[rt_reading_time label="Okuma Süresi:" postfix="Dakika" postfix_singular="Dakika"]

Türk Ticaret Kanunu Kapsamında Anonim Şirketlerin Haklı Sebeple Feshi Davasında Şirketten Çıkarılma Payının Gerçek Değerinin Belirlenmesi

Yazarlar: GÖZDE GÖKYILDIRIM, İLKNUR EROL
Türk Ticaret Kanunu Kapsamında Anonim Şirketlerin Haklı Sebeple Feshi Davasında Şirketten Çıkarılma Payının Gerçek Değerinin Belirlenmesi

MGC Legal ekibinin hazırladığı işbu “Türk Ticaret Kanunu Kapsamında Anonim Şirketlerin Haklı Sebeple Feshi Davasında Şirketten Çıkarılma Payının Gerçek Değerinin Belirlenmesi” başlıklı makalemizi okumanıza sunarız.

Genel olarak Anonim Şirketin Haklı Sebeple Feshi Davası

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu‘nun (“TTK”) 531. maddesi uyarınca, haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, mahkemeden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Bu düzenleme ile, azınlık pay sahiplerine, anonim şirkette hâkim çoğunluk pay sahiplerinin yönetim yetkisini kötüye kullanmasına karşı müdahale etmek imkanı tanınmaktadır.

TTK’nun 531. maddesinde belirtilen asgari pay oranını sağlayan azınlık pay sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde ve doğrudan anonim şirketin tüzel kişiliğine karşı dava açabilirler. TTK’da haklı sebeple fesih için bir süre sınırı bulunmamakla birlikte, Yargıtay davanın dürüstlük kuralına uygun bir süre içinde açılması gerektiği yönünde kararlar vermektedir.

Haklı Sebep Kavramı Nedir?

Anonim Şirketlerin feshinde haklı sebep kavramı, TTK’da düzenlenmiş değildir. Bu nedenle haklı sebep olarak kabul edilebilecek hususlar, Mahkeme önündeki mevcut davanın özelliklerine göre mahkeme tarafından takdir edilmektedir.

Ancak, mahkemelerin önüne getirilen haklı sebeple fesih davalarına aşağıdaki örnekleri vermek mümkündür.

  • Çoğunluğun, sahibi olduğu gücü azınlığın veya ortaklığın meşru menfaatlerini ihlal edecek şekilde ve sistematik olarak kullanması,
  • Pay sahibinin kar payından mahrum bırakılması,
  • Yönetim kurulu üyelerine veya bağlı/üye oldukları kişilere menfaat sağlayarak ortaklığa zarar verilmesi,
  • Pay sahiplerinin genel kurula katılmak, oy kullanmak ve bilgi almak gibi haklarının sürekli olarak ihlal edilmesi,
  • Karşılıksız sermaye ve kalıcı ortaklık kaybı,
  • Organların karar verme işlevinin kaybı.

Yukarıda listelenen haklı sebeple fesih davaları, her dava özelinde hukuka ve hakkaniyete uygun olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte azınlık ve çoğunluk pay sahipleri arasındaki menfaatler değerlendirilirken somut olayın özelliklerinin yanı sıra ekonomik ve sosyal sonuçları da dikkate alınmalıdır.

Anonim Şirketin Feshi ve Alternatif Çözüm Yolları

Azınlık pay sahipleri tarafından öne sürülen gerekçelerin haklı sebep oluşturup oluşturmadığı, olayın özelliklerine göre mahkeme tarafından değerlendirilir ve mahkeme ya şirketin feshi, ya davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmaları ya da uygun gördüğü diğer bir çözüme karar verir.

Yargıtay‘ın 4.07.2017 tarihli 2016/2752 Esas ve 2017/4079 Karar sayılı, dönüm noktası niteliğindeki kararlarından birinde, davacı TTK’nun 531. maddesine istinaden şirketin feshi ve tasfiyesi talebinde bulunmuştur. Bu talep üzerine Yargıtay;

  • Şirketin ortak amacının gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı, davacının haklı nedenlerin ortaya çıkmasında olumsuz bir katkısının bulunmadığı ve TTK’nun 531. maddesindeki haklı nedenlerle fesih şartlarının gerçekleştiği;
  • Davacı pay sahibinin, payının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenip şirketten çıkarılması veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüm tarzının uygun olmadığı,
  • En iyi çözüm tarzının fesih ve tasfiye olduğu gerekçesi ile,
  • Davanın kabulü ile davalı Anonim Şirket’in feshi ile tasfiyesine, tasfiye memuru olarak mali müşavirin atanmasına; karar vermiştir.

Yargıtay’ın ilgili kararında da belirtildiği üzere, anonim şirketi feshetmek için fesih davasında ileri sürülen sebepler feshi haklı gösterecek şekilde esaslı ve çok önemli olmalıdır, diğer alternatif çözümlerin duruma uygun olmadığı ve feshin son çare olduğu sonucuna varılmalıdır.

Nitekim uygulamada mahkemeler tarafından, şirketin feshinden ziyade, ağırlıklı olarak;

  • Davacı azınlık pay sahiplerinin paylarının şirket veya diğer pay sahipleri tarafından gerçek değeri üzerinden iktisap edilmesi,
  • Şirkete yeni bir pay sahibinin kabulü,
  • Şirketin bölünmesi,
  • Davacı pay sahibinin yönetim kurulu üyeliğine getirilmesi
  • Yıllık kâr payı dağıtımı esaslarının belirlenmesi,
  • Dağıtılmamış kârın belli bir miktarının pay sahiplerine payları oranında ve belirli bir süre içinde eşit taksitlerle ödenmesi,
  • Dağıtılmamış kârlardan sermaye artırımı,
  • Kısmi tasfiye.

Gibi duruma uygun alternatif çözümlere karar verilmektedir.

Şirketten Çıkarılma Payının Gerçek Değerinin Belirlenmesi

TTK’nun 531. maddesinde, şirketin feshi yerine, davacı pay sahiplerine paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenebileceği ve daha sonra davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılabileceği düzenlenmiştir. Bu noktada azınlık pay sahiplerinin şirketten çıkarılan payının gerçek değerinin nasıl hesaplanacağı önem kazanmaktadır.

Yargıtay’ın 22.05.2020 tarihli 2018/1032 Esas ve 2020/527 Karar sayılı kararında; mahkeme, TTK’nun 531. maddesine istinaden davacı pay sahibinin payının ödenmesine ve şirketin faal bir şirket olması nedeniyle davacı pay sahibinin şirketten çıkarılmasına karar vermiştir; davacı, bilirkişi tarafından cari değer olarak belirlenen tutar ödenmek suretiyle şirketten çıkarılmıştır.

Yargıtay, şirketten çıkarılma payının değerine karar verirken, 29.03.2018 tarihinde çıkarılan pay sahibinin pay değerinin 10.08.2016 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen rakama göre belirlenmesinin hukuka uygun olduğunu vurgulamış; bununla birlikte bilirkişi raporu tarihi ile karar tarihi arasında geçen zaman için faiz uygulayarak şirketten çıkarılma payının gerçek değerini belirlemek için bir prosedür bulunmadığını, ayrıca çıkarılma payının belirlendiği tarih ile mahkemenin nihai kararının tarihi arasında uzun bir süre geçmediğini ve bu sürenin makul olduğunu belirtmiştir.

Yargıtay’ın şirketten çıkarılma payına ilişkin bir başka kararında; 03.12.2015 tarihli 2015/4504 Esas ve 2015/12980 Karar sayılı kararı ile mahkeme en uygun çözüm yolunun nakdi olarak ödemek yerine, davacının hisselerine denk gelen taşınmazların hisselerine karşılık kendilerine verilmesi olduğu sonucuna varmış ve tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline; nihayetinde karar kesinleştiğinde davacıya verilen ortaklık pay bedelleri nedeniyle ortaklık haklarının sonlandırılarak hisselerinin iptaline karar vermiştir.

İlginizi Çekebilir:

Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere; mahkeme, şirketin feshi yerine azınlık pay sahiplerinin şirketten çıkarılmasına karar verebilir. Bu durumda, davacı pay sahiplerinin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin belirlenmesinde bilirkişi raporları kullanılır.