bir istem hakkı sunulmaması durumunda bağlı şirketin her ortağı, ana şirketten ve onun, kayba sebep olan, yönetim kurulu üyelerinden, şirketin zararını kompanse etmelerini isteyebilir.
Bağlı Şirketin Sorumlulukları Nelerdir?
Bağlı şirket verilen talimatlara uymakla yükümlüdür, hâkim şirket bağlı şirketin paylarının ve oy haklarının doğrudan veya dolaylı olarak yüzde yüzene sahip olmadığı sürece; ana şirket, bağlı şirketi kayba uğratacak işlemlerde bulunması ya da onu menfaatine işlemlerde bulunmaktan kaçınması yönünde talimat veremez.
Hakimiyet olması durumunda herhangi bir kayıp durumunda hâkim şirket bağlı şirkete talimat verebilmektedir ve bu sebepledir ki bağlı şirket verilen talimatlara uymalıdır. Talimatlara uyulması durumunda da bağlı şirketin yönetim organları yalnızca alacaklılara karşı sorumlu olur, ortaklar veya bağlı şirket tarafından sorumlu tutulamazlar.
İlgili Mevzuat ve İçtihat: Türk Ticaret Kanunu, Türk Sicil Yönetmeliği.
Kaynakça
- Poroy, Tekinalp ve Çamoğlu, 2017:711
- Yanlı, 2013:6
- Bilgili ve Demirkapı, 2013:126
- Yanlı (2013)
- Türk Hukukunda Hakimiyet Sözleşmeleri (Mustafa Yavuz)
- Tekinalp, 2013:549