[rt_reading_time label="Okuma Süresi:" postfix="Dakika" postfix_singular="Dakika"]

İbraname Nedir? Türk İş Hukuku’nda İbraname

Yazar: BEGÜM BAYRAM
İbraname Nedir?

Kelime olarak ibra; aklama, temize çıkarma anlamlarına gelmektedir.[1] İbranın, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 132. maddesinde; borcu ifa edilmeksizin sona erdiren haller arasında sayıldığı görülmektedir. İş Hukuku bakımından ibraname ise en basit haliyle işçinin işten ayrılırken başta kıdem olmak üzere ihbar, genel tatil ve yıllık izin alacağı gibi tüm alacaklarını işverenden aldığını, işverenden herhangi bir alacağı kalmadığını yani işverenin ibra edildiğini gösteren ve işçi tarafından imzalanan belgedir. İş Hukuku’nda ibranın hukuki sebebi sulh anlaşmasıdır.[2] İşverenin bu belgeyi almaktaki amacı; işçinin gelecekte alacaklarını dava etmesi ihtimalinde, ibranamenin mahkemeye alacakların mevcut olmadığına dair sunabileceği ispatlayıcı bir belge olmasıdır.

Önemli bir hukuki mesele olan ibraname, Yargıtay kararlarında çokça tartışılmasına ve Yargıtay tarafından geçerlilik unsurlarının birçok kararda belirtilmesine karşın 1 Temmuz 2012 tarihine kadar Borçlar Kanunu, İş Kanunu veya başka herhangi bir mevzuatta düzenlenmemişti. Yargıtay içtihatları ile giderilen yasa boşluğunun büyük bir kısmını 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 420 ile açıklığa kavuşmuştur.[3]

Maddenin 2. fıkrasında ibra sözleşmelerinin geçerlilik koşulları sıralanmıştır. Maddenin devamında, ibranamenin geçerli sayılabilmesi için belirtilen unsurların herhangi birinin eksikliği halinde ibra sözleşmesinin kesin olarak hükümsüz olacağı açıkça belirtilmiştir.

Dikkat edilmesi gereken önemli bir husus; TBK madde 420’de sıralanan geçerlilik koşulları kanunun yürürlük tarihinden sonra yani 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibranameler için geçerlidir. Yargıtay bu konuya ilişkin kararlarında, “6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.[4] demiştir.

Hükmün devamında ibranamenin gerçekte hak kazanılan tutarın altında olduğu durumlarda, ibranamenin makbuz niteliği taşıyacağı ve işçinin hak kazanılan gerçek tutarı talep edebileceği belirtilmektedir. Banka dışı yollarla ödenmesi halinde ise düzenlenen belgeye makbuz değeri tanınmamıştır.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre İbranamenin Geçerlilik Şartları

Yazılılık

İbrayı düzenleyen TBK’nın 132. maddesinde ibranın herhangi bir şekle tabi olmadığı belirtilmiş olmasının yanında, iş hukukundaki ibranamelere ilişkin özel olarak düzenlenen 420. maddede ibra sözleşmesi yazılı şekil şartına bağlanmıştır. Bu hükümde ibranamenin yazılı olma şekil şartı ile anlaşılması gereken basit biçimde yazılmasının yeterli olmasıdır. Yazılı şekil kural olarak kabul edildiği için Kanun’un 14. maddesi gereği bunun bir uzantısı olarak imzanın gerekliliği de kabul edilmelidir. İşçinin imzasını taşıyan ve işvereni borçtan kurtarmaya yönelen herhangi bir belge, ibraname olarak kabul edilebilir. Bilgisayarda, elle ya da noter huzurunda yapılması konusunda bir ayrım yoktur.[5] Ancak, noterde düzenlenmesi, ibranamenin düzenleme zamanına ilişkin olarak çıkabilecek uyuşmazlıklarda ispat etme yönünden daha avantajlıdır.

Hüküm gereğince: “işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması” gerekmektedir. Dolayısıyla işçinin işverenden alacağını ibra etmesine ilişkin sözleşmenin yazılı yapılması bir geçerlilik koşulu olmasına karşın işverenin işçiden alacağına yönelik ibranamede yazılı şekil zorunlu değildir.

Bir (1) Aylık Süre

İş sözleşmesi devam ederken ya da sözleşmenin sona ermesinden sonra, ancak bir aylık süre geçmeden alınan ibranameler geçersiz sayılır.

İş Kanunu madde 20’de feshe itiraz için 1 aylık hak düşürücü süre düzenlenmiştir. İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, arabulucuya başvurmak zorundadır. Kanun Koyucu da ibraname düzenleme tarihini bu düzenlemeye uygun olarak getirmiştir. İşçinin işe dönmemesi halinde ibranamede yer alacak olan tüm alacakları hesaplanacaktır.

İlgilinizi Çekebilir:

Bu 1 aylık bekleme süresine ilişkin hükümle ilgili, öğretide işverenlerin, işçiye yapacakları ihbar ve kıdem tazminatı ödemesini 1 aylık sürenin sonuna ertelemesi yoluna giderek bu düzenlemeyi kötü niyetle kullanmalarının mümkün olduğuna ilişkin eleştiriler ortaya çıkmıştır. Ancak, bu bekleme süresi ifayı ilgilendiren bir husus değildir, dolayısıyla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı gibi haklarının ödeme tarihi 1 ay ertelenmez.

Yargıtay, ibranamenin düzenlenme zamanı ile ilgili kararlarında: “6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 19. maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir. Geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanıyla ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesihle muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.[6] demiştir.

Alacak Türlerinin ve Miktarlarının Yazılması

TBK madde 420′ de ibranın geçerliliği için aranan bir diğer şart ise ibraya konu tazminat ya da alacağın kuşkuya yer vermeyecek şekilde, ayrı ayrı metin içinde (maaş, fazla mesai, yıllık ücretli izin alacağı, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacağı vb.) rakam ve yazıyla yazılmış olması gerekir. Ayrıca, ibraname içeriğinde çalışma süreleri belirtilmeli ve işçiye verilen para ile ölçülebilir sosyal haklar da düzenlenmelidir. Burada açıkça belirtilmesi gereken husus; hak kazanılan işçilik alacağı tutarı değil, yapılan ödeme miktarıdır. Yalnızca alacak türünün ya da ödenen miktarın yazılı olduğu ibra sözleşmeleri geçersiz sayılmalıdır.[7]

Noksansız ve Banka Aracılığı ile Ödeme Yapılması

TBK’nın 420. maddesinde ibranamenin şartları arasında sayılan bu ibare ise ibra kavramı ile bağdaşmamaktadır. İbranın TBK’nın 132. maddesinde borcu sona erdiren haller arasında sayıldığı görülmektedir.[8] Dolayısıyla ibraname, bir borcun tam ya da kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan borcun sona erme şekillerinden biri olarak tanımlanmıştır. Ödemenin yapılmış olması halinde ise borç ifa ile sona ermiş olur ve ibra kurumunun kullanılması olanaksız hale gelir. Öğretide de Kanun Koyucu’nun bu şartı getirirken ibra ve ifa kurumlarını karıştırdığı ileri sürülmektedir. İşçilik alacaklarının tam olarak ödenmesi halinde borç ibraname ile değil, yapılan ödeme ile yani ifa ile sona erer. Dolayısıyla, işçinin işverenden alacağının banka aracılığıyla tam olarak ödenmesi halinde, ibraname yalnızca borcun kalmadığını gösteren bir belge hükmünde olur. Bu durumda da ibradan bahsetmeye imkân yoktur. Bu açıdan öğretide bu hüküm haklı olarak eleştirilerek, “işçilik alacaklarından ibranın mümkün olmadığı görülmektedir” denilmektedir.[9]

Öte yandan, ödemenin tamamının yapılmış olduğu banka aracılığıyla ödeme yapılması ile değil de başkaca yazılı delillerle kanıtlanırsa ibranın geçersiz olması da değersizdir. Çünkü, borç zaten ifa yoluyla sona ermiş olacaktır. Düzenlemeye göre; bankaya ödeme yapılmamışsa ibraname geçersizdir. Kısmi ödeme yapılmışsa makbuz değerindedir. Dolayısıyla, ibra değeri bulunmamaktadır. İbra ile ifa bu şekilde yine karıştırılmış olmaktadır.[10]

Bütün şartlar sağlandığı taktirde, ibra sözleşmesinde aksine bir hüküm de yoksa, asıl alacak ile faiz, rehin, ceza koşulu gibi fer’i haklar da sona erer. Ancak, alacaklı, işlemiş faiz veya gerçekleşmiş cezai şart alacağını saklı tutmuşsa, ibraya rağmen bunlar varlıklarını sürdürür.

Ayrıca, Yargıtay’a göre; zarar miktarı ve işçinin kusuru, varsa kusuruna isabet eden zarar miktarı belirlenmeden işçinin işverenden olan bazı alacaklarından işverene verdiği zarar tutarında kesinti yapılmasına muvafakat etmesi ve buna dayalı olarak verdiği ibraname geçerli kabul edilemez.[11]

Sonuç

İbraname alacaklının borçludan tüm alacağını aldığını, herhangi bir alacağı kalmadığını ve onu ibra ettiğini gösteren belgedir. İşçinin ibranamesi” yeni bir düzenleme olmasına karşın, İş Hukuku’na yabancı bir kavram değildir.

Bu önemli hukuki mesele uzunca bir süre Yargıtay kararlarında çokça tartışılmış ve TBK’da düzenlenene kadar bazı zorunlu unsurları Yargıtay içtihatları ile ortaya konmaya çalışılmıştır. İş Hukuku’nda ibraname ilgili yasal boşluğu ise, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile getirilen düzenlemeler sonlandırmıştır.

Kanun Koyucu, ibranamenin mevzuata girmesiyle birlikte gerek yargı kararlarını gerekse öğretideki tartışmaları dikkate alarak geçerliliği için bir kısım koşullar getirmiştir.[12] Buna ilişkin sıkı şartlar TBK madde 420’de sıralanmıştır. Hüküm uyarınca; ibranamenin geçerli olması için öncelikle ibranın yazılı olması, ibraname tarihinin sözleşmenin sona ermesinden en az 1 ay sonrası olması, ibraya konu alacağının türü ve miktarının açıkça yazılı olması, ödemenin noksansız ve banka aracılığı ile yapılmış olması gerekmektedir. Sayılan şartların hepsi birlikte var olmalıdır. Bu unsurlardan birini taşımayan ibra sözleşmelerinin kesin olarak hükümsüz olacağı da madde devamında belirtilmiştir. Bu şartlar sağlanmamış, ancak işçi tarafından imzalanmış bir ibra sözleşmesinin varlığı halinde işçi yine de alacaklarını talep edebilecektir, ancak işçinin alacaklarının ödenmesini talep etme hakkı olmayacaktır.

Şartları değerlendirdiğimizde, banka aracılığıyla eksiksiz şekilde ödeme yapılmadığı taktirde ibranamenin geçerliliğinin olmayacağı ibaresi, ibraname kavramı ile bağdaşmayan ve ibraname kurumunu tamamen kullanışsız bir hale getiren bir düzenleme olmuştur. Bu koşul ile işverenin işçiye olan borcunun ibra yoluyla sona ermesi teknik olarak olanaksız hale getirilmiştir.[13] Çünkü, ödeme yapılması halinde ibra değil, ifa söz konusu olur ve borç ifa ile son bulmuş olur. İbranın Kanun’da ifa olmaksızın borcu sona erdiren haller arasında sayılmasına karşın, Kanun Koyucu ibranın şartlarını sayarken ise borcun ancak ifa ile sona erdirileceğini belirtmiştir. Borç zaten ifa ile son bulmuşken, sona eren bir borca ilişkin ibraname düzenlenmesi halinde bunun bir ibra niteliği kalmayacaktır. Bu halde de, ibraname yalnızca İspat Hukuku açısından bir anlam ifade edebilir hale gelmiştir.

  • Aynı hükmün devamında; borcun kısmi olarak bankadan ödendiği taktirde makbuz hükmünde olacağı, banka dışı yollarla ödenmesi halinde ise düzenlenen belgeye makbuz değeri bile tanınmamasına ilişkin düzenleme ise işçinin sebepsiz zenginleşmesine sebep olabilir.
  • Tüm bu açıklamalar ve kanun hükümleri ışığında; İş Hukuku’nda borcun ibra ile sona eremeyeceği, her şekilde ifanın gerektiği ve dolayısıyla ibraname diye bir kurumun işleyemediği kanaatindeyiz. İbraname sadece ispat açısından bir belge niteliğindedir. İbranın İş Hukuku’nda kullanılabilmesi için şartlarının buna uygun hale getirilmesi gerekmektedir.

Kaynakça & Referanslar

  • [1] <sozluk.gov.tr> (erişim tarihi 28.09.2020).
  • [3] Kılıçoğlu-Şenocak, İş Kanunu Şerhi, Legal, İstanbul, 3. Baskı, 2013, s. 1096i
  • [4] “V. Ceza Koşulu ve İbra / MADDE 420 – Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir. İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur. İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır.
  • [5] Yargıtay 9. H.D. 13.01.2014, E. 2011/51524, K. 2014/50; Yargıtay 9. H.D. 15.05.2013, E. 2011/11945, K. 2013/14577; Yargıtay 9. H.D. 03.06.2013, E. 2011/16836, K. 2013/16894.
  • [6] Av. Metin POLAT, YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA İBRANAME, 12 KASIM 2015.
  • [7] Yargıtay 9. H.D. 15.05.2013, E. 2011/11945, K. 2013/14577; Yargıtay 9. H.D. 03.06.2013, E. 2011/16836, K. 2013/16894.
  • [8] AV. METİN POLAT, YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA İBRANAME, 12 Kasım 2015.
  • [9]“B. İbra – MADDE 132 – Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.
  • [10] Doç. Dr. Mustafa AKSU, TÜRK BORÇLAR KANUNU’NUN GETİRDİĞİ YENİLİKLERDEN İBRA.
  • [11] Arş. Gör. Ayça İZMİRLİOĞLU, 6098 SAYILI KANUNA GÖRE İBRANAME.
  • [12] Metin POLAT, YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA İBRANAME, 12 KASIM 2015.
  • [13] Murat YETİK, İŞ HUKUKU’NDA İBRANAME.