HUKUK & DANIŞMANLIK
Cezayı Aleyhe Bozma Yasağı Nedir?
MGC Legal ekibinin hazırladığı işbu “Cezayı Aleyhe Bozma Yasağı Nedir?” başlıklı makaleyi okumanıza sunarız.
Cezayı Aleyhe Bozma Yasağı
A. Genel Olarak Aleyhe Bozma Yasağı
Aleyhe bozma yasağı (reformatio in peius)[1], kanun yoluna sanık lehine başvurulması neticesinde yeniden verilen kararın önceki karardan daha ağır olmamasıdır. Aleyhe bozma yasağı sanığa, haksız olduğunu düşündüğü bir hükme karşı kendisine tanınan hukuki yolları kullanması sebebiyle daha ağır bir cezayla karşılaşması riskini ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle aleyhe bozma yasağının özellikle Alman İmparatorluk Mahkemesi’nce (Reichtsgericht) “usul hukukuna ilişkin bir koruma hükmü” (ein prozessuales Schutzrecht) olarak adlandırıldığı görülmektedir.
Yargıtay içtihatlarında aleyhe bozma yasağının, ceza muhakemesinin mutlak ve vazgeçilemez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke olmadığı, kanunun düzenleniş biçimi ve amacı itibarıyla, ceza yargılamasında verilen kararlara karşı kesin hükme kadar masumiyet karinesinden yararlanma hakkı bulunan sanığın temyiz kanun yoluna başvurudan çekinmemesini temine yönelik bir prensip olduğu açıklanmıştır.[2]
Aleyhe bozma yasağıyla amaçlanan; sanığın cezasının ağırlaşacağı yönünde herhangi bir endişe taşımadan kanun yoluna başvurma hakkını kullanabilmesidir. Aksi bir durum söz konusu olduğunda cezasının ağırlaşacağından çekinen sanık, kanun yoluna başvurmaktan kaçınabilir.
B. Güvenlik Tedbirlerine Aleyhe Bozma Yasağı Uygulanabilir mi?
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nunda (TCK) suç karşılığı olarak uygulanabilecek yaptırımlar; ceza ve güvenlik tedbirleri olmak üzere iki ayrı kategoride düzenlenmiştir. Güvenlik tedbirleri, işlenen bir suçla bağlantılı olarak, bu suçu işleyen kişi hakkında gösterdiği tehlikelilik durumu veya maruz kaldığı tehlike hali göz önünde bulundurularak veya suçun konusu ile ilgili ya da suçun işlenişinde kullanılan araçla bağlantılı olarak uygulanan, koruma veya iyileştirme amacına yönelik ceza hukuku yaptırımlarıdır.[3]
Yürürlükte bulunan ceza muhakemesi hukukumuza ve Yargıtay’ın genel uygulamasına göre aleyhe değiştirme yasağı yalnızca cezalar bakımından geçerli olup; bu yasağın kapsamına güvenlik tedbirleri dahil değildir.
Yargıtay’ın, vermiş olduğu bir kararda; “yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı gibi ‘belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma’ başlığı altında yeni sistemde güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiş bulunan ve mahkumiyetin yasal sonucu olan bu mahrumiyetler, mahkumiyetin doğal sonucu olduğundan, kararda gösterilmemiş olsa bile hükümlü açısından kazanılmış hakka konu olamaz, aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemezler” denilmiştir.[4]
C. Aleyhe Bozma Yasağına İlişkin Hükümler
Aleyhe bozma yasağı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun aşağıda yer alan hükümlerinde düzenlenmiştir.
Cumhuriyet savcısının başvuru sonucunun kapsamı;
Madde 265 – (1) Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhine kanun yoluna gidilen karar, sanık lehine bozulabilir veya değiştirilebilir. Cumhuriyet savcısı, kanun yoluna sanık lehine başvurduğunda, yeniden verilen hüküm önceki hükümde tayin edilmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.
Sanık lehine başvurma hâlinde verilecek hüküm;
Madde 283 – (1) İstinaf yoluna yalnız sanık lehine başvurulmuşsa, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri;
Madde 307 – (5) Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262’nci maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
Kanun yararına bozma;
Madde 309 – (4)(b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
Yeniden duruşma sonucunda verilecek hüküm;
Madde 323 – (2) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmışsa, yeniden verilecek hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.
1412 Sayılı Mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun “davaya yeniden bakacak mahkemenin hak ve mecburiyetleri” başlıklı md. 326/4’e göre; “hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” denilmek ile aleyhe bozma yasağı düzenlenmekte idi.
D. Hapis Cezasının Ertelenmesi, Kazanılmış Hak ve Aleyhe Bozma Yasağı
TCK md. 51’de “hapis cezasının ertelenmesi” bir infaz kurumu olarak düzenlenmiştir. Cezanın infazının ne şekilde olacağı mahkeme tarafından verilen hükümde belirtilmesi gerektiğinden TCK’da düzenlenmiştir. Hapis cezasının ertelenmesi kurumu da aleyhe bozma yasağı kapsamına girmektedir. Yargıtay da bunu kabul etmektedir.[5]
Ertelenen bir ceza, ertelenmeyene göre daha lehe sayılmaktadır. Bu bağlamda, ikinci kararda verilen ceza, ilk kararda verilenden daha hafif olsa bile eğer ertelenmemişse aleyhe bozma yasağının ihlal edildiği söylenebilecektir.
TCK md. 51/7’e göre; “hükümlü denetim süreci içerisinde kasıtlı bir suç işlerse ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.”
Buna göre daha önceki bir suçtan dolayı cezası ertelenen hükümlünün denetim süresi içerisinde işlediği diğer kasıtlı suçtan dolayı verilen mahkumiyet kararında, ertelenmiş önceki cezanın da kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilmesi gerekirken bu hususa hükümde yer verilmemiş ve bu hüküm yalnızca sanık lehine kanun yoluna götürülmüşse aleyhe değiştirme yasağı devreye girecek ve yeni verilecek hükümde ertelenmiş cezanın infazına karar verilemeyecektir.[6]
E. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Aleyhe Bozma Yasağı
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, yargılama sonucunda verilen hükmün sanık hakkında hukuki sonuç doğurmamasıdır. CMK md. 231/5’e göre; “sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl (2) veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.”
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz halinde, aleyhe bozma yasağı ilkesi uygulanmasına yönelik doktrin ve içtihatlarda görüş birliği bulunmamaktadır. Yargıtay’a göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına sanık lehine başvurulması halinde bozma üzerine verilecek ceza ilk cezadan daha ağır olamayacaktır. Bu hususun aleyhe bozma yasağına dayandırılmasına yönelik ise içtihat farklılığı mevcuttur.[7]
F. Kazanılmış Hakkın Korunması İlkesi
“Kazanılmış hak” kavramı mevzuatta yer almayan ancak Yargıtay içtihatlarında yer verilen bir kavramdır. “Kazanılmış hak hukuk devletinin en temel ilkelerinden biridir. Kazanılmış haktan geri adım atılabilmesi sadece hükümlünün hukuka aykırı davranışı söz konusu ise mümkün olabilir. Haktan yararlanan kimsenin kasti veya kusurlu hareketi söz konusu değilse, kazanılmış hakkı elinden alınamaz.”[8]
Suçun niteliği yönünden, lehe kanun yolu davası üzerine sanığa kazanılmış hak imkanı tanınmamıştır. Kazanılmış hak kavramıyla ilişkilendirilerek açıklanan aleyhe bozma yasağı, sadece cezanın tür ve miktarıyla sınırlıdır. Suçun niteliği değişirse, ikinci verilecek ceza öncekinden ağır olamaz, ağırsa eski ceza aynen verilir.
G. Tekerrür Hâlinde Aleyhe Bozma Yasağı
TCK md. 58’de yer alan tekerrür, bir kişinin işlediği suçtan dolayı mahkum olduktan sonra yeni bir suç işlemesi veya önceki işlediği suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suç işlemesidir.
Yargıtay içtihatlarında tekerrüre ilişkin hükümlerin aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirildiği görülmektedir. Yargıtay’a göre bozma kararı verilen hükümde tekerrür hükümleri dikkate alınmamış olmasına rağmen, bozmadan sonra ilk derece mahkemesince tesis edilen yeni hükümde tekerrürün dikkate alınması aleyhe bozma yasağının ihlalini doğurmaktadır.
“Hırsızlık ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarında uyuşmazlık; 5237 Sayılı T.C.K.nun 58/6 ncı maddesi uyarınca sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilirken, tekerrüre esas alınan ilamın kararda gösterilmesinin zorunlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmediği durumda, aleyhe değiştirememe ilkesinin gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Adli sicil kaydında tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde 5237 Sayılı Kanunun 58. maddesinin 6 ve 7 nci fıkralarının uygulanmasına karar verilmemiş olması ve aleyhe yönelen temyizin de bulunmaması halinde lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, hükmün tekerrür hükümlerinin uygulanmaması isabetsizliğinden bozulması olanaklı değildir. Adli sicil kaydında yer alan ilamlar denetime olanak verecek biçimde getirtilmeden ve hangi ilamın tekerrüre esas alındığı kararda gösterilmeden T.C.K.nun 58. maddesi uyarınca sanığa hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve 2. defa tekerrür hükümleri uygulandığından sanığın koşullu salıverilme hükümlerinden yararlandırılmamasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.”[9]
Yargıtay’ın tekerrüre ilişkin savunduğu görüş doktrinde tartışmalara sebebiyet vermiştir. Bunun sebebi Yargıtay’ın güvenlik tedbirlerini bir yandan aleyhe bozma yasağı kapsamı dışında bırakırken, diğer yandan infaz kurumu olarak kabul edilebilecek olan tekerrürü aleyhe bozma yasağı kapsamında ele almasıdır. Bu durum bazı yazarlar tarafından “çelişki” olarak nitelendirilmiştir.
İlginizi Çekebilir: Kazanılmış Hakkın İhlaline İlişkin Yargıtay Kararı İncelemesi.
Özbek ve Tepe’ye göre Yargıtay yukarıda da yer verdiğimiz bu görüşüyle, aleyhe bozma yasağının kapsamını cezanın türü ve miktarıyla sınırlayan bakışından zımnen ayrılmış bulunmaktadır.
“Yargıtay, hakkında bozma kararı verilen hükümde tekerrür hükümlerinin dikkate alınmamış olmasına rağmen, bozmadan sonra tesis edilen hükümde tekerrürün dikkate alınmasını da aleyhe değiştirme yasağının ihlali olarak kabul etmiştir. Kanaatimizce Yargıtay’ın bu tespiti hem önemli hem de Yargıtay’ın içine düştüğü bir çelişkiyi göstermesi bakımından anlamlıdır. Şöyle ki; yukarıda ifade edildiği üzere, Yargıtay aleyhe değiştirme yasağını sadece “cezanın türü ve miktarı” için geçerli saymakta hatta bu nedenle güvenlik tedbirlerini (bilhassa müsadereye ilişkin kararlarında) aleyhe değiş-tirme yasağının kapsamı dışına çıkarmıştır. Ancak buradaki örnek üzerinden hareket edilecek olursa, tekerrür “cezanın miktarı veya türü”ne ilişkin bir kurum değildir. 5237 sayılı TCK ve 5235 sayılı CGTİHK hükümleri çerçevesinde tekerrürün artık bir infaz kurumu olarak kabul edileceği söylenebilir. Hatta aynı değerlendirmeyi erteleme kurumu için dahi yapmak mümkündür. Bu durumda aslında Yargıtay aleyhe değiştirme yasağının kapsamını “cezanın türü ve miktarı”yla sınırlayan bakışından zımnen ayrılmış kabul edilmelidir. Bu yönüyle aslında Al. CMK m. 331 ve m. 358’deki “eylemin hukuki sonuçlarının türü ve miktarı” formülüne daha yakın bir bakış açısı ortaya koymaktadır.”[10]
Anahtar Kelimeler: Cezayı Aleyhe Bozma Yasağı Nedir?, Aleyhe Bozma Yasağı Nedir?, Cezayı Aleyhe Bozma Yasağı.
Kaynakça & Referanslar
- [1] Aleyhe bozma yasağı doktrinde; “aleyhe değiştirme yasağı,” “aleyhe değiştirmeme mecburiyeti,” “sanığın cezasının ağırlaştırılması yasağı,” “aleyhe ağırlaştırma yasağı,” “aleyhe düzeltme yasağı” şeklinde farklı isimlerle de yer almaktadır.
- [2] Ceza Genel Kurulu 2006/10-124 E., 2006/165 K.: “istinaf ve temyiz yasa yollan bakımından pozitif hukukumuzda yer alan “cezanın aleyhe değiştirilmemesi” ilkesi, ceza yargılamasının mutlak ve vazgeçilemez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke değildir. Yasadaki düzenleniş biçimi ve amacı itibarıyla, asıl ceza yargılamasında verilen kararlara karşı kesin hükme kadar masumiyet karinesinden yararlanma hakkı bulunan sanığın temyiz yasa yoluna başvurudan çekinmemesini temine yönelik bir prensiptir. Ancak gözardı edilmemelidir ki; anılan prensibin sanıkları koruyuculuğu mutlak olmayıp sanık aleyhine bir temyizin varlığı durumunda geçerliliğini kaybetmekte yasanın gerektirdiği yaptırımın saptanması olanağı doğmakta ve “aleyhe bozma yasağının” sanık yararına sağlayacağı etkinlik kalkmaktadır.”
- [3] İlhan Üzülmez, Mahmut Koca, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 13. Baskı, Ankara 2020, s. 646.
- [4] Ceza Genel Kurulu 20.09.2011, 2011/5-104 E., 2011/183 K.
- [5] “Sanığın temyizi ile bozulan evvelki hükümde ceza ertelendiği ve bu yönden kazanılmış hak oluştuğu gözetilmeden, cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi, bozmayı gerektirir.” 2. CD 27.10.1993 T, 11635/11601 E.K. Akt. Günay, Aleyhe Bozma Yasağı, s. 62.
- [6]Uğur Ersoy, Ceza Muhakemesi Hukukunda Aleyhe Değiştirme (reformatio in peius) Yasağı, Ankara 2018, s. 288.
- [7] “..hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı aleyhine yalnızca sanık tarafından itiraz kanun yoluna başvurulduğu, bu sebeple aleyhe değiştirme (bozma) yasağı gereği ilk verilen ceza miktarından daha fazla cezaya karar verilemeyeceği..” Yargıtay 14. CD E. 2017/7422, K. 2018/7718 , T. 24.12.2018.
- “…5271 Sayılı CMK’nın 283 ve 307/4. maddelerinde düzenlenen aleyhe bozma veya aleyhe değiştirme yasağının sadece davanın esasını çözümleyen hükümlerle sınırlı olarak istinaf veya temyiz yasa yolunda kabul edilmesi sebebiyle aleyhe bozma yasağının ve ceza bakımından kazanılmış hak ilkesinden itiraz mercii tarafından verilen kararlar açısından söz edilemeyeceği…” Yargıtay 12. CD, E. 2013/27999, K. 2015/9190, 28.05.2015 Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması: Yasal Şartların Yerindeliği Ve Kararın Hukuki Etkileri Üzerine Bir Değerlendirme, M. Emre Tulay, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XXV, Y. 2021, Sa. 4.
- [8] Ceza Genel Kurulu 23.11.2010,2010/2-180 E., 2010/233 K.
- [9] YCGK, 06.03.2012, E: 2011/13-384-K: 2012/82, Kaynak: <http://www.kazanci.com.tr>
- [10] Özbek/Tepe, Aleyhe Değiştirme Yasağı, s. 3785-3786.