HUKUK & DANIŞMANLIK
Yetkisiz Temsil
I) Giriş
Bir hukuki işlem kural olarak, onu yapan kimse hakkında hüküm ifade etmektedir. Buna karşılık, bazı hallerde, bir kimsenin kendi başına işlem yapabilmesi, maddi veya hukuki bir engel sebebiyle mümkün olmayabilir veyahut o kimse o hukuki işlemi başkası aracılığıyla yapılmasını isteyebilmektedir. Böyle hallerde işlem bir temsilci aracılığıyla gerçekleştirilir.[1] Temsilcinin hukuki hüküm ve sonuçları başkasına (temsil olunana) ait olmak üzere, onun adına ve hesabına bir hukuki işlem yapabilmesine temsil denir.[2] Bu hukuki kurum Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 40-48 arasında düzenlenmiştir. Temsilcinin temsil olunanın adına ve hesabına hukuki işlem yapma yetkisine ise temsil yetkisi adı verilmektedir. Temsil yetkisi, temsil olunanın hukuki işlemler yapabilme yetkisinin ve ehliyetinin bir parçası olarak kabul edilmektedir.
Hukuki işlem yapma ehliyeti olan yani fiil ehliyeti olan herkes potansiyel olarak temsil yetkisi verme hakkına sahiptir. Temsil yetkisi, temsil edilenin tek taraflı ve varması gereken bir irade beyanı ile verilmektedir. Bu nedenle temsil yetkisi, temsil ilişkisinin esas unsurunu oluşturmaktadır. Dolayısıyla, usulüne uygun olarak verilmemiş bir temsil yetkisi mevcut olmadan, temsil ilişkisinden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Temsilci, yukarıda ifade ettiğimiz üzere temsil yetkisini, temsil olunan tarafından verilen tek taraflı ve varması gerekli irade beyanı ile kazanmaktadır. Temsilci, bu irade beyanının, kendi hukuki alanına girmesiyle temsil yetkisini elde edecektir. Bu sebeple, temsil olunanın bu yöndeki irade beyanının temsilcinin hâkimiyet alanına varması yeterlidir.[3] Böyle bir durumda, temsilcinin rızasına ihtiyaç duyulmadığı gibi, kendisini yetkilendiren beyanı öğrenmiş olması da gerekli değildir.
Temsil yetkisini veren hukuki işlemin geçerliliği kural olarak herhangi bir şekle bağlı değildir. Temsil yetkisi sözlü veya yazılı olarak verilebilmektedir. Doktrindeki hâkim görüşe göre de temsil yetkisi veren irade beyanını şekil şartına tabi değildir. Temsil yetkisi, temsilciye verilen bir belge ile açıklanmış olabileceği gibi, üçüncü kişilere yapılacak sözlü, yazılı beyanlarla veya gazetede ilân edilmek suretiyle de duyurulabilmektedir.[4] Temsil yetkisi bakımından önemli olan, temsil olunanın yetkilendirme iradesinin, temsilci olacak kişinin hukukî alanına girmesi olacaktır.
II) Yetkisiz Temsil
A) Kavram
Esas itibariyle yetkisiz temsilin düzenlendiği hükümlerde, herhangi bir tanıma yer verilmemiştir. Söz konusu hükümler, genel itibariyle yetkisiz temsilin hüküm ve sonuçlarına yöneliktir. Buna karşılık, yetkisiz temsilin hukuki niteliği veya hangi hallerin yetkisiz temsile vücut vereceğine ilişkin herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Durumun böyle olması nedeniyle ancak temsile ilişkin hükümlerden, diğer ilgili düzenlemelerden ve doktrinden birtakım sonuçlara varılmaktadır.
Temsil yetkisi verildiğine ilişkin bir irade beyanının mevcut olmaması veya bu yetkinin sınırlandırılmış ya da kaldırılmış olmasına rağmen, temsilcinin yetkisini aşarak başkası adına bir hukuki işlem yapması doktrinde “yetkisiz temsil” olarak adlandırılmaktadır. Geçerli temsil yetkisine sahip olmayan bir temsilciye de ‘’yetkisiz temsilci (mümessil)’’ adı verilir.[5]
Yetkisiz temsil kurumu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 46 ve 48. maddeler arasında düzenlenmiştir. İlgili hükümlere göre:
MADDE 46 – ‘’Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar. Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur.’’
MADDE 47 – ‘’Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması hâlinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden istenebilir. Ancak, yetkisiz temsilci, işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın, kendisinin yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse, kendisinden zararın giderilmesi istenemez. Hakkaniyet gerektiriyorsa, kusurlu yetkisiz temsilciden diğer zararların giderilmesi de istenebilir. Sebepsiz zenginleşmeden doğan haklar saklıdır.’’
B) Yetkisiz Temsilin Şartları
Bir somut olayda yetkisiz temsilin var olduğundan bahsedebilmemiz için bazı şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
1) Yetkisiz Temsilci İle Üçüncü Kişi Arasında Geçerli Bir İşlemin Yapılması
a) Genel Olarak
Bir somut olayda yetkisiz temsilden bahsedilebilmesi için temsil olunan ile temsilci arasında geçerli bir hukuki işlemin yapılmış olması gerekmektedir. TBK m. 40 – 48’de temsil ilişkisi, doğrudan temsil dikkate alınarak düzenlenmiştir. Doğrudan temsilin geçerli olması ve hukuki işlemin yapabilmesi için, temsilcinin üçüncü kişiye temsil olunan adına hareket ettiğini açıklaması gerekir.[6] Buna karşılık, dolaylı temsilde, temsilci, temsil olunan adına değil, kendi adına işlem yapar. Fakat böyle bir halde temsilci ile temsil olunanın iç ilişkisi anlamında, ayrı bir hukuki işlem yapmaları gerekir. Bir hukuki işlemin geçerli olabilmesi için, yapanın gerekli yetkilere sahip olması gerekir. Bu bakımdan, temsilcinin hukuki işleme yöneltmiş olduğu irade beyanının geçerli olabilmesi için, temsil yetkisine sahip olması zorunludur.[7]
b) Yetkisiz Temsilin Gerçekleşme Şekilleri
aa) Temsilciye Temsil Yetkisi Verilmemesi
Temsilcinin hukuki işlemi yaptığı sırada temsil olunan tarafından temsil yetkisi hiç verilmemişse, hukuki işlem kesin hükümsüzlük ile sakat olacaktır. Temsil yetkisinin hiç verilmemesi hallerinin sınırlanması mümkün olmamakla birlikte temsil yetkisinin yokluğu uygulamada genel olarak aşağıdaki şekillerde ortaya çıkar;
aaa) Temsil Yetkisi İçin Gerekli Olan Unsurların Geçersiz Olması
Temsil olunan kişi, kanunen tek başına yapamayacağı işlemleri temsilci aracılığıyla da yapamaz. Bununla beraber, temsil yetkisinin verilebilmesi için, temsil olunanın hukuki işlem yani fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Bu anlamda temsil olunan sınırlı ehliyetsizse, kanuni temsilcisinin iznine bağlı olmadan yapabileceği işlemler için, tek başına temsilci atayabilir. Fakat doğal olarak tam ehliyetsizin temsilci atayabilmesi mümkün değildir. Şayet temsil yetkisinde irade sakatlığı mevcut ise, temsilcinin bu yetkiye dayalı olarak yaptığı hukuki işlem, temsil olunanı bağlamaz. Buna ek olarak temsil yetkisi muvazaalı işlemle verilmişse, aynı şekilde temsil yetkisi geçersizdir. Bunun gibi, temsil yetkisi ahlâka aykırı olduğu takdirde, diğer hukukî işlemler gibi geçersizdir.[8]
bbb) Yetkisiz Temsilcinin Üçüncü Kişiyi Aldatması
Temsilcinin, temsil yetkisine hiçbir şekilde ehil olmadan veya azledilmiş olmasına rağmen, sözde temsil olunan adına hareket etmesine, temsilcinin aldatması denir. Burada yetkisiz temsilci, temsil yetkisine sahip olmamasına rağmen temsilci gibi hareket ederek işlem yapmaktadır. Böyle bir işlem, TBK m. 526 vd. gereğince vekâletsiz iş görme hükümlerine tabi olacaktır.[9]
TUNÇOMAĞ’ın ilgili eserinde de, “Yetkisiz temsilcinin gerçekten temsil yetkisi bulunmadığını açıklamayarak üçüncü kişiye bu konuda boş yere güven vermesi bir culpa in contrahendo sözleşme görüşmelerinden doğan yükümlere aykırılık demek olur ve yetkisiz temsilci borca aykırılıktan ötürü sorumlu tutulur.”[10] ifadelerine yer vermektedir. Anlaşılacağı üzere, temsilcinin üçüncü kişiyi aldatması yetkisiz temsil hallerinden birini teşkil etmektedir.
ccc) Temsil Yetkisinin, Hukuki İşlem Yapıldıktan Sonra Verilmesi
Bazen temsil olunanın, temsil yetkisi vermemesine rağmen temsil yetkisinden yoksun olan temsilci üçüncü kişi ile bir hukuki işlem yapmış olabilir. Böyle bir durumda temsil olunanın temsil yetkisini sonradan vermesi, temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlemi geçerli kılmaz. Çünkü sonradan verilen yetki, sözleşmenin yapılmasında bir onay niteliği göstermez.[11]
ddd) Başkasının Adına Hukuki İşlem Yapılması
Temsil kurumundaki temel amaç başkası adına hareket etmektir. Bu sebeple, sözleşmenin geçerliliği, temsilcinin hukuki işlemi yaparken, temsil olunan adına hareket ettiği için üçüncü kişiye bildirmesine bağlıdır. Çünkü bu halde temsilci hukuki işlemi başkasının adını kullanarak yapmaktadır. Buna karşılık, dolaylı temsilde, temsilci üçüncü kişi ile sözleşmeyi kendi adına yapar ve daha sonra temsil olunana başka bir sözleşme ile devreder.
2) Temsilcinin Yetkisini Aşması veya Kötüye Kullanması
aa) Temsilcinin Yetkisini Aşması
Temsil olunan tarafından belirlenen temsil sınırlarını aşan temsilcinin, yapmış olduğu hukuki işlem, aşılan kısımlarda yetkisiz temsil hükümlerine tabi olur. Ancak temsilcinin temsil yetkisinin sınırlarını aşarak sözleşme yapmasında temsilcinin belirtilmiş olan sınırlar içinde kalarak yapmış olduğu işlemler, temsil olunanı bağlar. Hatta bunun için ayrı bir hukuki işlem yapılmasına gerek yoktur.[12]
bb) Temsilcinin Verilen Talimatlara Aykırı Davranması
Temsil olunan tarafından temsilciye verilen temsil yetkisi, temsilcinin onun adına hareket ederken kullanması için verilir. Bundan sonra temsil olunan tarafından temsilciye verilen emirlere talimat adı verilir.[13] Doktrindeki hâkim görüşe göre, talimatlar temsilde iç ilişkiye dayanmaktadır. Diğer taraftan talimat, temsil yetkisinin kapsamının belirlenmesinde veya sınırlanmasında önemli rol oynamaktadır.
Uygulamaya bakıldığında hemen hemen her talimat, temsil yetkisinin sınırlandırılması sonucunu doğurmaktadır. Bundan dolayı temsilcinin talimatlara aykırı davranması doğrudan temsil yetkisine aykırılık oluşturmaktadır. Bu nedenle, temsilcinin talimatlara aykırı hareket ederek yaptığı işlem temsil olunanı bağlamayacaktır. Zira temsilcinin yapmış olduğu bu hukuki işlem yetkisiz temsil hükümlerine tabi olacak olup; buna karşılık temsil olunan, temsilciye iç ilişki anlamında belirtmiş olduğu görüş ile temsil olunanın üçüncü kişiye beyan ettiği görüş birbiriyle örtüşmeyebilmektedir. Bu hallerde üçüncü kişinin iyiniyetli olması şartıyla, temsil olunan, temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlemden sorumlu olur.[14]
cc) Özel Temsil Gerektiren Hallerde Genel Temsil Yetkisinin Verilmesi
Temsil yetkisi, verilen yetkinin kapsamı açısından genel ve özel temsil yetkisi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Temsil olunan temsil yetkisini, genel itibariyle verebileceği gibi özel olarak bazı hukuki işlemlerin yapılması için de verilebilmektedir.
Genel temsil yetkisinde temsilci, kural olarak, bir sınırlamaya tabi olmadan hukuk sınırları içinde hukuki işlemi yapabilmektedir. Ancak temsilci, genel temsil yetkisinden farklı olarak, özel temsil yetkisini sadece temsil yetkisine dahil olan işlemler için kullanabilmektedir. Bu sebeple, temsilcinin özel yetki alması gerektiği hallerde, bu yetkiyi almamasına rağmen, genel temsil yetkisine dayanarak yaptığı hukuki işlemler, yetkisiz temsil hükümlerine tabidir.
dd) Birlikte Temsilde İşlemi Temsilcilerden Yalnız Biri Yapması
Temsil olunan kimse temsil yetkisini bir tek kimseye verebilmektedir. Bu durumda tek temsil ilişkisi söz konusu olacaktır. Buna karşılık, temsil olunan temsil yetkisini birden fazla kişiye vermişse, birlikte temsil ilişkisi söz konusu olmaktadır.
Birlikte temsil ilişkisinde temsil olunan, hukuki işlemin gerçekleşmesi için birden çok temsilci ataması ve bu temsilcilerin yaptığı işlemin hukuk hayatında sonuç doğurabilmesi için, birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Ancak temsilcilerin birlikte hareket etmeyip, tek temsil ilişkisinde olduğu gibi, her birinin hukuki işlemi tek başlarına yapmalarında da işlem yine yetkisiz temsil hükümlerine tabi olacaktır.
ee) Temsilcinin Kendi Kendisiyle İşlem Yapması
Bazı durumlarda bir temsilci bir sözleşme yaparken hem temsil olunanın temsilcisi hem de sözleşmenin karşı tarafı olarak kendi adına hareket edebilmektedir. Böyle hallerde, temsil olunanın iradesine bakılması gerekmektedir. Eğer ki temsil olunan, temsil yetkisini yalnız bir kişiye vermişse, yapılan işlem geçersiz olacaktır. Bununla birlikte, temsilcinin kendi kendisiyle yapacağı işlemden temsil olunan zarar görmeyecekse, temsilci böyle bir işlemi yapabilecektir. Aynı şekilde, temsil olunan, temsil yetkisinin sınırları içinde temsilcinin kendi kendisiyle sözleşme yapmasına izin vermiş ise, yapılan işlem temsil olunanı bağlayacaktır.
ff) Temsilcinin Sözleşmenin Her İki Tarafın Temsil Etmesi
Doktrindeki baskın görüşe göre, bir temsilci bir sözleşmeyi yaparken her iki tarafın da temsilcisi olarak hareket edebilecektir. Buna doktrinde “çift temsil” adı verilir.[15] Çift temsil ilişkisinde temsilci objektif davranmalı ve yalnızca bir tarafın menfaatine hareket etmemelidir.
Bir hukuki ilişkide çift temsil ilişkisinin var olabilmesi için, bu konudaki yetkinin özel olarak izin şeklinde verilmesi gerekmektedir. İzin verilmeyen ve istisna olmayan işlemler dışında temsilci, her iki tarafın temsilcisi olarak sözleşme yapması durumunda yetkisiz temsil hükümleri uygulanacaktır.
gg) Temsilcinin Temsil Yetkisini Kötüye Kullanması
Temsilci, temsil olunan adına hareket ettiğinden, bir hukuki işlemi yaparken temsil olunanın menfaatine uygun bir biçimde davranması gerekmektedir. Şayet temsilci, temsil olunanın menfaatine uygun bir biçimde hareket etmiyorsa, açıkça temsil yetkisini kötüye kullanıyor demektir.[16]
Uygulamaya bakıldığında temsilcinin yetkisini kötüye kullanması genellikle iki şekilde gerçekleşmektedir. Bunlardan ilki; hileli anlaşma olup ikincisi; temsil yetkisinin temsil olunanın menfaatine aykırı kullanılması olacaktır.
Hileli anlaşma, temsilci ile üçüncü kişinin temsil olunanın aleyhinde anlaşarak hukuki işlem gerçekleştirmeleri olarak nitelendirilmektedir. Buna karşılık, hileli anlaşmaya oranla daha hafif nitelikler taşıyan ikinci bir kötüye kullanma hali olacaktır. Gerçekten de, ikinci durumda temsilci bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde temsil yetkisini temsil olunanın menfaatlerine açıkça ters düşen bir biçimde kullanmaktadır. Böyle bir halde temsilcinin kusurlu (kasten veya ihmalen) hareket etmiş olması önemli değildir.
3) Temsil Yetkisinin Sona Ermesi
Temsilciye verilen temsil yetkisinin sona ermesine rağmen temsilci, geçerli bir şekilde verilen temsil yetkisi varmış gibi hareket edebilir. Böyle bir durumda yapılan işlem yetkisiz temsil hükümlerine tabi olacaktır.
Söz konusu bu durum uygulamada genellikle iki şekilde gerçekleşmektedir.
- İlk olarak yetkisiz temsilci, temsil yetkisinin sona erdiğini bilmeden işlem yapabilir.
- İkinci durumda ise temsilci, temsil yetkisinin sona ermiş olduğunu bilmesine rağmen, üçüncü kişi ile hukukî işlem yapmaktadır.
Temsil yetkisinin sona erdiğinin bildirimi, temsilciye sözleşmenin yapılmasından sonra ulaşmışsa üçüncü kişi ile temsilci arasında yapılan sözleşme geçerli olacaktır. Bu Yargıtay’ın bir kararına göre de; “TBK m. 37. ve 396’da açıkça vurgulandığı üzere temsil yetkisinin son bulması, vekilin yetkisiz temsilci haline gelmesi ve yaptığı işlemlerin bu nedenle geçersiz sayılması için azil keyfiyetinin temsilciye ulaştırılması gerekir. Buradan gidilerek temsilciye ya da üçüncü kişilere temsil yetkisinin geri alındığı, yöntemine uygun biçimde ulaştırılmadıkça bu yetkinin devam ettiği kabul edilir.”[17] denilmek suretiyle bu görüşü kabul ettiğini belirtmiştir.
Yetkisiz Temsilde Onay
Kural olarak yetkisiz temsilcinin, temsil yetkisi olmadan yapmış olduğu hukuki işlem, temsil olunanı bağlamaz fakat yapılan hukuki işlemden doğan hak ve borçların, temsil olunana ait olabilmesi için onun işleme daha sonradan icazet vermesi gerekmektedir.[18]
Temsil olunan, temsilcinin yetkisi olmaksızın yapmış olduğu hukuki işleme icazet verebilir. Böyle bir halde temsil ilişkisine ait sonuçlar, geçmişe etkili olarak, işlemin yapıldığı tarihten itibaren meydana gelmiş olur.[19] Buna karşılık, temsil olunan icazet verinceye kadar veya durum ve şartlardan anlaşılıncaya kadar, temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlemler askıda kabul edilecektir. Zira yetkisiz temsilcinin üçüncü kişiyle yaptığı sözleşmenin hüküm ve sonuçlarının doğmasını engelleyecek yetki unsuru eksik olup, bu tür bir işlem askıdadır.[20]
İcazet, temsil olunan tarafından tek taraflı ve varması gereken bir beyanla verilmektedir. İcazet, temsilcinin veya üçüncü kişinin hâkimiyet alanına girdiği andan itibaren sonuçlarını meydana getirecektir. Ancak istisnai durumlarda kişiye temsil yetkisi verilmeksizin yaptığı hukukî işlemler temsil olunan tarafından onanmamasına rağmen temsil olunanı bağlamaktadır. Bunların başında temsil olunan tarafından temsil yetkisinin varlığı hakkında üçüncü kişilerin bilgilendirilmesi ve üçüncü kişilerin iyi niyetli olarak yaptığı işlemler gelmektedir. Böyle bir halde yapılan işlem temsil olunanı bağlar.[21]
III) Yetkisiz Temsilin Hüküm ve Sonuçları
Yetkisiz temsilin hüküm ve sonuçları incelendiğinde, temsil olunanın yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu hukuki işleme icazet verip vermemesine göre ikiye ayrıldığı görülmektedir.
A) Temsil Olunanın Hukukî İşleme İcazet Vermemesi
Yetkisiz temsilci ile üçüncü kişi arasında yapılan hukuki işlemler, geçerlik şartlarını sağlamadığından, eksiktir. Bu sebeple söz konusu işlemler daha önce de ifade edildiği üzere, temsil olunanın icazet vermesine kadar askıda hükümsüzdür. Buna karşılık, üçüncü kişi yapılan söz konusu hukuki işlemle temsil olunan tarafından açık veya örtülü olarak reddedilinceye kadar bağlı olacaktır. Üçüncü kişinin bağlı kaldığı süre zarfında temsil olunan işleme icazet vermez veya hiçbir irade beyanında bulunmazsa, üçüncü kişi süre sonunda işlemle bağlı olmaktan kurtulacaktır.
1) Sözleşmeye İcazet Verilmemesi Halinde Üçüncü Kişinin Tazminat Talebi
Temsil olunanın sözleşmeye icazet vermemesi neticesinde, üçüncü kişinin yetkisiz temsilci ile yaptığı sözleşme geçersiz hale gelecektir. Bu nedenle üçüncü kişi uğradığı olumsuz (menfi) zararların tazminini TBK m. 47 hükmü gereğince talep edebilir.[22]
TBK md. 47/1’de; “Temsil olunanın açık veya örtülü biçimde sözleşmeyi onamaması halinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden istenebilir.” hükmü yer almaktadır.
Yetkisiz temsilci, temsil yetkisine sahip olmadığını bilmese ve bu hususta kusuru olmasa dahi üçüncü kişinin uğramış olduğu bu zararı ödemek mecburiyetinde olacaktır. Yetkisiz temsilci, sözleşmenin kurulmasında kusurlu bulunur ve hakkaniyet gerektiriyorsa hâkim, yetkisiz temsilcinin ödeyeceği tazminatı üçüncü kişinin uğradığı olumsuz (menfi) zararı aşacak şekilde de tespit edebilmektedir. Buna karşılık, yetkisiz temsilci kusurluysa, hâkim temsilciyi sözleşmenin geçerli olmamasından dolayı doğacak müspet zararı ödemeye de karar verebilmektedir. Burada kusur, yetkisiz temsilcinin yetkisiz olduğunu bilerek veya bilmesi gerekirken gerekli özeni göstermediği için bilmeden hareket etmesidir.[23]
Yargıtay bir kararında; “Davalı, sözleşmeyi annesi adına düzenlemiş olduğuna, davalının annesinden aldığı bir vekaletnamenin de bulunmadığına göre bu sözleşmeyi mümessil sıfatını takınarak imzaladığının kabulü gerekir. BK 39. maddesine göre mümessil olarak imza edene icazetten sonra sarahaten veya zimmen imtina olunursa akdin sahih olmamasından tahaddas eden zararın tazmini zımnında, mümessil sıfatını takınan kimse aleyhinde dava ikame olunur. Fakat bu kimse diğer tarafın salahiyeti bulunmadığına vakıf olduğu veya vakıf olması lazım geldiğini ispat ettiği takdirde davaya mahal yoktur. Somut olayda davacı icazetin varlığını yasal delillerle ispat etmiş değildir. Fakat davacı limited şirket olup tacirdir. Önceden davalının annesi ile 20.02.1999 tarihinde bir sözleşme yapıp sonradan davalının annesinin bir vekaletnamesi olmadan yetkili mümessil olmadığını bile bile davalı ile davaya konu sözleşmeyi yapmış olmakla davalıdan istemde bulunması mümkün değildir.”[24] İfadeleri ile aynı hukuki sonuca ulaşmıştır.
Yetkisiz temsilci ile üçüncü kişi yapılan hukukî işlem sonucunda birbirlerine verdiklerini dava yoluyla talep edebilirler. Ancak sözleşmenin geçersiz olması sebebiyle yapılan hukuki işlem sonucu, zilyetliği devredilen eşyanın mülkiyeti karşı tarafa geçmemişse, TMK m. 683/II gereğince istihkak davası ile geri alınır. Buna karşılık, eşyanın mülkiyeti karşı tarafa geçmişse, TBK m. 77 ve devamında yer alan sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince; bedel talep edilmesi gerekmektedir.
2) İyi Niyet Sahibi Olmayan Üçüncü Kişinin Tazminat İstemekten Yoksun Bırakılması
Bazı hallerde üçüncü kişi, yetkisiz temsilcinin hukuki işlem yapmasında yetkisini aştığını bilebilmekte veya bilmesi gerekebilmektedir. Misalen üçüncü kişi, güven ilkesine aykırı olarak yanlış bir kanaat sonucu yetkisiz temsilciyi yetkili zannedebilmektedir. Böyle bir halde, temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlem, TBK md 46 hükmü gereği, askıda geçersizlik hükmüne tabidir.[25] Üçüncü kişi, yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu hukukî işlemde yetki sahibi olmadığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, kanun iyiniyetli olmayan üçüncü kişilerin, tazminat isteme hakkını kesin biçimde ortadan kaldırmıştır.[26] Zira böyle bir halde temsilci ile sözleşme yapan üçüncü kişi, temsil olunanın, yapılan bu hukukî işleme icazet vermemesi tehlikesini önceden bilebilecek durumda olup bu tehlikeyi/riski göze almaktadır. Bu sebeple, bahsedilen halde üçüncü kişinin, doğacak zararlara razı olması gerekmektedir. Burada yetkisiz temsilci kusurlu olsa dahi, üçüncü kişinin tazminat talep etme hakkını kesin olarak kaybetmiş olacaktır. Üçüncü kişinin iyi niyetli olmadığının ispat yükü ise yetkisiz temsilciye ait olacaktır.
B) Temsil Olunanın Sözleşmeye İcazet Vermesi
Temsil olunan verilen süre içinde, hukuki işleme icazet verebilir. Bu takdirde, işlem geçmişe etkili olarak, yapıldığından itibaren geçerli hale gelir ve sonuçlarını doğurur.[27] Çünkü sözleşmenin kurulmasından sonra verilen icazet, geçmişe etkilidir.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.09.2010 tarihli 2010/13414 Esas Numaralı, 2010/412 Karar Numaralı kararı incelendiğinde; “Doğrudan doğruya temsilin söz konusu olabilmesi için gerekli olan temsil yetkisinin olmaması halinde, temsil olunanın sonradan icazet vermesi bu noksanlığı tamamlar. Ve bu icazet ile temsilci ile temsil olunan arasındaki temsil ilişkisi ispatlanmış olur. Temsil yetkisinin olmaması ve temsil olunanın icazet vermemesi halinde hukuki muamele kesin olarak hükümsüzdür. Temsil olunan ve temsilci, hukuki işlem ile bağlı değillerse de yetkisiz temsil ile işlem yapan temsilcinin üçüncü kişinin zararını karşılamak ile yükümlü olduğu açıktır.’’ ifadeleri yer almaktadır.
Yine aynı konuda Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 30.06.2011 tarihli, 2011/8772 Esas Numaralı, 2011/8805 Karar Numaralı kararı incelendiğinde; “Yetkisiz temsilci tarafından yapılan işleme, sonradan onay verilirse işlem geçerli hale gelir. Somut olayda, davalı borçlu şirket adına takibe itiraz eden avukata verilen vekaletnamede her ne kadar davalı şirket yetkilisinin imzası bulunmamakta ise de daha sonra aynı vekile verilen vekaletname davalı şirket yetkilileri tarafından imzalanmış ve takibe itiraza geçerlilik kazandırılmıştır.” ifadeleri yer almaktadır.
Yetkisiz temsilde temsil olunan icazet verince, temsilci, temsil olunan ile üçüncü şahıs arasında devam eden işlemin dışında kalmaktadır. Sürenin geçmesinden sonra, temsil olunanın işleme icazet verdiğini açıklamış olması, sakat işlemi geçerli hale getirmeyecektir. Eğer temsil olunan böyle bir işlemin geçerli olmasını istiyorsa, üçüncü kişi ile kurulması istenen hukuki işlemin yeniden yapılması gerekmektedir.
C) Üçüncü Kişinin Yetkisiz Temsilciden İsteyebileceği Gecikme Tazminatı
Temsil olunanın vermiş olduğu icazetin gecikmesinden dolayı üçüncü kişinin uğramış olduğu zararı, yetkisiz temsilciden tazmin edebilmektedir. Üçüncü kişinin gecikme sonucunda uğramış olduğu zararı tazmin edebilmesi için, temsilcinin sürenin gecikmesinde kusurlu olması şart değildir.[28] Üçüncü kişi sadece kusurlu yetkisiz temsilciden tazminat talep hakkına sahip olacaktır.
D) Zamanaşımı
Yetkisiz temsilde, yetkisiz temsilci ile üçüncü kişi arasında geçersiz olsa dahi, bir hukuki işlem kurulmuş olacaktır. Bu sebeple üçüncü kişinin uğramış olduğu zarar sebebiyle açacağı davalara on yıllık zamanaşımı süresi uygulanabilmektedir (TBK m. 146). Zira yetkisiz temsilci ile üçüncü kişi arasındaki bütün davalar TBK m. 146 hükmü gereği on yıllık zamanaşımına tabiidir.[29] Zamanaşımı süresi, temsil olunanın yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu sözleşmeye icazet vermeyi reddettiği andan başlayacaktır.
IV) Yetkisiz Temsilde İşlemin Onayına İlişkin Yargıtay Kararları
Bu konuda yukarıda da yer verildiği üzere farklı tarihlerde verilmiş olan birçok karar vardır. İşbu kararlardan birkaç tanesini belirtmek gerekirse;
- Yargıtay’ın 11. Hukuk Dairesi’nin vermiş olduğu 2017/1462 Esas Numaralı, 2019/334 Karar Numaralı kararında; ‘’Dava konusu olayda, gerek banka teftiş kurulunun denetim raporunda, gerekse tarafların daha sonra dosyaya yansıyan beyan ve dilekçeleri göz önüne alındığında yazılı talimatın ya da telefon kaydının başlangıçta alınmadığı, daha sonra 26.01.2010 tarihinde davacının icazetinin alınmış olduğu ve bu durum karşısında, TBK’nın 38. maddesi uyarınca yapılan işleme onay veren tarafın artık bu onayı ile söz konusu işleme kendisinin başlangıçta vermiş olduğu yetki tam ve sağlammış gibi, bu işlemle bağlı olup, işlemden doğacak hak ve sorumluluklar da kendisine ait olacağından icazet, temsil olunan şahsın, temsilcinin yetkisi olmadan yaptığı işlemi sonradan kabul ettiğini belirten yenilik doğuran bir hak olup, yetkisiz temsilci tarafından yapılan işlem icazet verildiği takdirde geçerli hale geleceğinden, davacının 26.01.2010 tarihinde dava konusu işlemlere ilişkin talimatı imzalayarak işleme onay verdiği, söz konusu yazılı muvaffaktın kendisinin bilgisi olmaksızın 01.2010 tarihinde yapılan … işlemlerine icazet verdiğinin delili olup, davalı bankadaki kusur ile zarar arasındaki illiyet bağı davacının onayı ile kesildiğinden oluşan zarardan davalının sorumlu olmayacağı nazara alınarak, davanın reddine karar vermek gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.’’ ifadeleri yer almaktadır.
- Yargıtay’ın Hukuk Dairesi’nin 2018/4430 Esas Numaralı 2019/873 Karar Numaralı kararında; ‘’6098 sayılı TBK’nın 40. maddesinde yetkili bir temsilci tarafından diğer bir kimse ile yapılan sözleşmeden doğan alacak ve borçların o kimseye ait olacağı düzenlenmiştir. Buna göre yetkili değil ise, imzalayan şahsen sözleşmeden sorumlu olur. Aynı Kanun’un devam eden 46. maddesinde de bir kimse yetkili olmadığı halde başkası adına hukuki işlem yapmışsa, temsil edilen kişi icazet vermedikçe alacaklı veya borçlu olmayacağı belirtilmiştir. Bu temsilci yetkisiz olsa dahi temsil olunanın sonradan icazet vermesi ya da kendi adına yapılan hukuki işlemi benimsemesi halinde baştan itibaren hukuki işlem geçerli ve temsil olunanı bağlayıcı olacaktır.’’ ifadeleri yer almaktadır.
- Yargıtay’ın Hukuk Dairesi’nin 2017/2611 Esas Numaralı, 2018/198 Karar Numaralı kararında; ‘’Sözleşme ile işin yapıldığı tarihlerde yürürlükte olup somut olayda uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 32. maddesinde yetkili bir temsilci tarafından diğer bir kimse ile yapılan sözleşmeden doğan alacak ve borçların o kimseye ait olacağı düzenlenmiştir. Buna göre yetkili değil ise, imzalayan şahsen sözleşmeden sorumlu olur. Aynı Kanun’un devam eden 38. maddesinde de bir kimse yetkili olmadığı halde başkası adına hukuki işlem yapmışsa, temsil edilen kişi icazet vermedikçe alacaklı veya borçlu olmayacağı belirtilmiştir. Bu temsilci yetkisiz olsa dahi temsil olunanın sonradan icazet vermesi ya da kendi adına yapılan hukuki işlemi benimsemesi halinde baştan itibaren hukuki işlem geçerli ve temsil olunanı bağlayıcı olacaktır.’’ ifadeleri yer almaktadır.
- Yargıtay’ın Hukuk Dairesi’nin 2016/14483 Esas Numaralı, 2017/7887 Karar Numaralı kararında; ‘’Borçlar Kanunu’nun 38.maddesi gereğince yetkisiz bir kimsenin yapmış olduğu sözleşmeye temsil olunanın onay vermesi durumunda o sözleşme, temsil olunanı bağlayıcı olur ve sözleşmeden doğan hak ve borçlar temsil olunana intikal eder. Yetkisiz temsilcinin yaptığı işleme ya da sözleşmeye temsil olunan tarafından verilen onay, biçime bağlı olmayan, yönetilmesi gerekli tek yanlı bir irade bildirimi olup, açık olabileceği gibi örtülü de olabilir. Davalı sözleşmeyi imzalamadığı halde yetkisiz bir kimse tarafından imzalanmış olsa dahi o sözleşmeyi kullanarak bir hukuksal işlem yapmış ise yetkisiz temsile onay vermiş sayılır ve sözleşme kendisini bağlayıcı olur.’’ ifadeleri yer almaktadır.
V) Sonuç
Temsil kurumunda temsilci, temsil olunan ve üçüncü kişi bulunmaktadır. Temsil olunanın, temsilciye geçerli bir şekilde vermiş olduğu yetkiye dayalı olarak; temsilci, üçüncü kişi ile temsil olunan adına hukuki işlem yapılmaktadır. Bu hukuki işlem sonucu doğan hak ve borçlar temsil olunanın hesabında doğmaktadır. Ancak temsilcinin temsil olunan ile iç ilişki anlamında temsil yetkisi geçersiz ise, temsilci ile üçüncü kişi arasında yapılan işlem de sakatlanmış olacaktır. Yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu hukukî işleme temsil olunan icazet verdiği takdirde, işlem baştan itibaren geçerli hale gelmektedir. Buna karşılık, yetkisiz temsilcin yapmış olduğu hukukî işleme, temsil olunan icazet vermez ise, yapılan işlem baştan itibaren sakat olacaktır. Böyle bir halde, üçüncü kişi geçersiz hukukî işlem sebebiyle zarar uğrayabilmektedir. Üçüncü kişi eğer hukukî işlemin yapılmasında iyi niyetli ise, yani temsilcinin yetkisiz olduğunu bilmiyor veya gerekli bütün özeni göstermesine rağmen, bilebilecek durumda değilse, zararlarını yetkisiz temsilciden talep edebilecektir.
Kaynakça
- OĞUZMAN, ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Vedat Kitapçılık, 2019, İstanbul.
- EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, 2020, İstanbul.
- KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Borçlar Hukukuna Giriş, Filiz Kitapevi, 2017, İstanbul.
- ERGÜN, Türk Borçlar Hukukunda Yetkisiz Temsil Halleri ve Sonuçları, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2016.
- YELMEN, Yetkisiz Temsil, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Özel Sayı Cilt: 1, 2015.
Referanslar
- [1] Oğuzman/Öz, s. 218.
- [2] Eren, s. 424; Antalya, s. 361.
- [3] Oğuzman/Öz, s. 227 vd.
- [4] Oğuzman / Öz, s. 228 vd.
- [5] İnan/Yücel, s. 356.
- [6] Oğuzman / Öz, s. 230 vd.
- [7] Oğuzman/Öz, s. 248 vd.
- [8] Feyzioğlu, s. 281.
- [9] Kocayusufpaşaoğlu, s.749; Esener, Yetkisiz, s. 121
- [10] Tunçomağ, s. 419-420.
- [11] Kocayusufpaşaoğlu, s. 720.
- [12] Akyol, s. 452.
- [13] Kocayusufpaşaoğlu, s.761.
- [14] Kocayusufpaşaoğlu, s.762; Feyzioğlu, s. 290.
- [15] Kocayusufpaşaoğlu, s. 669; Eren, s. 446.
- [16] Oğuzman/Öz, s. 257.
- [17] HGK., T. 14.12.2011, E. 2011/14-707, K. 2011/769.
- [18] Eren, s. 455.
- [19] Oğuzman/Öz, s. 189.
- [20] Oğuzman/Öz, s. 189.
- [21] Eren, s. 458.
- [22] Eren, s. 457.
- [23] Kocayusufpaşaoğlu, s. 732.
- [24] 13. HD, T. 27.2.2003, E. 2002/13428, K. 2003/1988.
- [25] Kocayusufpaşaoğlu, s. 732.
- [28] Altıner, s. 130.
- [29] TBK. m. 146; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir”.