[rt_reading_time label="Okuma Süresi:" postfix="Dakika" postfix_singular="Dakika"]

İcra ve İflas Hukuku’nda İtirazın İptali Davası

Yazarlar: ADEM BURAK YILMAZ, BAŞAK NUR BUGA
İcra-İflas Hukukunda İtirazın İptali Davası

İlamsız icra takibinin söz konusu olduğu bir durumda borçlu ödeme emrine kanunda belirlenen süre içerisinde itiraz edebilir. İcra & İflas Kanunu’nun (İİK) 62. maddesine göre; bu süre tebliğ tarihinden itibaren yedi gündür. Yapılan itiraz ile icra takibi durur.

Durdurulmuş olan icra takibinin yeniden başlatılması için alacaklı, karşı dava olarak itirazın iptali davasını itiraz tebliğ edildiği tarihten itibaren bir (1) sene içerisinde mahkemeye başvurarak açar.

Davanın kabul edildiği hallerde borçlunun yaptığı itiraz iptal olur ve takibe kaldığı yerden devam edilir. İİK md. 68 uyarınca eğer alacaklı, maddede sözü geçen belgeleri elinde bulunduruyorsa itirazın kaldırılması yoluna gidebilir. Ancak, md. 68-a’da geçen belgelere alacaklı sahip değilse itirazın iptali davasını açabilecektir.

İtirazın iptali davası İİK md. 67’de düzenlenmektedir. Bu hüküm uyarınca

‘’Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.’’ ‘’Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.’’ ‘’İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.’’ Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.’’ ‘’Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.’’

İtirazın iptali davasından bahsedilebilmesi için bazı şartların gerçekleşmesi gerekir. Öncelikli olarak, bu davanın açılması için belgeye bağlı olmayan ya da belgeye bağlı olduğu halde muayyen olmayan alacaklar söz konusu olmalıdır.

Bunun yanındaki diğer şartlarsa:

  • Geçerli bir ilamsız icra takibinin mevcut olması gerekir.
  • İcra takibine karşı borçlu tarafından bir itirazın bulunması gerekir.
  • İtirazın tebliğinden itibaren alacaklı bir yıl içerisinde itirazın iptali davasını açmış olmalıdır.
  • Davanın açılmasında hukuki bir yarar söz konusu olmalıdır.
  • Açılan dava hakkında kesin hüküm ve derdestliğin bulunmaması gerekir.

Bu şartlar dışında itirazın iptali davası genel hükümlere göre açılacak bir dava olduğu için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) sayılan dava şartlarının da (ticari nitelikte olan bir itirazın iptali davası söz konusu olması halinde arabuluculuğa başvuru itirazın iptali davasının açılmasında bir dava şartıdır) bulunması gereklidir.

İlginizi Çekebilir: İcra Takibinde Yetki İtirazı ve Arabuluculuk.

Geçerli Bir İlamsız İcra Takibi

İtirazın iptali davası icra takibi ile sıkı sıkıya bağlı, uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Buna binaen itirazın iptali davasının konusu icra takibine konu olan alacaklardır. İlamsız icra takibi de ancak para ve teminat alacakları için söz konusu olur. Dolayısıyla ortada davalı aleyhine geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmadığı sürece bu dava açılamaz. Yine, yetkili mahkeme ödeme emrinin iptaline veya icra takibinin iptaline ilişkin bir karar verdiğinde de dava konusuz kalacağından itirazın iptal davası açılamayacaktır.

Borçlunun Geçerli İtirazı

İİK md. 62 uyarınca borçlu kendisine tebliğ edilen ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde, herhangi bir sebep göstermeden itiraz edebilir. Yapılan itirazın geçerli olabilmesi için belirlenen süre içinde takibi yapan icra dairesine yapılması gerekir. Aksi takdirde yapılan itiraz geçerli olmayacak, itiraz geçerli olmadığı için de dava şartları gerçekleşmediğinden itirazın iptali davası da açılamayacaktır. Borçlu borcunun sadece bir kısmına itiraz ediyorsa o kısmın cihet ve miktarını belirtmediği takdirde itirazı geçerli sayılmayacaktır.

Borçlu ödeme emrine sadece yetki bakımından itiraz ettiyse bu durumda da itirazın iptali davasını açamayacaktır. Böyle bir durumda itirazın iptali değil, itirazın kaldırılması yolu söz konusu olacaktır. Ancak, borçlu yetkinin yanında esasa ilişkin de -örneğin imzaya, bahsi geçen borca vs.- itirazda bulunmuşsa bu durumda itirazın iptali davasını açabilecektir.[1]

Bir Yıl içinde Davanın Açılması

İİK md. 67/1 uyarınca ‘’Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.’’ Bu hükümde sözü geçen bir yıllık süre hak düşürücü süredir. Hak düşürücü süre olması sebebiyle tarafların bu sürenin geçtiğini ileri sürmesi gerekmez, bu süreyi hakim re’sen dikkate alır. Bu süre İİK 19. maddeye göre hesaplanır. Bu sürenin işlemeye başlaması için alacaklının itirazı borçluya tebliğ edilmiş olmalıdır. Ancak alacaklı itirazın tebliğini beklemeden de itirazın iptali davasını açabilir.[2] Bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra alacaklı dava hakkını kaybeder fakat itirazın iptali davası yerine alacak davası açabilir. Ancak, bu durum doktrinde tartışmalıdır;

  • Bir görüşe göre belirlenen süre içerisinde dava açılmazsa dava bir tahsil davasına dönüşür. Dolayısıyla da alacaklı haklıysa mahkeme alacağın tahsiline karar vermelidir.
  • Karşıt görüşe göre ise süre geçtikten sonra açılan itirazın iptali dava reddedilmelidir. Yüksek mahkemede de bu konuya ilişkin bir görüş birliği yoktur.[3]

Hukuki Yarar

Açılan diğer tüm davalarda olduğu gibi itirazın iptali davasının açılmasında da bir hukuki yararın bulunması gerekir. Eğer söz konusu uyuşmazlık dava açmadan da çözülebilecek bir uyuşmazlıksa burada hukuki yararın varlığından söz edilemez. Yargıtay kararlarına göre de icra takibinin konusuz kaldığı, alacağın sona erdiği durumlarda da itirazın iptali davasının açılmasında hukuki yarar kalmaması sebebiyle davanın usulden reddi gerekir.[4] Diğer dava şartlarının yokluğu halinde de hukuki yarar ortadan kalkacak ve itirazın iptali davası yine usulden reddedilecektir.

İİK md. 68 ve 68a’da sayılan belgelere sahip alacaklının da itirazın iptali davası yoluna gidebileceğinden daha önce bahsetmiştik. İlgili madde uyarınca sayılan belgelere sahip olan alacaklı itirazın iptali yerine itirazın kaldırılması yoluna da gidebilir. İtirazın kaldırılması yoluna gidebilecekken itirazın iptali yoluna giden alacaklının da hukuki yararının bulunduğundan bahsedilebilir. Nitekim, itirazın kaldırılması kesin hüküm teşkil etmeyeceğinden itirazın iptali davasının açılmasında hala bir yararın varlığı savunulabilir.

Hukuki yarar davanın açıldığı anda mevcut olmalıdır.

Kesin Hüküm ve Derdestlik

Alacaklı kesin hükümle sonuçlanmayan bir dava ile konusu ve tarafları aynı olan bir başka dava açarsa derdestlik söz konusu olur. Alacaklı aynı alacağı için, ikinci kez başka bir icra dairesine başvurması halinde de itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası icra dosyasının derdest olması sebebiyle reddedilmelidir.[5][6]

Doktrindeki görüşe göre devam eden bir itirazın iptali davası mevcutken menfi tespit davasının açılması durumunda da derdestlik itirazı yapılabilecektir çünkü hem itirazın iptali davasının hem de menfi tespit davasının konusu, tarafları ve sebepleri aynıdır. Ancak Yargıtay bazı kararlarında bu iki davanın aynı dava olmaması sebebiyle derdestliğin mevcut olmayacağı görüşündedir. Fakat, itirazın iptaline ilişkin davada verilecek hükmün diğer davada kesin hüküm teşkil edeceği aşikardır.[7]

Kesin hükmün varlığı mahkemece, kendiliğinden, re’sen göz önüne alınır. Kesin hükmün mevcut olduğu hallerde dava usulden reddedilir.

Alacaklı, borçlunun itiraz ettiği alacağa ilişkin, söz konusu alacağın bir kısmı için itirazın kaldırılması yoluna, kalan kısmı için itirazın iptali yoluna gidemez. Çünkü, burada her iki durum için de hukuki yarar aynıdır.

Takibi Geçersiz Kılacak Diğer Sebepler Nelerdir?

Takibi geçersiz kılacak herhangi bir durumun varlığı halinde, bu işleme karşı şikayet yolu açık olacaktır. Dolayısıyla şikayetin haklı olduğu, yapılan takip işleminin hukuka ve olaya aykırı olduğunun tespiti sonucunda icra mahkemesi takip işlemini iptal edecektir. Bu bağlamda ortada geçerli bir takip olmadığı için itirazın iptali davasının açılamayacağı sonucu doğacaktır.

İtirazın İptali Davasının Hukuki Niteliği

İtirazın iptali davasının hukuki niteliği hakkında doktrinde bir görüş birliği yoktur. İtirazın iptali davasının bir tahsil davası olduğunu savunan yazarlara göre, bu dava itirazın iptali talebinin yanında alacağın tahsili istemini de içinde barındırır. Bu sebeple, ağırlıklı görüşe göre, itirazın iptali davası bir alacak/eda/tahsil davası niteliğindedir.[8] Aksi görüşü savunan yazarlara göre ise itirazın iptali davası sonucunda yapılan ilam tahsil ilamı değildir. Dolayısıyla itirazın iptali davası tespit davasıdır.

İtirazın iptali isteminde bulunan alacaklı, borçlunun bir edaya mecbur bırakılmasını talep etmemektedir. Ancak itirazın iptali yanında yargılama giderleri veya inkar tazminatı isteminde de bulunulmuşsa, ancak o zaman bu dava kısmi alacak davası niteliğinde olabilecektir. Bu görüşün yanında itirazın iptali davasının kendine özgü bir karma dava olduğu görüşünde olan yazarlar da mevcuttur. Bu yazarlara göre itirazın iptali davası tespit ve eda hükümlerini içeren takip hukukuna özgü bir davadır.

Yargıtay’da da, tıpkı doktrinde olduğu gibi, bir görüş birliği mevcut değildir. Eski kararlarında söz konusu davayı bir tespit davası olarak nitelendirirken,[9] bazı kararlarında da bu davanın alacağın tespiti yanında alacağın tahsilini de kapsayacak bir dava olduğu görüşüne göre de kararlar vermiştir.[10] Daha sonraki kararlarında ise itirazın iptali davasının bir tespit davası olduğunu belirterek bu davada ancak itirazın tahsiline karar verilebileceği, alacağın tahsiline ilişkin bir karara yer verilemeyeceği görüşünde olmuştur.[11]

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin bir kararına göre itirazın iptali davasıyla hem alacağın tahsiline hem de itirazın iptaline ilişkin karar verilmesinin talep edilebileceği kabul edilmiştir.[12] Bunun yanında Yargıtay bazı kararlarında hem itirazın iptali hem de alacağın tahsilinin istenemeyeceği görüşündedir. Bu kararlara göre, mahkeme alacaklıya talep sonucunu açıklattırmalı ve mahkeme de bu açıklamalar ışığında davacıdan tahsil davasını mı yoksa itirazın iptali davasını mı seçmek istediğini belirtmesini istemelidir.

İtirazın İptali Davasında Taraflar, Görevli ve Yetkili Mahkeme

Taraflar Kimdir?

Her davada olduğu gibi itirazın iptali davasında da davalı ve davacı olmak üzere iki taraf vardır. Bu davada davacı taraf takip alacaklısıyken, davacı takip borçlusudur. Bu bağlamda itirazın iptali davası takip alacaklısı tarafından, takibe karşı itirazda bulunan ve takip borçlusu olan kişiye karşı açılır.

İtirazın iptali davasının taraflarının aktif ve pasif dava ehliyetlerinin bulunması gerekir. Taraf ehliyetinin yokluğu halinde dava usulden reddedilecektir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme Hangisidir?

İtirazın iptali davası genel hükümlere tabii bir dava olduğundan, hangi mahkemenin görevli ve yetkili olduğu HMK Hükümlerine göre belirlenir. HMK md. 2 uyarınca ‘’Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.’’ Her ne kadar genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi itirazın iptali davasında da görevli olsa da, görevli mahkeme belirlenirken davanın konusuna, tarafların tacir, tüketici vs. olup olmamasına da bakılmalıdır. Örneğin, dava konusu olan alacak taraflar arasındaki kira sözleşmesinden kaynaklanıyorsa burada sulh hukuk mahkemesi görevli olacakken, taraflar arasındaki dava ticari dava niteliğindeyse itirazın iptali davası için de asliye ticaret mahkemesi görevli olacaktır.

İtirazın iptali davasında hangi mahkemenin yetkili olduğu HMK md. 6 ve devamındaki hükümlere göre belirlenir. 6. madde uyarınca ‘’Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.’’

İtirazın iptali davasına konu olan alacak bir sözleşmeden kaynaklanıyorsa sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir. Ancak sözleşme yapılırken başka bir mahkemenin yetkili olacağına dair anlaşılmışsa o mahkeme yetkili olacaktır.

İcra takibinin yapıldığı yer mahkemesi HMK hükümlerine göre yetkili mahkeme değilse orada itirazın iptali davası açılamaz. Yetkili mahkeme yine HMK hükümlerine göre belirlenmelidir.

Yargılama Usulü ve İspat

İtirazın İptali davasında Yargılama Usulü Nedir?

İtirazın iptali davası yargılama usulü bakımından da HMK genel hükümlerine tabiidir. Dolayısıyla yargılama usulü görevli mahkemeye göre değişiklik gösterecektir. Buna göre, görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesiyse basit yargılama usulü, asliye hukuk mahkemesi veya asliye ticaret mahkemesi görevliyse yazılı yargılama usulü, iş mahkemesi görevliyse sözlü yargılama usulü uygulanır.

İspat

İspat bakımından da genel hükümler uygulanır. Kural olarak alacaklı itirazın iptali davasında alacağının mevcut olduğunu ve miktarını ispatlamakla yükümlüdür. Ancak, eğer borçlu borcunu kabul etmekle birlikte borcu ödediğini iddia ediyorsa bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Dolayısıyla böyle bir durumda ispat yükü borçludadır.

İtirazın iptali davasında da tanık dinlenebilir, yemin teklif edilebilir, senet ibraz edilebilir ve diğer ispat vasıtalarından da yararlanılabilir.

İtirazın İptali Davasının Sonuçları

İtirazın iptali davası davanın kabul edilmesi ve davanın reddi olmak üzere iki şekilde sonuçlanabilir. Bunun dışında davadan feragat, sulh gibi davayı sona erdiren diğer haller de söz konusu olabilir.

Davanın Kabulü Durumunda Ne Olur?

Davanın kabul edildiği hallerde borçlunun borçlu olduğu kanısına varılır. Böylece borçlunun takibe ilişkin yapmış olduğu itiraz reddedilir ve alacaklının itirazın iptali davası kabulüne karar verilir. Davanın kabulü halinde takibin devamına karar verilir. Ayrıca borçluya yargılama giderleri ve vekalet ücreti de yükletilir.

Bunun dışında, eğer alacaklı talep etmişse, hükmedilen meblağın yüzde yirmisinden az olmayacak şekilde borçlu icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilir.

Davanın Reddi Durumunda Ne Olur?

Borçlunun borcunun olmadığı kanısına varan mahkeme itirazın iptali davasını reddeder. Bu durumda ortada mevcut olmayan bir alacak söz konusu olacağı için dava konusuz kalmış olacaktır. Bunun yanında vadesi gelmemiş olan veya şarta bağlanmış borçlar için de itirazın iptali davası açılamayacağından mahkeme bu talepte bulunan alacaklının talebini reddedecektir.

Aynı alacak dolayısıyla ikinci bir alacak davası açılamayacağından dolayı, hakkında kesin hüküm bulunan bir alacağın söz konusu olduğu hallerde de itirazın iptali davası reddedilecektir.

Davanın reddedilmesi durumunda borçlunun talebi üzerine alacaklı, talep ettiği alacağın yüzde yirmisinden az olmayacak şekilde bir icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilir. Bu tazminata hükmedilebilmesi için, borçlunun ödediği icra inkar tazminatından farklı olarak, alacaklının kötü niyetli olması şartı aranır.

Davayı Sona Erdiren Diğer Haller Nelerdir?

Davanın kabulü veya reddinin yanında itirazın iptali davasının sona ermesini sağlayan başka haller de mevcuttur. Bunlar kabul, feragat, sulh, borcun ödenmesi ve borçlunun ödeme emrine ilişkin itirazını geri alması gibi hallerdir.

Kabul

HMK md. 308 uyarınca ‘’Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir.’’ Kabul yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Kabulün varlığı halinde dava sona erer. Davalı talep sonucunu bir kere kabul etti mi bu kabulünden vazgeçemez.

Feragat

HMK md. 307’deki düzenlemeye göre ‘’Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.’’ Davacı –itirazın iptali davasında alacaklı– davasından bir kere vazgeçtiğinde itirazın iptali davasını tekrar açamaz. Alacaklı hüküm kesinleşene kadar itirazın iptali davasından vazgeçebilir. Feragat için davalının rızası aranmaz.

Sulh

HMK md. 313’e göre ‘’Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir.’’ Sulhten bahsedebilmek için hem davacının hem de davalının birtakım fedakarlıklar yapması gerekir.

Feragat ve kabulün aksine sulh şarta bağlanabilir. Sulh kesin hüküm teşkil eder ancak şarta bağlandıysa ancak şart gerçekleştiğinde kesin hüküm söz konusu olur. Tarafların sulh olması halinde de aynı dava konusu hakkında tekrar dava açılamayacaktır.

Borcun Ödenmesi

Borçlu borcunu ödediği takdirde davanın konusunu oluşturan alacak ortadan kalkar ve dava sona erer. Ancak, alacaklı borçlu aleyhine icra inkar tazminatı talep etmişse dava tazminat için devam eder. Dolayısıyla mahkemenin bir de tazminata ilişkin karar vermesi gerekir.

Ödeme Emrine İlişkin İtirazın Geri Alınması

İtirazın iptali davasının açılabilmesi için ortada borçlunun ödeme emrine karşılık olarak yapmış olduğu bir itirazın bulunması gerekir. Bu itirazın bulunmadığı hallerde itirazın iptali davası açılamaz.

Bu itirazın geri alınması halinde de dava konusuz kalacağından dolayı mahkeme karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurar. Borçlunun itirazı geri alması, itirazın iptali davasında onun haksız olduğunu gösterecektir. Borçlu hem haksız olması hem de dava açılmasına neden olması sebebiyle mahkeme tarafından alacaklı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir.

Kanun Yolları Nelerdir?

İtirazın iptali davasında da taraflar HMK hükümlerine göre kanun yollarına gidebilir. Kanun yolları olağan ve olağanüstü kanun yolu olmak üzere iki şekildedir. Olağan kanun yolları temyiz ve istinaf iken, olağanüstü kanun yolu yargılamanın yenilenmesidir. İtirazın iptali davası kanun yollarına gitmek konusunda bir özellik arz etmez. Genel hükümler uygulanır.

İcra İnkar Tazminatı

İtirazın iptali davası sonucunda eğer davacı haklıysa davacı lehine, davalı haklıysa davalı lehine tazminata hükmedilir.[13] Ancak, buradaki tazminat borçlar hukuku anlamında bir tazminat değildir. Daha çok gereksiz/haksız itirazların önüne geçilmek amacıyla öngörülmüş bir müeyyidedir.

Davalının yani itirazın iptali davasında alacaklı konumunda olan tarafın aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olması gerekir. Ancak, borçlu aleyhine inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun kötü niyetli olması aranamaz, bunun yanı sıra kusurlu olması da gerekmez.

Hükmedilecek tazminatın miktarı davaya konu olan meblağın yüzde yirmisinden az olamaz.

İcra İnkar Tazminatının Koşulları Nelerdir?

İcra inkar tazminatı sadece itirazın iptali davası sonucunda hükmedilebilen bir tazminat olduğu için itirazın iptali davasının açılabilmesi için gerekli koşulların varlığı burada da aranır.

  • Geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır.
  • Borçlu usulüne uygun olarak geçerli bir itirazda bulunmalıdır.
  • 1 Yıllık süre içerisinde açılmış bir itirazın iptali davası bulunmalıdır.
  • Alacaklı icra inkar tazminatını açmış olduğu itirazın iptali davası ile talep etmelidir.
  • İtirazın iptali davası sonucunda borçlunun itirazının haksız olduğuna karar verilmelidir. Doktrindeki görüşlere göre belirli veya belirlenebilen bir alacağa karşı yapılan itiraz belgeye bağlı olmasa bile haksızdır. Bunun dışında dürüstlük kuralına aykırı olarak yapılan itirazlar da haksız itiraz niteliğindedir. İcra inkar tazminatına hükmedilmesi hususunda borçlunun iyi veya kötü niyetli olmasının bir önemi yoktur. Bu sebeple borçlu takibe itiraz ederken iyi niyetli olduğunu iddia etse bile tazminat yükümlülüğünden kurtulamayacaktır. Borçlu iyi niyetliyse bu durum ancak tazminat miktarının belirlenmesi açısından önem arz edecektir.
  • İtirazın iptali davasında alacak likit olmalıdır.

Kötüniyet Tazminatının/Borçlu Yararına İcra İnkar Tazminatının Koşulları Nelerdir?

Alacaklının haksız ve kötü niyetli talebi üzerine yapılacak olan icra takiplerinin önüne geçmek için böyle bir yaptırım öngörülmüştür. Borçlu yararına icra inkar tazminatı, uygulamada kötüniyet tazminatı veya haksız takip tazminatı şeklinde de adlandırılmaktadır. Bu tazminata hükmedilebilmesi için yine bazı koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu koşullar:

  1. Alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olması gerekir.
  2. Alacaklının açmış olduğu davanın kısmen veya tamamen reddedilmiş olması gerekir.
  3. Davalının talepte bulunması gerekir.

Alacaklı takibinin haksız olduğunu biliyor veya bilmesi gerekiyorsa bu durumda kötü niyetli olduğu sonucuna varılır. Bunun yanında alacaklının takibinin haksız olması tek başına yeterli olmaz.[14] Davacının kötü niyetli olduğu ispatlandığı takdirde bu tazminata hükmedilir. Burada alacaklının kötü niyetli olduğunu ispatlama yükü borçlu üzerindedir.

Mahkeme dava konusu olan alacağın hiç olmadığına veya belirtilen miktarda olmadığına karar verirse, davanın kısmen veya tamamen reddine karar verir. Böyle bir durumda da kötü niyet tazminatı gündeme gelir ve borçlunun talebi üzerine alacaklı bu tazminata mahkum edilir.

Davalı kötüniyet tazminat talebini cevap dilekçesinde ileri sürmelidir. Borçlunun talebi olmadığı sürece mahkeme bu tazminata hükmetmez.

İcra İnkar Tazminatının Miktarı Ne Kadardır?

İcra inkar tazminatının miktarına ilişkin kanunda azami bir sınır gösterilmemiştir. Ancak İİK md. 67 uyarınca hükmedilecek tazminatın miktarı davaya konu olan alacağın yüzde yirmisinden az olamaz.[15]


Kaynakça

  • Armağan ÖZMEN, İcra iflas Hukukunda İtirazın İptali Davası, 2010, (<http://www.turkhukuksitesi.com>).
  • Türkiye Barolar Birliği Dergisi – sayı: 114, 2014, s. 382 vd.
  • Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi – Cilt: 12, sayı: 2, 2010, s. 1-41 (Basım Yılı: 2012)
  • İtirazın İptali Davası, Salih ÜNAL, Online erişim için: <http://www.unalunal.av.tr/2017/12/06/itirazin-iptali-davasi/>.
  • İtirazın İptali Davaları ve Alacağın Varlığını İspat Yükü, Online erişim için: <http://www.kilinc.av.tr/itirazin-iptali-davalari-ve-alacagin-varligini-ispat-yuku/>.
  • İtirazın İptali Davası, Melih SAATÇİ, Online erişim için: <https://www.melihsaatci.av.tr/itirazin-iptali-davasi/>.

Referanslar

  • [1] ‘’Somut olayda, davacı 21.564,00 TL alacağın tahsili için … 6. İcra Müdürlüğünün 1997/22293 sayılı dosyasından takibe geçmiştir. Borçlu takibe itiraz etmiş, alacaklı … 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1997/1463 Esas 1999/312 sayılı dosyasından itirazın iptali davası açmıştır. Yapılan yargılama sonunda, takibin alacaklı bankanın … Şubesinden alınan krediye ilişkin olduğu, borçlunun bu kredi borcuna ilişkin itirazı olmadığı gerekçesi ile davayı reddetmiş, karar kesinleşmiştir. Alacaklı tarafından açılan itirazın iptali davası, alacağın olmadığından değil, borçlunun bu borca itirazı olmadığı diğer bir değişle hukuki yarar yokluğundan reddedilmiştir.’’ (4. HD. 2021/1563 E., 2021/6636 K.)
  • [2] Bknz. 3. HD. 22.055.2006 T. 4427/6170; 7. HD.28.02.2006 T. 614/509 (<www.e-uyar.com>).
  • [3] HGK.26.11.1997, 1997/19-761/999; 19. HD. 13.6.1997 T. 10116/6148; 5.6.1997 T. 3851/5869; 19.2.1997 T. 4480/1506; 6.5.1996 T. 3250/433 – 11. HD. 15.03.1988 T. 7571/1612; 19. HD. 23.06.1997 T. 726/6478; 17.11.1997 T. 7730/8253; 11. HD. 08.03.1990 T. 1553/1898.
  • [4] 11. HD. 2020/3226 E., 2021/5968 K.
  • [5] YAVUZ, s. 28
  • [6] ‘’İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, Generali Sigorta A.Ş tarafından sigortalısı olan davalıya ödenen miktarın tahsili için davacı aleyhine icra takibi başlatıldığı ve davacı yanca takibe itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali davası açıldığı, bu davanın derdest olduğu ve henüz hükme bağlanmadığı, dolayısıyla hali hazırdaki durumda davacı nezdinde doğmuş bir zarar bulunmadığı, huzurdaki davanın bu aşamada açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.’’ (11. HD. 2020/5621 E., 2021/3799 K.)
  • [7] Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi – Cilt: 12. Sayı:2, 2010, s. 13.
  • [8]İtirazın iptali davası, takip hukukuna özgü bir tahsil davasıdır.” (ERİŞ, G. Ödeme Emrine İtirazın İptali Davası ve Bazı Sorunlar ‘ABD. 1977/5, s: 828’) – “İtirazın iptali davası koşulları İİK 67’de düzenlenmiş bir takip hukukuna özgü bir tahsil davasıdır.” (Deynekli, A. / Kısa, S. İtirazın İptali Davaları, 3. Baskı, s: 82) – “Bu dava aynı zamanda takip hukuku alanında sonuçları olan bir eda ve maddi hukuk davasıdır.” (Berkin, N. Tatbikatçılara İcra Hukuku Rehberi, s: 420 vd.) – “İtirazın iptali davası, takip prosedürü içerisinde takip alacaklısı tarafından takip borçlusuna karşı açılan, genel mahkemelerde, genel kurallara göre görülen, itirazın tebliğinden itibaren bir yıl içerisinde açılırsa ve alacaklı da bu yönde bir talepte bulunmuş ise, takip hukuku bakımından da özel sonuçlar doğuran ve İcra ve İflas Kanununun kendisine özel bir takım sonuçlar bağladığı bir alacak (eda) davasıdır.” (Özkan, Y. İcra İflas Hukukunda İtirazın İptali Davası, 2004, s: 6 vd.)
  • [9] Bknz: HGK. 26.9.1980 T. 11-2004/2181– 21.11.1979 T. 4-993/1378 – 4. HD. 26.12.1970 T. 8715/9875.
  • [10] Bknz: HGK. 26.9.1980 T. 11-2004/2181– 21.11.1979 T. 4-993/1378 – 4. HD. 26.12.1970 T. 8715/9875.
  • [11] Bknz: 12. HD. 27.5.2004 T. 9686/13482; 9.10.2003 T. 15660/1958; 6.10.1997 T. 9362/10508.
  • [12] 13. HD. 2013/15412 E., 2013/16072 K.
  • [13] ’’İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının Kanunda gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilir. İcra inkâr tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir.‘‘ (9. HD. 2021/11575 E.,2021/16593 K.)
  • [14] ’’borçlu davalı lehine tazminata hükmedilebilmesi için davacı alacaklı tarafından yapılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılması şarttır. Eldeki davada davacının kötüniyetli olduğu ispat edilememiştir. Hal böyle olunca davacının kötü niyetinden söz edilemez ve onun aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilemez. Mahkemece değinilen bu yön göz ardı edilerek davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmakla bozmayı gerektirir.’’ (3. HD. 2020/5832 E., 2021/8943 K.)
  • [15] ’’Somut olayda; icra inkâr tazminatının asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı üzerinden hesaplandığı anlaşılmaktadır. İcra İflas Kanunu’nun 67/II. maddesi ve Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre hüküm altına alınacak icra inkâr tazminatının asıl alacak üzerinden hesaplanması gerekir. İcra inkâr tazminatının hukuksal niteliği gözetildiğinde asıl alacağın fer’isi niteliğinde olan faiz alacağı icra inkâr tazminatı hesabında dikkate alınamaz.’’ (6. HD. 2021/1695 E., 2021/1970 K.)