HUKUK & DANIŞMANLIK
Deprem Kaynaklı Zararların Tazmini
MGC Legal ekibinin Gayrimenkul Hukuku Departmanının kaleme aldığı işbu “Deprem Kaynaklı Zararların Tazmini” başlıklı makalemizi okumanıza sunarız.
Deprem ve deprem kaynaklı can ve mal kayıpları Türkiye için güncel ve hayati bir konu olup; depremzedelerin meydana gelen zararlarının giderilmesi büyük önem arz etmektedir. Türkiye coğrafi konumu gereği deprem riskinin yüksek olduğu fay hatları üzerinde bulunmakta, bu durumun sonucu olarak Marmara Depremi, Elâzığ Depremi ve güncel olarak Kahramanmaraş merkezli deprem gibi pek çok deprem yaşanmakta, elim can ve mal kayıpları söz konusu olmaktadır.
Meydana gelen zararların kimden ne kadar ve ne süre içinde talep edileceği zarara uğrayanlar bakımından önem arz etmektedir. İdare, yapı maliki ve yüklenicileri, yapı denetim kuruluşları gibi muhtelif gerçek ve tüzel kişilerin sorumluluğu söz konusu olup; zarara uğrayan “depremzedeler” maddi ve manevi tazminat taleplerini ileri sürebilmelidir.
Depremde Oluşan Zararlarda İdarenin Sorumluluğu Nedir?
İdarenin etkinlikleri dolayısıyla kişilerin malvarlığı veya bedensel bütünlüğü zarara uğrayabilir, bu durumlarda idarenin sorumlu olacağı kabul edilmiştir. İdarenin sorumluluğu hizmet kusuru sebebiyle sorumluluk ve kusursuz sorumluluk olarak incelenmiştir.
Hizmetin kötü işlemesi, hiç işlememesi veya yavaş işlemesi hizmet kusuru olarak öngörülmüş olup; hizmet kusurunun kusursuz sorumluluğa önceliği söz konusudur. Zira, idarenin hizmetinde kusuru bulunması halinde önce bu hale istinaden başvuru yapılması gerekmektedir. İdarenin kusursuz sorumluluğu ise risk ve hakkaniyet ilkeleri uyarınca kusur aranmaksızın tazminatın talep edilmesidir.[1]
Hukuka Aykırı Fiil
İdare, idari işlem ve sözleşmeler dolayısıyla hukuka uygun olmayan fiillerde bulunabilir.
İmar Planı, Yapı Ruhsatı ve Yapı Kullanım İzin Belgesi Tesisi
İdare, imar planı yapmak ve yerleşim yerlerini tespit etmekle görevli ve yetkilidir. İdare, belediyeler, Bölge Planı, Nazım İmar Planı, Uygulama İmar Planı yaparak yerleşim yerlerini ve yapılaşmanın mümkün olduğu alanların tespit edilmesi ile yükümlüdür. İdare söz konusu planları deprem riskini göz önünde bulundurarak yapma ve gerekli tetkikleri yürütmek zorundadır.
Dere yatakları, fay hattı üzerinde bulunan riskli bölgeler ve gerekli araştırma yapılmaksızın imara açılmış alanlar imar planlarında yer almakta olup; söz konusu idari işlemler hukuka aykırıdır. İmar planlarının amacı yerleşim yerlerinin tespiti ve geliştirilmesi olmakla beraber, idare, insan yaşamını riske atan deprem bölgelerinde imar planlarını söz konusu riskleri göz önünde bulundurarak düzenlemekle yükümlüdür.
Hukuka uygun bir biçimde bina inşa edilmesi ve kullanılması için İmar Kanunu yapı ruhsatı ve yapı kullanım izinlerinin alınması zorunluluğunu getirmiştir. Yapı ruhsatı (inşaat ruhsatı) yüklenici (müteahhit) kişilerin belirli bir alana yapı inşa edebilmesi için idareden alması gereken izindir.
Belediyelerce, mücavir alan sınırları dışında Valiliklerce (Çevre ve Şehircilik Müdürlükleri) yapı ruhsatının verilmesinde idare imar planına uygun, mimari, statik, tesisat ve teknik hususlar açıdan usule uygun projeye ruhsat verebilir. İdarenin yapı ruhsatı verirken üst düzey özen göstermesi, uzmanlarca yapılmış zemin etütlerini dikkate alması, bölgenin kaçıncı deprem kuşağında olduğunu gözetmesi gerektiği belirtilmiştir.
Deprem sonrası meydana gelen hasar göz önünde bulundurulduğunda; yapılaşmanın fay hattının geçtiği alanlarda da vaki olduğu görülmektedir. İdarenin yapı ruhsatı tesisi işlemini yerine getirirken kanuni şartlara riayet etmediği göz önünde bulundurularak sorumluluğu gündeme gelecektir. Kaldı ki, yapı ruhsatı verilmiş ve yapı inşa edilmiş olsa bile yapı kullanım izninin verilmesi yine bir idari işlem niteliğinde olmakla beraber, her iki iznin de idarenin (belediyenin) yeterli ve gerekli araştırmayı yapmaksızın tesisi hukuka aykırı fiil niteliğindedir.
Kaçak yapılar, idareden gerekli izin alınmaksızın veya iptal edilen ruhsat ile inşa edilen yapılar olup; ruhsata aykırı veya ruhsatsız bu yapılar İl İdare Kurulu veya Belediye Encümeni kararı ile yıktırılır. İdarenin yalnızca eylemleri değil, eyleme geçmesi gerekirken hareketsizliği de sorumluluğunu gerektirir. Yıkım gerektiren yapılara göz yummakta ve kaçak yapılaşmaya izin verilmesi, kaçak yapılaşma kaçak kat yapılması yoluyla veya projeye aykırı eklenti yapılması şeklinde hukuka aykırı işlem söz konusu olabilir.
Her halde idarenin söz konusu yapılara müdahale etmemesi, kayıtsız kalması ve kendine Kanun tarafından yükletilen görevini yerine getirmemesi hukuka aykırı fiil teşkil etmektedir. Deprem esnasında söz konusu yapıların yıkılması ve zararın meydana gelmesi halinde idarenin sorumluluğu doğacaktır. Ayrıca, imar kirliliğine sebep olma suçu da ilgili yapıları yapan kişiler için değerlendirilmelidir.[2]
İdarenin Denetim Görevi ve Yapı Denetim Kuruluşlarına İzin Verilmesi
Yapı denetimi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bünyesinde kurulu Yapı Denetim Dairesi Başkanlığı tarafından yürütülür. İdare belirlemiş olduğu kriterlere uygun olarak ilgili kuruluşlara yapı denetimi yapma yetkisini verebilir. Yapı denetim kuruluşları yapıların denetimi ve mevzuata uygunluğunu teknik açıdan değerlendiren mimar ve mühendislerden müteşekkil tüzel kişilerdir.
Yapıların mevzuata uygunluğu 4708 sayılı Kanun uyarınca belirtilen koşullar ve gereklilikler çerçevesinde denetlenir. Yapıların İmar Kanunu ve Deprem Yönetmeliği gibi detaylı düzenlemelere uygun olarak yapılması gerekmekte, gözetim ve denetim ise idarenin yükümlülüğünde bulunmaktadır.
Yapıların inşa sürecinden sonra denetlenmesi ve gerekli yaptırımların uygulanması muhtelif zararların ortaya çıkmaması açısından elzemdir. İdarenin denetim görevini yerine getirmemesi veya yapı denetim kuruluşlarına kanunda belirtilen koşullar sağlanmadan izin verilmesi idarenin hukuka aykırı işlemini teşkil eder. Yapı denetim kuruluşlarının sorumluluğu ayrıca incelenecek olmasına karşın idarenin de söz konusu denetim işlemlerine ilişkin sorumluluğu doğacaktır. Deprem meydana geldiği takdirde denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen idare sorumlu tutulacaktır.
Kamu Kurumları için Yapılan Yapılar ve Kamu Hizmetlerinin Aksaması
Kamu hizmetlerinin yürütülmesi için gerekli hizmet binaları ile lojman, tesis, okul ve hastane gibi kurumların yapılması ve toplumun hizmetine sunulması idarenin sorumluluğu kapsamında değerlendirilmelidir. Lojmanda kalan kamu görevlisinin deprem nedeniyle uğramış olduğu zararın giderilmesinde idarenin sorumlu olduğu belirtilmiştir.[3]
İdarenin kamu ihale sözleşmeleri özel hukuk niteliği taşıyan sözleşmelerden sayılması sebebiyle sonra irdelenecek olmasına karşın idarenin hizmetlerini sunması için sonradan devraldığı yapıların dayanıklılık ve depreme uygunluk durumunun değerlendirilmesi idari işlem niteliğindedir.
Devletin inşa edilmiş yapıyı devralmadan önce detaylı bir incelemeden geçirerek kamu hizmeti sunulacak bu yapının depreme elverişli olması hususu irdelenmelidir. Güncel olarak yapılan değerlendirmelerde, birçok kamu kurum ve kuruluş yapılarının depremde yıkıldığı belirtilmiştir. Kamu İhale Sözleşmesi kapsamında olmayan ve sonradan tahsis veya kamulaştırma yoluyla edinilen yapıların deprem sebebiyle yıkılması halinde idarenin sorumluluğu söz konusu olabilecektir.[4]
Kamu hizmetlerinin deprem sebebiyle aksaması ve zararın meydana gelmesi halinde idarenin sorumluluğu değerlendirilmelidir. Deprem veya sair bir sebeple idarenin sunduğu kamu hizmetleri aksayabilir. Sağlık, güvenlik gibi kamu hizmetlerinin aksaması uygun illiyet bağının da bulunması koşuluyla idarenin hizmet kusuru kapsamında değerlendirilecektir. Bu halde deprem sonrası süreçte sağlık, güvenlik ve sair kamu hizmetlerinin sunulmasında kusurlu davranan idare sorumlu tutulmalıdır.
Yağma ve benzeri suç teşkil eden fiillerin engellenmesi, hijyen ve temizlik hizmetlerinin sağlanarak salgın hastalıkların önlenmesi için idarenin müdahale etmesi gereği bu kapsamda değerlendirilebilir. Zira, yaşanan bir doğal afetin öncülleri olduğu kadar ardıllarının da aynı çerçevede kamu güvenliği ve menfaati gereği sağlanması idarenin temel görev ve sorumluluklarındandır. Bu yükümlülüklere aykırı davranışlar sebebiyle uğranılacak zararlarda idarenin sorumluluğu doğacaktır.
İdarenin Olumlu Yükümlülüğü
İdare yalnızca denetim ve gözetim yükümlülüğü altında olmayıp devlet tüzel kişisi yasama ve yürütme organları ile gerekli yasal düzenlemeleri yapmakla da görevlidir. Buna göre Deprem Yönetmeliğinin güncel bilimsel ve teknik gelişmelere uygun biçimde hazırlanması gerekmektedir. Ayrıca, ruhsat ve izin belgelerinin koşullarının da detaylı ve titiz biçimde tespiti zaruridir.
Teknik anlamda ilerleme sağlandıkça söz konusu düzenlemeler revize edilerek güncel duruma uygunluk sağlanmalı, geçerliliği kalmamış bilgilere istinaden yürürlükte bulunan düzenlemeler tekrar ele alınmalıdır. Bunların yanı sıra, yüklenici gerçek ve tüzel kişilerin yapı ruhsatından ayrı olarak inşaat yapmaya yetkili olmasına dair ruhsat alması gerektiği zira ülkemizde pek çok bilgisiz ve tecrübesiz yüklenicinin bulunması ve faaliyetinin zarar doğurduğu ifade edilmektedir.[5]
Kamu İhale Sözleşmelerinden Doğan Sorumluluk
Kamu ihale sözleşmeleri idarenin özel hukuka ilişkin sözleşmeleri niteliğinde sayılmıştır. Bu sözleşmeler vasıtasıyla idare kamu hizmetlerini yerine getirmek için kullanacağı yapıların inşasını bir yüklenici ile kanunda öngörülen usule uygun olarak anlaşarak yüklemektedir. Bu yapıların sonradan devralınan yapılara kıyasen denetimi farklılık arz etmektedir.
Yapıların yapım esnasında denetimi ilgili müdürlükçe yapılmalıdır. Teknik hususların denetimi yapının inşa süreci ve teslim sürecinde de idarenin sorumluluğundadır. İdarenin doğru yüklenici inşaat firmasını tercih etmesi ve süreci yürütmesi önem arz etmekte olup bu yükümlülüklere aykırılık hukuka aykırı fiil niteliğindedir.[6]
Zarar
İdarenin sorumluluğunun şartlarından ikincisi zarardır. Zararın gerçekleşmiş veya gerçekleşmesi kesin gözle bakılması gerekmektedir. Ayrıca zararın idari faaliyet ile bağlantısı olması aranmıştır. Zarar, ekonomik nitelikte olabileceği gibi manevi zarar da meydana gelebilir. Ekonomik nitelikte zarar parasal değeri belirlenebilen somut zararlardır.
Bir malın zarar görmesi, yok olması, tahrip olması, gelirden mahrum kalınma, tıbbi tedavi ve ilaç masrafları, geçici işgücü kayıpları gibi zararlar bu kapsamda değerlendirilir. Deprem halinde yapının yıkılması, yapının içindeki eşyaların hasar görmesi, işyeri niteliğindeki yapının işletilememesi sebebiyle mahrum kalınan gelir gibi hususlar zarara konu edilebilecektir.
Manevi zarar kişinin duygu, şeref ve ününü etkileyen zararlar olup parasal niteliğinin kesin olarak tespiti mümkün değildir. Deprem sebebiyle yakınlarını kaybedenlerin maruz kaldıkları elem ve keder sebebiyle manevi zararlarını talep etmeleri mümkün olacaktır. Tazminat nakdi olarak bir defada veya irad şeklinde ödenebilir.
İlginizi Çekebilir: Deprem Sebebiyle Konutu Hasar Gören Kişinin Hakları Nelerdir?
İlliyet Bağı ve Mücbir Sebep
Tazminat hakkının doğması için zarar ile hukuka aykırı fiil arasında illiyet bağı bulunması aranmıştır. Mücbir sebep hallerinin illiyet bağını kesebileceği ifade edilmiştir. Mücbir sebep vuku bulması öngörülemeyen ve karşı konulamayan doğa olayı olarak nitelendirilmiştir. Yargı kararlarında ve doktrinde bir olayın mücbir sebep sayılabilmesi için “dışsallık, öngörülemezlik, karşı konulamazlık” unsurlarını taşıması gerektiği ifade edilmektedir[7].
Bir olayın mücbir sebep olarak nitelendirilebilmesi için ilk olarak, olayın gerçekleşmesinin temelinde bir idari davranışın bulunmaması zorunludur. İkinci olarak, bir olayın mücbir sebep sayılabilmesi için o olayın karşı konulamaz, önlenemez olması zorunludur. Bir olayın karşı konulamaz nitelikte olup olmadığına o olayın sonuçlarına ve şiddetine bakılarak karar verilir.
Son olarak, önceden tahmin edilmesinin imkansız olması şarttır. Öngörülemez olaylar olağanüstü ya da olağandışı olaylardır. Sıklıkla yaşanan olayların öngörülemez olay olarak nitelendirilmesi imkansızdır. Deprem kuşağında yer alan, devamlı depremlerin olduğu bir bölgede deprem mücbir sebep olarak nitelendirilmemelidir.
D.11.D., Karar Tarihi: 29.06.2007, E. 2005/1353, K. 2007/6248;
“Deprem nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan bu davada, yapının üzerinde bulunduğu zeminin özelliği, zemin durumuna göre depreme dayanıklılığının kontrolü, yapı kullanma izni bulunup bulunmadığı, imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği, yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda idarelerin üzerlerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği, denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı hususları ayrı ayrı irdelenmeli ve idarece gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı belirlenmeli ve bunun sonucuna göre; idarenin belli bir hareket tarzı izleyip izlemediği veya hareketsiz kalıp kalmadığı ortaya konulmalıdır. Olaya bu açıdan bakınca yukarıda yapılan belirleme sonucu olayda idarelerin hareketsizliği söz konusu olmakla öğretide de kabul edildiği gibi idarenin bu hareketsizliğinin “olumsuz eylem” olarak kabulü gerekmektedir. Bu durumda, uğranıldığı ileri sürülen zarar idarenin “olumsuz eyleminden” kaynaklandığından Mahkemece 2577 sayılı Yasa’nın 13. maddesi uyarınca davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekirken davanın süreaşımı nedeniyle reddi yolundaki kararda isabet görülmemiştir.”
D.6.D., Karar Tarihi: 12.04.2004, E. 2004/1477, K. 2004/2115. kararından da anlaşılacağı üzere deprem kuşağında yer alan bir bölgede yürütülen faaliyetlerde idarenin depreme karşı hazırlıklı olması gerekmektedir. İdare bu konuda gerekli çalışmaları, araştırmaları, kontrolleri, denetlemeleri yapmadığı takdirde mücbir sebep bahanesine dayanarak sorumluluktan kurtulamayacaktır.[8]
Ne var ki, depremin gerçekleşmesi öngörülebilecek, fay hatlarının belirli olduğu alanlarda gerçekleşen depremin mücbir sebep olarak kabul edilemeyeceği ifade edilmiştir.[9]
Talebin İleri Sürülmesi
İdareye yöneltilecek tazminat talepleri tam yargı davası olarak ileri sürülebilir. Hakkı ihlal edilen kişinin davacı olarak davayı açması icap eder. İdari yargıda açılacak olan tam yargı davasında idari sözleşme olan ihale sebebiyle açılacak davalarda öncelikle ilgili idareye başvuru yolunun tüketilmesi gerekir.
Tazminatın ve zamanaşımının hesaplanmasında mallara ilişkin zararlar ile kişilerin uğramış olduğu zararlar arasında ayrım gözetilmektedir. Malların zarara uğraması halinde zamanaşımı, zararın gerçekleştiği tarih esas alınarak hesaplanır. Süregelen hallerde ise zarara sebebiyet veren olgunun sonlandığı ve zararın kapsamının belirgin hale geldiği andan itibaren başlar.
Kişilerin uğramış olduğu zararlarda ise kasten geciktirme hali müstesna olmak üzere kararın verildiği tarih esas alınacaktır. Tam yargı davalarında 60 (altmış) günlük dava açma süresi söz konusudur. Dava açılırken ya hizmet kusuru ya da kusursuz sorumluluk sebebine dayanılması gerekir, aynı anda iki kusur haline dayanılmasını Danıştay bozma sebebi olarak görmüştür.
Depremde Oluşan Zararlarda Yüklenicinin (Müteahhitin) Sorumluluğu Nedir?
Yüklenici eser sözleşmesinden doğan borçlarının ifasını gereği gibi yerine getirmemesi dolayısıyla iş sahibi tarafından sorumlu tutulabileceği gibi haksız fiile dayanarak tazminat talebi ileri sürülebilir.
Yüklenicinin Eser Sözleşmesinden Doğan Sorumluluğu
Eser sözleşmesi yüklenici ile iş sahibi arasında yapıldığından nisbi nitelikte olup söz konusu zarar iş sahibi tarafından sözleşmeye aykırılığa dayanılarak ileri sürülebilir. Yüklenicinin eser sözleşmesinden doğan muhtelif borçları mevcuttur. Bunlardan deprem konusu özelinde önem arz eden iki yükümlülük yüklenicinin iyi malzeme seçme ve kullanma borcu ile ayıba karşı tekeffül borcudur.
Yüklenici iyi cinsten malzeme kullanmak, eserin sözleşmede aranan nitelikleri taşıyacak biçimde ortaya çıkmasına elverişli malzemeleri kullanmak borcu altındadır. Yüklenici kusuru ile malzemenin bozukluğu dolayısıyla meydana gelen zarardan sorumludur. Yapı işleri özelinde toplumun ve devletin yararının bulunması hasebiyle yüklenici daha özenli seçim yapmak yükü altındadır zira ilgili yapı malzemeleri mevzuat uyarınca bazı sınırlara tabidir.
Yapı işlerinde kullanılacak malzemenin çökme, yangın, taşıyıcı sistemin yeterliliği, hijyen, sağlık gibi hususlar dikkate alınarak seçilmesi gereklidir. Yüklenici iyi cins malzeme kullanmaması sebebiyle meydana gelen zarardan dolayı iş sahibine karşı sorumludur. Buna göre, depremde meydana gelen çökme, yıkım gibi durumların malzemenin elverişsizliği sebebiyle ortaya çıkması halinde yüklenici iş sahibine karşı maddi tazminat ödemekle yükümlüdür.[10]
Yüklenicinin iş sahibine karşı borçlarından bir diğeri ayıba karşı tekeffüldür. Ayıba karşı tekeffül borcu eserin ayıplı teslim edilmesi halinde yüklenicinin ayıptan doğan sorumluluğu üstlenmesi hali olup iş sahibinin kullanabileceği alternatif haklar mevcuttur. Eserin kullanılma elverişliliğini ortadan kaldıran ve ondan yararlanılmasını imkanı olmayan haller ayıp olarak belirtilmiştir.
Ayıp açık veya gizli olabilir, gözden geçirme ve bildirim yükümlülüğü ayıbın çeşidine göre farklılık arz eder. Gizli ayıbın ortaya çıkar çıkmaz yükleniciye bildirilmesi gerekir. Eserin yapı iznine, onaylanan projeye, imar durum ve mevzuatına aykırı biçimde yapılması ayıp kapsamındadır.
Deprem sebebiyle yıkılan yapılarda vaki olan ayıpların ortaya çıkması zararla aynı zamanda meydana gelmektedir. Eserin ayıplı olduğu, örneğin projeye uygun biçimde yapılmadığı deprem sonucu yıkıldığında fark edilmekte olup bu ayıpların gizli ayıp niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Gizli ayıpların yükleniciye bildirilmesi ancak ortaya çıkmaları ile mümkün olduğundan iş sahibinin kanunda belirtilen haklarını kullanabileceği söylenmelidir. Kaldı ki, yüklenicinin bilerek gizlediği ayıplar hususunda gözden geçirmeyle fark edilebilecek nitelikte ayıp söz konusu olsa dahi iş sahibi haklarını kullanabilir ve bu hususların bildirimi de gerekmez.
İş sahibi kanunen sözleşmeden dönme, bedelin indirilmesini isteme, ayıbın giderilmesini isteme ve tazminat talep etme haklarına sahiptir. Deprem olayında yıkılan yapılar için sözleşmeden dönme, bedelin indirilmesini talep etme ve ayıbın giderilmesini isteme mümkün olmasa da iş sahibi zararının tazminini talep edebilecektir. Söz konusu talep hakkı taşınmaz yapılar için beş yıl, yüklenicinin ağır kusuru söz konusu ise yirmi yıl zamanaşımı süresi içinde kullanılmalıdır.
Yüklenicinin Haksız Fiilden Doğan Sorumluluğu
Kusurlu ve hukuka aykırı fiille bir başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür. Kusursuz haksız fiil halleri de mevcuttur. Haksız fiilin söz konusu olabilmesi için hukuka aykırı bir fiilin bulunması gerekir. Buna göre, deprem halinde yıkılan yapıları inşa eden yüklenici hukuka, mevzuata aykırı inşası sebebiyle kişilerin mutlak ve nisbi haklarını ihlale yönelik fiil işlemiş olur.
Yüklenicinin yapı ruhsatına aykırı, projeye aykırı, denetim koşullarında belirtilen gerekliliklere aykırı fiilleri dolayısıyla zarar görenlerin zararlarının tazminini talep edebilecektir. Söz konusu fiiller dolayısıyla muhtelif zararlar meydana gelebilir; mevcut, muhtemel ve müstakbel zararın tazmini mümkündür. Yüklenicinin kasıt veya ihmali aranır, yüklenicinin isteyerek davranması kast, sonucun meydana gelmemesi için yeterli iradesini kullanmamışsa ihmal söz konusudur.
Sorumluluk doğması için kusurun çeşidinin önemi yoktur. Hukuka aykırı fiiliyle zarar veren yüklenici mal ve cana gelen zarar kalemlerinden; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalması veya yitirilmesinden doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar, defin masrafları, destekten yoksun kalma tazminatı, telef veya hasara uğrayan malın bedelini tazmin edecektir. Söz konusu davada hukuk mahkemeleri yetkili olup iki yıllık zamanaşımı süresi failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlar.
Ancak, her halükarda fiilin işlendiği tarihten itibaren on yıl içinde zamanaşımı süresi dolar, ceza kanunlarında öngörülen bir zamanaşımı varsa bu esas alınır. Örneğin, kasten adam öldürmenin zamanaşımı yirmi beş, taksirli adam öldürmenin zamanaşımı on beş yıl olarak ceza kanunlarda tespit edilmiş olduğundan söz konusu zararlar için bu zamanaşımı süreleri geçerli olacaktır.[11]
Depremde Oluşan Zararlarda Yapı Malikinin Sorumluluğu Nedir?
Yapı maliki, yapının mülkiyet hakkını haiz kişi olup satış sözleşmesi yoluyla mülkiyeti bir başka kişiye devretmiş olabileceği gibi kira sözleşmesi yoluyla kiraya veren sıfatı kazanarak sorumluluğu söz konusu olabilecektir. Ayrıca yapı malikinin kusura dayalı ve kusursuz haksız fiil hallerinde sorumluluğu değerlendirilmelidir.
Yapı Malikinin Satış Sözleşmesinden Doğan Sorumluluğu
Yapı maliki eseri yükleniciden teslim aldıktan sonra bir üçüncü kişiye mülkiyeti devredebilir. Satış sözleşmesi mülkiyeti devir amacı ile yapılmakla beraber satıcıya ayıba karşı tekeffül borcu yüklemektedir. Ayıp, bulunması gereken niteliklerin söz konusu malda olmaması halinde değerlendirilir.
Elverişliliği azaltan veya ortadan kaldıran eksiklik niteliğindeki ayıp, yapıların deprem dolayısıyla yıkılması halinde söz konusudur zira satışa konu taşınmazın yapıda bulunması gereken nitelikleri haiz olmaması eksiklik niteliğindedir. Yapıda bulunması gereken nitelikler sair mevzuatta, deprem yönetmeliği başta olmak üzere, yer almaktadır.
Ayıba karşı tekeffül borcunda gözden geçirme ve bildirim yükümlülüğüne uyulması gerekir, ancak gizli ayıp söz konusu ise bu ayıp ortaya çıkınca bildirilmelidir. Yapılarda mevcut bulunan ayıplar, malzemenin iyi cins olmaması, kolonların yetersiz olması gibi, gizli ayıp olarak nitelendirilebilir. Ayrıca ağır kusurlu satıcı bildirim yükümlülüğüne uyulmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
Buna ilaveten, satıcılığı meslek edinen kişilerin de bildirim süresine uyulmadığını ileri sürmesi mümkün değildir, bu halde yapı satışını ticari faaliyet olarak yürüten kimseye karşı tazminat talebi bildirim süresine uyulmasa dahi ileri sürülebilir. Ayıbın vaki olması halinde kanun muhtelif hakları alıcıya tanımış ise de deprem halinde yıkılan yapının alıcısı konumundaki kişi zararının tazminini talep hakkını kullanabilecektir.
Yapı Malikinin Kira Sözleşmesinden Doğan Sorumluluğu
Yapı maliki yapıyı kira sözleşmesi akdederek kiraya verenin kullanımına bırakmış olabilir. Kira sözleşmesi uyarınca kiraya veren konumunda bulunan yapı maliki sözleşme süresince kiralananı kullanmaya elverişli halde bulundurma ve elverişli halde teslim etme borcu altındadır. Ayıba karşı tekeffül niteliğinde olan bu borç kiralanan taşınmazın kullanım amacına uygun bulundurulmasını kapsar.
Buna göre, kiraya veren yapıda bulunması gereken niteliklerin mevcut olduğu taşınmazı elverişli olarak kiracıya teslim etmelidir. Deprem anında yıkılan ve kiracının zararına sebebiyet veren elverişsiz taşınmaz kiraya verenin zararı tazmin borcunu doğurur. Kiracı maddi ve manevi tazminat taleplerini ileri sürebilir.[12]
Yapı Malikinin Haksız Fiil Sorumluluğu
Yapı maliki kusurlu hukuka aykırı fiili ile sebebiyet vermiş olduğu zararları tazminle yükümlüdür. Örneğin, yapının yıkılması sebebiyle zarar gören aracın sahibi yapı malikinin sorumluluğuna başvurabilir. Bunun yanı sıra yapı maliki için özel bir kusursuz sorumluluk hali öngörülmüştür.
Yapı malikinin kusurunun aranmadığı bu halde yapı malikinin fiili egemenliği ve buna bağlı özen yükümlülüğü söz konusudur. Bina veya diğer bir yapının yapılış bozukluğu ile bakım eksikliklerinden doğan zararlar bu kapsamdadır. Binanın tahsis edildiği amaç, yapı tipi gibi hususlar dikkate alınarak yapının yapılış bozukluğu tespit edilir.
Bu halde malik üçüncü kişinin maddi ve manevi zararını gidermekle yükümlüdür. Zarar ile bozukluk arasındaki illiyet bağı mücbir sebep ile kesilebilir, ne var ki depremin dayanıklı binaları yıkmayarak bir kısım binalara zarar vermesi hali bozukluğa işaret eder ve illiyet bağını keser nitelikte kabul edilmez. Deprem esnasında yoldan geçen kişinin üzerine yıkılan bina dolayısıyla zarara uğrayan kişi bu kapsamda tazminat talep edebilir. Oturma ve intifa hakkı sahipleri de yapı maliki gibi bu kapsamda sorumludur.[13]
Depremde Oluşan Zararlarda Yapı Denetim Kuruluşlarının Sorumluluğu Nedir?
Yapı denetim kuruluşları idare tarafından kendilerine yükletilen denetim görevinin yerine getirilmesi kapsamında sorumlu tutulmuşlardır. Yapı denetim kuruluşları 4708 sayılı kanun uyarınca risk esaslı denetim yapmakla görevli olup yapı hasarından doğan zararlardan yapı sahibi ve idareye karşı sorumludurlar. Yapı denetim kuruluşları, yapının ruhsat ve eklerine, fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılmış olması halinde denetim sürecinde bunları tespit etmekle yükümlüdür.[14]
Aksi halde yapıda meydana gelen her türlü hasardan kusurları oranında binanın taşıyıcı sisteminden dolayı 15 yıl taşıyıcı olmayan diğer kısımlardaki zarardan ise 2 yıl süre ile sorumludurlar. Yapı hasarından doğmayan ve değer kaybı niteliğinde olmayan üçüncü kişi ve yapı sahibinin can ve mal kayıpları genel hükümler çerçevesinde tazmin edilebilir.[15]
Karayollarından Doğan Zararlardan Sorumluluk
Karayolu yapım ve işletimi idarenin yükümlülüğünde olup meydana gelen zararlardan idare hizmet kusuru sebebiyle sorumlu olacaktır. Karayolunun yalnızca yapımı değil işletimi de idarenin sorumluluğundadır. Deprem sebebiyle karayolunda meydana gelen işletim aksaklıklarının yol açtığı maddi ve manevi zararların tazmini idareden talep edilecektir Karayollarında alınacak önlemler ve teknik hususlar Türkiye Karayolları ve Demiryolları Tünelleri İle Diğer Zemin Yapıları Deprem Yönetmeliği uyarınca tespit edilmiş olup idare mevzuata uygun biçimde işletimi sağlamalıdır.[16]
Zorunlu Deprem Sigortası ve Zorunlu Trafik Sigortası
Zorunlu deprem sigortasında sigortalanan riziko doğal afet niteliğindeki depremdir. Menfaat sahipleri malik ve intifa hakkı sahipleridir. Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamındaki bağımsız bölümler, tapuya kayıtlı ve özel mülkiyete tâbi taşınmazlar üzerinde mesken olarak inşa edilmiş binalar, bu binaların içinde yer alan ve ticarethane, büro ve benzeri amaçlarla kullanılan bağımsız bölümler, doğal afetler nedeniyle Devlet tarafından yaptırılan veya verilen kredi ile yapılan meskenler kapsama dahildir. Depremin, yangın, infilak ve yer kayması dahil, sigortalı binalarda ve temellerinde, doğrudan neden olacağı maddî zararlar rizikonun gerçekleştiği yer ve tarihte, binanın piyasa rayiçlerine göre bulunan yeni inşa bedeli esas alınarak karşılanacaktır.[17]
Zorunlu trafik sigortası motorlu araçların işletilmesi halinde üçüncü kişilerin ölüm, yaralanma ve her türlü zararının tazminine ilişkindir. Zorunlu trafik sigortasında maddi zarar, sağlık giderleri, sürekli sakatlık ve destekten yoksun kalmaya dair tazminat talepleri ileri sürülebilse de aracın işletilmesi dolayısıyla bir başkasına verilen zarar rizikosunu teminat altına alan zorunlu trafik sigortası depremden doğan zararlara dair taleplere konu olamaz.[18]
Buna karşın, kasko sözleşmesi (araç kaskosu) deprem, toprak kayması, fırtına, dolu, yıldırım veya yanardağ püskürmesi nedeniyle meydana gelen zararları teminat altına almış olduğundan deprem halinde riziko gerçekleşmiş ve zarar talep edilebilir hale gelmiş olacaktır. Kasko sözleşmesi (araç kaskosu) zorunlu sigorta olmayıp araçta meydana gelen zarar eksper vasıtasıyla tespit ettirilerek sigorta tazminatı ilgili sigorta şirketi tarafından alacaklıya ödenir.[19]
İlginizi Çekebilir:
- Zorunlu Deprem Sigortası Nedir?
- Zorunlu Deprem Sigortasının Kapsamı Nedir?
- Zorunlu Deprem Sigortası Hakkında Bilinmesi Gerekenler Nelerdir?
Olağanüstü Hal ve Kapsamı
Deprem sebebiyle meydana gelen sürecin yönetilmesi amacıyla 09.02.2023 tarihli TBMM Birleşiminde on ili kapsayan üç ay süreli olağanüstü hal ilan edilmiştir. Olağanüstü halin tabii afet halinde ilan edilmesi durumunda felakete uğrayanların kurtarılması, meydana gelen hasar ve zararın telafisi için ihtiyaç duyulan ve hemen sağlanamayan para ve her türlü taşınır ve taşınmaz mallar ve yapılması gereken işler; para, mal ve çalışma yükümlülüğü ile sağlanacağı ifade edilmiştir. Bu kapsamda öncelikle kamu kaynaklarının kullanılması öngörülmüş olsa da bölgede bulunan gerçek ve tüzel kişilerden arazi, arsa, bina, tesis, araç, gereç, yiyecek, ilaç ve tıbbi malzeme ile giyecek ve diğer maddeler istenebilir. Ayrıca, 18-60 yaş arasındaki kişilere çalışma yükümlülüğü getirilmesi de olanaklıdır.
Devlet, yerleşim yerlerine giriş ve çıkışları sınırlandırmak ve bu yerleri boşaltmak, eğitime ara vermek, konaklama tesislerini gerektiğinde kapatarak olağanüstü halin gerekleri uyarınca kullanmak, tehlikeli binaları yıkmak, haberleşme araç ve gereçlerinden yararlanmak üzere bunlara el koymak yetkisini haizdir.
Olağanüstü hal ilan edildiği takdirde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması söz konusu olacaktır. Kişilerin mülkiyet, seyahat özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükleri sınırlandırılmaktadır. Ayrıca, kanunlarda öngörülen sınırlamaların değiştirilmesi de mümkün olmaktadır, örneğin Kahramanmaraş merkezli deprem sonrası gözlemlenen hırsızlık ve yağma suçlarda gözaltı süresi dört güne çıkarılmıştır.[20]
Kaynakça
- Atay, Ender Ethem, (2012), İdare Hukuku, Turhan Kitabevi.
- Atay, Ender Ethem, Odabaşı, Hasan, Gökcan, Tahsin, (2003), İdarenin Sorumluluğu ve Tazminat Davaları, Seçkin Yayıncılık
- Ateş, T. (2013), Deprem Hukuku, Bilge Yayınevi.
- Biten, B. Y. . (2022). Kasko sözleşmesi (Yayın No: 722785) [Yüksek Lisans, Akdeniz Üniversitesi].Yükseköğretim Kurulu. <https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=bE3l0bKDtxaHqOafFgpWTg&no=Vg4o0nNAxmpp1q66t6dGcQ>
- Bucaktepe, A. (2015). Depremden Dolayı İdarenin Sorumluluğu . Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi , 17-18 (26-27-28-29) , 93-122 . Retrieved from: <https://dergipark.org.tr/tr/pub/duhfd/issue/23027/246202>
- Duman, İlker Hasan, (2017) İnşaat Hukuku, Seçkin Yayıncılık.
- IŞIK, K. . (2019). Türkiye’de olağanüstü hal dönemlerinde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması (Yayın No: 603888) [Yüksek Lisans, Çankaya Üniversitesi]. Yükseköğretim Kurulu.
- Karayalçın, Y. (2003). Müteahhidin ve Yapı Denetim Kuruluşunun Deprem Zararından Sorumluluğu – Garanti Süresi- Zamanaşımı Def’i- Dürüstlük İlkesine Aykırılık. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, 0, s. 27-30.
- Kaya, Z. . (2021). Trafik Sigortası kapsamında sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğü (Yayın No: 675488) [Yüksek Lisans, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi]. Yükseköğretim Kurulu. <https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=3VM36BZlJYIj8YNEMLfgbg&no=aa51IP4gZkXCg00AsecUOQ>
- OĞUZMAN, Kemal/ ÖZ, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt: 2, 15. Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2020.
- Yavuz, E. (2018). Prof. Dr. Hüseyin Hatemi’ye 80. Yıl Armağanı (80. Yıl Sempozyumu Tebliğleri). Y. Güllüoğlu Altun (Yay. haz.), Yapı Malikinin Sorumluluğuna İlişkin Türk Borçlar Kanunu ve 4708 S. Yapı Denetimi Hakkında Kanunundaki Hükümlerin Karşılaştırılması(s. 305-310). On İki Levha Yayıncılık.
- Yayla, A. (2015). İdarenin Kusursuz Sorumluluğu. On İki Levha Yayıncılık.
- Yongalık, A. (2001). Zorunlu Deprem Sigortası. Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, 21, s. 164-165.
- ZEVKLİLER, Aydın GÖKYAYLA, Emre, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 20. Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2020.
Referanslar
- [1] Yayla, A. (2015). İdarenin Kusursuz Sorumluluğu. On İki Levha Yayıncılık.
- [2] Ateş, T. (2013), Deprem Hukuku, Bilge Yayınevi.
- [3] D.10.D. 04.05.1999, 7453/2213.
- [4] Atay, Ender Ethem, Odabaşı, Hasan, Gökcan,Tahsin (2003), İdarenin Sorumluluğu ve Tazminat Davaları, Seçkin Yayıncılık.
- [5] Atay, Ender Ethem, (2012), İdare Hukuku, Turhan Kitabevi
- [6] ibid.
- [7] Özay, İl Han, Günışığında Yönetim, Filiz Kitabevi, İstanbul 2004, s. 878; Gözler/Kaplan, s. 788. Gözübüyük mücbir sebebin unsurlarının “kusursuzluk, sezilemezlik, karşı konulamazlık, gerçeklik” olduğunu ifade etmektedir. Gözübüyük, s. 66; “Gerek yargısal kararlar, gerekse öğretide kabul edilen bu tanımlamaya göre zorlayıcı sebep kavramını oluşturan temel unsur, “dışsallığın” yanı sıra “önlenemez” ve “öngörülemez” olmasıdır”. D.İ.D.D.K., Karar Tarihi: 17.12.2009, E. 2008/11, K. 2009/3108.
- [8] Bucaktepe, Adil, DEPREMDEN DOLAYI İDARENİN SORUMLULUĞU, s. 93-122.
- [9] Bucaktepe, A. (2015). Depremden Dolayı İdarenin Sorumluluğu. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 17-18 (26-27-28-29) , 93-122. Retrieved from: <https://dergipark.org.tr/tr/pub/duhfd/issue/23027/246202>
- [10] Duman, İlker Hasan, (2017), İnşaat Hukuku, Seçkin Yayıncılık.
- [11] OĞUZMAN, Kemal/ ÖZ, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt: 2, 15. Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2020.
- [12] ZEVKLİLER, Aydın GÖKYAYLA, Emre, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 20. Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2020.
- [13] ibid.
- [14] Yavuz, E. (2018). Prof. Dr. Hüseyin Hatemi’ye 80. Yıl Armağanı (80. Yıl Sempozyumu Tebliğleri). Y. Güllüoğlu Altun (Yay. haz.), Yapı Malikinin Sorumluluğuna İlişkin Türk Borçlar Kanunu ve 4708 S. Yapı Denetimi Hakkında Kanunundaki Hükümlerin Karşılaştırılması (s. 305-310). On İki Levha Yayıncılık.
- [15] Karayalçın, Y. (2003). Müteahhidin ve Yapı Denetim Kuruluşunun Deprem Zararından Sorumluluğu – Garanti Süresi- Zamanaşımı Def’i- Dürüstlük İlkesine Aykırılık. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, 0, s. 27-30.
- [16] ibid.
- [17] Yongalık, A. (2001). Zorunlu Deprem Sigortası. Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, 21, s. 164-165.
- [18] Kaya, Z. . (2021). Trafik Sigortası kapsamında sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğü (Yayın No: 675488) [Yüksek Lisans, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi]. Yükseköğretim Kurulu. <https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=3VM36BZlJYIj8YNEMLfgbg&no=aa51IP4gZkXCg00AsecUOQ>
- [19] Biten, B. Y. . (2022). Kasko sözleşmesi (Yayın No: 722785) [Yüksek Lisans, Akdeniz Üniversitesi]. Yükseköğretim Kurulu. <https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=bE3l0bKDtxaHqOafFgpWTg&no=Vg4o0nNAxmpp1q66t6dGcQ>
- [20] IŞIK, K. (2019). Türkiye’de olağanüstü hal dönemlerinde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması (Yayın No: 603888) [Yüksek Lisans, Çankaya Üniversitesi]. Yükseköğretim Kurulu.
Anahtar Kelimeler: Deprem Kaynaklı Zararların Tazmini, Evi Yıkılan veya Hasar Gören Vatandaşın Hakları, Deprem Nedeniyle Ortaya Çıkan Zararlar, Depremde Oluşan Zararlardan İdarenin Sorumluluğu, Deprem Can ve Mal Kayıplarının Tazmini.