HUKUK & DANIŞMANLIK
Ceza Hukukunda Ekonomik Suçlar
MGC Legal ekibinin kaleme aldığı “Ceza Hukukunda Ekonomik Suçlar” başlıklı makalemizi okumanıza sunarız, işte detaylar…
Giriş: Ekonomik Suçlar
İnsanların yaşayabilmek için üretme, ürettiklerini bölüşme biçimlerinin ve bu faaliyetlerden doğan ilişkilerin bütünü olarak tanımlanan ekonomi, günümüz toplumlarının varlığını sürdürebilmesi ve kazanç elde etmesi için zaruri bir faaliyettir. Ekonominin toplumsal hayattaki rolü, ilgili ülkenin seçtiği ekonominin rejimine göre farklılık gösterebilmektedir.
Örneğin, sosyalist ekonomilerde devletin ekonomiye müdahalesi en üst düzeyde hissedilirken; liberal düşüncenin getirdiği serbest piyasa ekonomilerinde kural olarak devlet, ekonomik hayatın dışında olup vatandaşların serbestçe faaliyet göstermesini esas alır. Adam Smith’in buna ilişkin “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” sözü, liberal ekonominin bu konuya bakış açısını gözler önüne sermektedir. Bu nedenle de, özelikle serbest piyasa ekonomilerinde devletin ekonomik hayata müdahale etmemesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Ancak, buna rağmen devletler çeşitli gerekçelerle ekonomiye müdahale edebilmektedir. Bu müdahaleler, ekonomik hayatın özgürlüğünü korumak veya aşırı kazandırıcı işlemleri engellemek için bazı kıstaslar getirilerek buna aykırı hareketlerin yaptırıma bağlanması şeklinde gerçekleşebilmektedir.
Buna yönelik devlet, özel hukuk ya da kamu hukuku alanında düzenlemeler yapabilmektedir. Devletlerin bu müdahaleleri; özel hukuk kurallarıyla kişiler arasındaki hukuki ilişkilerin düzenlenmesi, idare hukuku kurallarıyla devletin bazı normlar düzenlemesi ve/veya buna aykırı davranışları idari yaptırımlara bağlaması ile son olarak ceza hukuku ile kişilerin eylemlerini adli yaptırımlara bağlaması olarak gerçekleşebilir.
İdare hukuku ile getirilen kurallara örnek olarak rekabet hukuku ile enerji piyasası hukuku verilebilecek olmakla birlikte Ceza hukuku kapsamında da gerek Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) düzenlenen suçlar ile Sermaye Piyasası Kanunu (SPK) gibi özel kanunlarda düzenlenen suçlar gösterilebilir.
Bu düzenlemelerin tamamı, ekonomi hukukunun konusunu oluşturur. Ekonomi hukuku, devletin ekonomik hayatı düzenlemesi için ortaya koyduğu hukuki kuralların bütününü içermektedir. Makalemizin konusunu oluşturan ekonomi ceza hukukunda ise, devlet ekonomik hayata ceza hukuku yöntemleri ile müdahale ederek getirdiği bazı kurallara karşı gelenleri ceza hukukuna özgü yaptırımlarına tabii tutmaktadır. Ekonomik ceza hukuku ile getirilen düzenlemelere de ekonomik suç, mali suç, finans suçu gibi tanımlamalar yapılabilmekte, son dönemde ise “beyaz yaka suçları” terimi kullanılmaktadır.
Beyaz yaka veya mavi yaka tabiri, ülkemizde masa başında çalışan işçi ile sahada çalışan işçiyi ayırmak için kullanılsa da yurt dışında esasen yöneticiler ile işçileri ayırmak için kullanılır. Bu anlamda “white-collar crime” olarak tanımlanan beyaz yaka suçları, uygulamada eleştirilmekle birlikte daha çok şirket yöneticilerinin işlediği suçları tanımlamak amacıyla kullanılmaktadır. Ancak bu tanım, piyasa dolandırıcılığı gibi yalnızca bir yönetici tarafından değil de masa başında çalışan borsa yatırım danışmanı tarafından da işlenebilen suçları kapsam dışı bırakması bakımından yeterli değildir.
Mali suç tanımıyla da kamu maliyesi zararına işlenen suçlar tanımlanmakta, bu da yalnızca vergi suçları ile suç gelirlerinin aklanması gibi suçları kapsama alması nedeniyle yeterli olmamaktadır.
Ekonomik suçlar ise bütün bu tanımları içerebilen, hem mali suçları hem de beyaz yaka suçlarını toplu olarak düzenleyen bir kavramdır. Ekonomik suç kavramı, kriminolojide ağırlıklı olarak sosyolojik içeriği de dikkate alınarak tanımlanmıştır.
Nitekim ekonomik suçlar, failleri açışından şiddet içeren suçlar ile ayrışmaktadır. Ekonomik suçların failleri; ekonomik faaliyet yürüten, bu konuda tecrübeli olan, kendilerine yüksek güven duyulan ve toplumda saygı duyulan kişiler olmaktadır. Çoğu ekonomik suç faili de bu eylemlerini sıfırdan para kazanmak olarak değil, aslında var olan zenginliklerini çok daha üst seviyelere çıkartmak amacıyla işlemektedir. Ekonomik suçlarda aranan temel kriter de fiilin, failin mesleki bilgi ve tecrübesini kullanarak işlenmesidir.
Ekonomik suçlarda hem bireysel hem de bireyüstü menfaatler gözetilmektedir. Bunun anlamı, suçla bizzat zarar gören mağdurların malvarlıkları korunmakla birlikte kredi ve ekonomik ilişkilerdeki güven unsuru ile milli ekonomi korunmaktadır. Nitekim devlet tarafından ekonomik suçlar düzenlenmek suretiyle ekonomik hayattaki hukuka aykırı yaptırımlar cezalandırılmasa idi faillerin bu eylemleri gerçekleştirmesi engellenemeyecek ve borç veren veya hukuki ilişkiye giren kişiler, failin hiçbir korkusu olmaksızın güveni bozucu eylemlerde bulunabileceği düşüncesiyle kendilerine bu güveni duymakta tereddüt edecekti.
Ancak, ekonomik ceza hukuku sayesinde bireyler, duydukları güvenin karşılığı sağlanmasa dahi devletin müdahale ederek kendisinin haklarını koruyacağı güvencesine sahiptir. Keza, aksi halde ekonomik hayatın işleyişine zarar verilecek, ekonominin çarklarının dönmesi zorlaşacaktır.
Ancak burada devlet, ceza hukukunun “ultima ratio”, yani son çare olması özelliğini dikkate almalıdır. Bununla ifade edilen, ceza hukukunun bir hukuki düzeni korumak için kullanılması gereken son enstrüman olmasıdır. Yani devlet, bir hukuki ilişkiyi düzenlemek için önce özel hukuk ile idare hukuku kaynaklarını kullanmalı, hukuka aykırı eylem bunlar ile önlenemeyecek derecede büyük bir haksızlık yaratacak seviyede ise de ceza hukukuna başvurmalıdır.
Ekonomik suçlar, yukarıda izah edildiği üzere daha çok kişilerin zenginliğini katlamak amacıyla işlediği suçlardır. Burada failler, adeta yaptıkları eylemleri “zafere giden yolda alınması gereken bir risk” olarak görmekte, bu eylemlerin haksızlık düzeylerini yüksek olarak değerlendirmemektedir. Buna örnek olarak; vergilerin çok yüksek olması ve bu nedenle de vergilerin ödenmesi durumunda elde ettiği karın çok düşük olacağı gerekçesiyle vergi kaçakçılığı yapan failler gösterilebilir.
Ekonomik suçlar olarak ifade edilebilecek suçlar; dolandırıcılık suçları, sahte para basma suçları, iflas suçları, karşılıksız çek keşide edilmesi suçları, sermaye piyasasını bozmaya yönelik suçlar, marka & patent suçları, milli piyango idaresine karşı suçlar, vergi suçları, kamu görevlileri nezdinde menfaat elde etmek amacıyla gerçekleştirilen suçlar, yasa dışı bahis suçları vs. olarak kanunlarımızda düzenlenmektedir.
Ekonomik suçların bazı özellikleri vardır. Bunlar, çok mağdurlu suçlar olmaları, genellikle meslek icra eden kişilerce veya aynı ortamda bulunan kişilerce topluca işlenmeleri, şiddet içermemeleri, çoğunlukla yalnızca kasten işlenebilmeleri, genellikle tehlike suçu olarak işlenmeleri, ciddi ekonomik zararlar ortaya çıkarmaları, ekonomik hayata duyulan güveni incitmeleri, suç işlenirken ekonomi hayatındaki enstrümanların kötüye kullanılması ve multidisipliner olmalarıdır.
Gerçekten de bu suçlar; çok yönlü olmaları nedeniyle birden fazla kişi tarafından birlikte, faillerce şiddete başvurulmadan çoğu zaman gölgenin altında olarak tabir edilebilecek şekilde aleniyet olmaksızın, taksirli iflas gibi istisnai düzenlemeler haricinde yalnızca kasten gerçekleştirilen eylemler sonucu, bireylerin ekonomik hayata güvenlerini sarsmakla birlikte ekonomiyi zarara uğratmakta ve hisse senetleri gibi ekonomik araçları kötüye kullanarak ticaret hukuku ile icra iflas hukuku kurumlarıyla da bağlantılı olarak işlenmektedir.
Yine genellikle tehlike suçu olarak düzenlenmeleri, yani herhangi bir zarar oluşmamasına rağmen, zarar tehlikesinin varlığını bile kanun koyucunun yeterli görmesi bu suçlarla korunmaya çalışan menfaatin esasen üst düzeyde olduğunu göstermektedir. Bu özellikleri ile de diğer suç kategorilerinden farklılıklar arz etmektedirler.
Ekonomik Suçlara Uygulanan Yaptırımlar Nelerdir?
Ekonomik suçlara ilişkin devletler hapis ve adli para cezası başta olmak üzere müsadere ve faaliyet izninin iptali gibi doğrudan suçun konusunu hedef alan yaptırımlar düzenlemekle kamunun ve bireylerin zararlarını da telafi etmeye çalışmakta, hatta bazı hallerde failleri kamuya ifşalamakla bu suçların önüne geçmeyi dahi planlamaktadır. Nitekim bu suçların failleri toplumda güvenilen ve saygı duyulan kişiler olmakla birlikte ekonomik suç faili olarak tanınacak olmalarının vereceği endişe ile suç işlemekten caymaları mümkün olabilecektir.
Türk Ceza Kanunu’nun 54. maddesinde eşya müsaderesi düzenlenmektedir. Buna göre, bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşya, müsadere edilir. 55. maddede ise kazanç müsaderesi düzenlenmekte olup buna göre; suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilir. Kazanç müsaderesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir. Yine 54. maddenin 3. fıkrasında yer alan “Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.” Hükmündeki hakimin takdir yetkisinin dikkate alınması gerekmektedir.
Ekonomik suçların işlenmesi halinde de mahkeme tarafından bu müsadere hükümleri uyarınca, fail tarafından suçta kullanılan eşyalar ile suçtan elde edilen malvarlığı değerleri müsadere edilebilmektedir. Ancak kazanç müsaderesinde, suçun mağduru olan kişilere iade yapılabiliyor ise öncelikle bu iadenin yapılması gerekmektedir. Bu hüküm de ekonomik suçların hem bireysel hem de bireyüstü korumayı gözetmesini destekler niteliktedir. Anayasa‘nın 38/10. maddesindeki “Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez.” hükmü uyarınca, failin bütün malvarlığı üzerinde müsadere uygulanması ise yasaklanmıştır.
Türk Ceza Kanunu m. 60’ta da tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri düzenlenmektedir. Öncelikle bu hükmün uygulanması için, kanunda söz konusu suça ilişkin bu tedbirlerin uygulanabileceğinin düzenlenmesi gerekmektedir. Bu hüküm uyarınca;
“Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan mahkûmiyet halinde, iznin iptaline karar verilir.”
Ancak 3. fıkrada, 54. maddedekine benzer olarak;
“Yukarıdaki fıkralar hükümlerinin uygulanmasının işlenen fiile nazaran daha ağır sonuçlar ortaya çıkarabileceği durumlarda, hakim bu tedbirlere hükmetmeyebilir.”
Şeklinde hakime takdir yetkisi tanınmıştır. Yine TCK m. 53 ve diğer kanunlardaki hükümler (Anayasa m. 76, Avukatlık Kanunu m. 5/a vs.) uyarınca bazı ekonomik suçları işleyen faillerin belli faaliyetlerden yasaklanmaları (seçme ve seçilme hakkı vs.) ile bazı meslekleri icra etmekten yasaklanmaları şeklinde de yaptırımlar düzenlenmiştir.
Ekonomik Suçların İlkeleri Nelerdir?
Ceza hukukunun temel ilkelerinden olan borç için hapis yasağı, esasen ekonomik suçlar için düzenlenmiştir. Anayasa 38/8. maddesinde “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 4 numaralı Protokolün 1. maddesi ve Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi madde 11 hükümlerince de aynı ilke düzenlenmiştir. Ekonomik suçlar açısından da her defasında bu hükümler uyarınca tartışmalar gündeme gelmiş, ekonomik suçların bu normlara aykırı olduğu iddia edilmiştir.
Ancak Anayasa Mahkemesi, karşılıksız çek keşide edilmesi suçu ve hileli iflas suçunun iptali gibi taleplerle önüne gelen uyuşmazlıklarda bu hükümlerdeki hapis cezalarının sözleşmeden değil kanundan doğan yükümlülükler olmaları gerekçeleriyle bu şekildeki talepleri reddetmiş, ilgili hükümleri Anayasaya aykırı bulmamıştır.
Yine ekonomik suçların en önemli ilkelerinden biri, ekonomik suça ekonomik yaptırım ilkesidir. Yakın zamanlarda çokça gündem olan bu ilke uyarınca; ekonomik suç işleyen faillere karşı uygulanacak yaptırımların da ekonomik olması gerekmektedir. Kanunumuzda bu ilke, özellikle ekonomik suçlara ilişkin adli para cezalarının da uygulanması ile gösterilmektedir.
Ancak kanunumuz da bu ilkeyi tamamen benimsememiştir ki bu suçlara yaptırım olarak hapis cezası da düzenlemektedir. Kanunlarımızdaki çoğu ekonomik suça yaptırım olarak hapis cezası ile birlikte adli para cezası da düzenlenmiştir. Nitekim bu ilke çokça eleştirilmiş olup, faillerin suç işledikten sonra para ödeyerek kurtulmaları düşüncesiyle suç işlemekten caymayacağı belirtilmiştir.
Kanaatimizce özellikle SPK’daki hapis cezası yanında uygulanan adli para cezalarına ilişkin; “Bu suçtan dolayı adli para cezasına hükmedilmesi hâlinde verilecek ceza elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.” şeklindeki hükümleri, müsadere hükümleri ile de birlikte uygulandığı takdirde caydırıcılığı çok yüksek düzeyde olacaktır.
Yukarıda ifade edildiği üzere, söz konusu suçlar genellikle sektörün duayenleri tarafından işlenmesi nedeniyle tespiti çok zordur. Bu nedenle de, Ceza Muhakemesi Hukuku’nda, malvarlığı değerlerine elkoyma, gizli soruşturmacı, iletişimin tespiti gibi koruma tedbirlerinin bu suçlar için uygulanması sağlanmış olup, çoğu zaman da örgüt kapsamında işlenen bu suçların tespit edilmesi amaçlanmıştır. Yine çok sayıda mali işlemlerin yapılması nedeniyle bilirkişiye başvurulması da çoğu zaman suçların tespiti için başvurulan yollardan biri olmaktadır.
Sonuç
Ekonomik suçlar modern hayatta sıkça işlenmekle birlikte çok büyük tehlikeler arz etmektedir. Pandemiyle birlikte dünyanın her yerinde yaşanan ekonomik çalkantılar nedeniyle de toplumda bu suçlara karşı korku artmıştır. Özellikle kripto paraların yaygınlaşması ile birlikte çok sayıda ekonomik suçla karşılaşılmış, devletler de bu yönde önlemler almaya çalışmıştır. Yine gıdaya erişimde yaşanan sorunlar nedeniyle “stokçuluk” olarak tabir edilen eylemlere karşı hapis cezaları artırılmış, tutuklama sınırı içerisine alınmıştır.
Milli ekonominin ve ekonomiye duyulan güvenin sağlanması için son çare olarak başvurulan ekonomik suç ve cezalara ilişkin toplumsal farkındalığın artması da günümüzde artarak devam eden suçlara karşın toplumumuzun savunma mekanizması olacaktır.
Kaynakça
- TCK’da Yer Alan İflas Suçları, Pınar BACAKSIZ, 2011.
- Ticari Ceza Hukukuna Hakim Olan Ceza Hukuku İlkeleri, 2020, Veli Özer ÖZBEK.
- Ekonomi Ceza Hukuku Birinci Kitap-Genel Hükümler, 2009, Veli Özer ÖZBEK.
- Ticari Ceza Hukuku, 1984, Sahir ERMAN.
- Şirketler Ceza Hukuku, 1993, Sahir ERMAN.
- Ekonomik Suçlar, 1987, Sulhi DÖNMEZER.
- Ekonomi Ceza Hukuku, 2017, Klaus TIEDEMANN, Ayşe NUHOĞLU.