HUKUK & DANIŞMANLIK
İşveren İşçiye Avans Vermek Zorunda Mıdır?
Mevzuat hükümleri incelendiğinde avansın tanımına rastlanılmamaktadır. Yargıtay’ın birçok kararında avans kavramını; “işçinin henüz ücrete hak kazanmadığı bir dönemde ihtiyacına karşılık işverence yapılan ödeme”[1] olarak tanımlanmıştır. 4857 sayılı İş Kanunu’nda işçinin avans talebi ve işverenin avans ödeme yükümlülüğü gibi avans ödemesine ilişkin ayrıca bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, İş Kanunu madde 57’de ‘‘yıllık izin ücreti’’ başlığı altında tek bir avans türü düzenlenmiştir. Avans ödemesi, İş Kanunu’nda düzenlenmemiş olmasına rağmen uygulamada sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, İş Kanunu kapsamında olan işçiler için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki hükümler uygulanır. Avans ödemesi ile ilgili yalnızca İş Kanunu’nda değil 5953 sayılı Basın İş Kanunu’nda da düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nda avans ödemesi ile ilgili hüküm yer almaktadır.[2]
Borçlar Kanunun’da Avans
6098 sayılı Borçlar Kanunu madde 406 son paragrafta avans ödemesine ilişkin “İşveren, işçiye zorunlu ihtiyacının ortaya çıkması halinde ve hakkaniyet gereği ödeyebilecek durumda ise, hizmetiyle orantılı olarak avans vermekle yükümlüdür.’’ hükmü düzenlenmiştir. Kanun koyucu işverene avans ödeme yükümlülüğünü maddeden de anlaşıldığı gibi üç şarta bağlamıştır.
İşçinin Zorunlu İhtiyacının Olması
İlgili kanunda zorunlu ihtiyaç durumları düzenlenmemiştir. Ancak hastalık veyahut borcu sebebiyle icra yoluyla ödeme emri tebliğ edildiği gibi işçinin zorunlu ihtiyacının olduğu durumlarda; işçi, avans talep edebilmektedir. Bu zaruriyet durumunun doğruluğunun ispatı ile ilgili tartışmalar bulunmaktadır. Bir görüş; işçinin zorunlu ihtiyacının olduğunu beyan etmesini yeterli bulurken diğer bir görüş ise; işçinin zaruriyet halini açıklamak ve kanıtlamak zorunda olduğunu ancak o zaman bu şartın gerçekleşebileceğini savunmaktadır.[3]
İşverenin Hakkaniyet Gereği Ödeyebilecek Durumda Olması
Kanun koyucu, işverenin avans ödemesi yükümlülüğünün olabilmesi için işverenin hakkaniyet gereği ödeyebilecek durumda olmasını şart koşmuştur. İşveren avans ödemesi halinde zor duruma düşmeyecek ve zarara uğramayacak ise bu şart sağlanmış olur.[4] Aksi taktirde işverenin avans ödeme yükümlüğü ortadan kalkacaktır.
Hizmet ile Orantılı Avans Verme
Avans işçiye talep edildiği tarihe kadar olan süredeki hizmetinin karşılığı oranında verilmesi gerekir. İşçinin hizmeti sonucu hak ettiği miktardan fazla avans verilemez.
İş ilişkisi kurulduktan bir gün sonra işçiye bir miktar para verilmesi durumunda Yargıtay taraflar arasında transfer ödemesi öngören bir sözleşme bulunmaması halinde iş ilişkisi kurulduktan bir gün sonra olsa bile yapılan ödemeyi avans olarak kabul etmiştir.[5]
Bu şartların aynı anda sağlanması halinde işveren avans ödemesi yapmak zorundadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 416 maddesinin son fıkrasında avans ile ilgili olarak ‘’İşçi, sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmek için düzenli olarak masraf yapıyorsa, kendisine en az ayda bir olmak üzere belirli aralıklarla uygun bir avans verilir.’’ hükmü düzenlenmiştir. Bu madde ile hizmetin ifası için gerekli giderler kapsamında avans alacağının vukuu bulacağı öngörülmüştür. Bu madde kapsamında maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi “hizmetin ifası için düzenli olarak yapılması gereken masraflar” söz konusu olduğunda işçinin avans alacağı hakkı doğmaktadır.
İş Kanunu’nda Avans
İş Kanunu m. 57’deki; “İşveren, yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye, yıllık izin dönemine ilişkin ücretini ilgili işçinin izine başlamasından önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermek zorundadır.” Düzenlemeden de anlaşılacağı üzere İş Kanunu’nda tek bir avans ödemesi düzenlenmiştir. Doktrinde farklı tanımlarının bulunduğu yıllık ücretli iznin asıl amacı işçinin geçici süreliğine iş yükünden kurtularak ekonomik kaygılar gütmeden bedensel ve ruhsal yorgunluğunu atmasıdır. Anayasada düzenlenen dinlenme hakkı niteliğinde olan yıllık ücretli izin ve İş Kanunu gereğince de vazgeçilemez bir haktır.[6]
Kanun koyucu bu çerçevede bu hüküm ile işçinin ücretli yıllık izin döneminde ekonomik kaygıları olmadan dinlenebilmesini amaçlamaktadır.
Yıllık ücretli izin ücreti İş Kanunu madde 57 fıkra 2’de aynı kanunun 50. maddesine yapılan atıf göz önüne alınarak çıplak ücret olarak hesaplanmalıdır. Yani işçinin, sözleşme ile belirlenen ve içinde ikramiye, prim, sosyal yardımlar ve diğer ücret eklerinin bulunmadığı şekilde hesaplanmalıdır. Aynı zamanda yıllık ücretli izin süresinde kalan hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin de aynı maddenin son fıkrası gereğince ayrıca ödenmesi gerekmektedir. Bu maddeye benzer olarak Deniz İş Kanunu’nda bir düzenleme bulunmamasının aksine Basın İş Kanunu’nda sadece hafta tatili gününün izine eklenerek bu günlere ilişkin ücretin ayrıca ödeneceği hükmedilmiştir.[7]
Yıllık ücretli izin döneminde işçinin başka bir işte çalışması “izinde çalışma yasağı” olarak İş Kanunu’nun 58. maddesinde düzenlenmiştir. Hükme göre bir işçi yıllık ücretli izin süresinde eğer başka bir işte ücret karşılığı çalışırsa işveren tarafından kendisine verilen ücret geri alınır.
Çalışma yasağının ihlalinin sonucu bir yaptırıma bağlanmışsa da Yargıtay, olayın özelliğine göre çalışma yasağına aykırı bir davranış haklı fesih sebebi değilse de eylemin geçerli neden teşkil etmesi halinde haklı fesih sebebi olarak kabul edileceği kararını vermiştir.[8]
Avans Ödemesinin Yapılmaması
İşverenin yukarıda açıkladığım koşullarda avans ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak avans ödemesinin yapılmadığı durumlarda iş akdinin işçi tarafından feshedilmesinin haklılığı konusunda tartışmalar vardır.
Bir görüşe göre 4857 sayılı İş Kanunu’nda avans ödemeleri kapsamında bir hükmün bulunmaması sebebiyle eğer işveren iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi ile avans taahhütün de bulunmadıysa ya da avans ödemesi kapsamında işyeri uygulaması bulunmuyorsa işverenin sorumluluğu olmayacaktır.
Diğer bir görüş ise Borçlar Kanunu madde 406 son fıkrasında yer alan şartların gerçekleşmesi halinde işveren avans ödemesini yapmıyorsa işçinin sözleşme akdini haklı sebeple feshedebileceği yönündedir. Avansın niteliği itibari ile ücret olduğu, belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde avans ödemesi yapılmayan işçinin haklı nedenle fesih hakkının bulunduğu da savunulan diğer bir görüştür.[9]
Yargıtay ise İş Kanunu’nda haklı nedenle fesih hakkını düzenleyen 24. maddede, avans verilmemesinin sebep olarak belirtilmediğini, işveren ve işçi arasında avans ödemesini kapsayan bir sözleşme bulunmaması halinde işçi tarafından yapılacak feshin, haklı fesih olarak değerlendirilemeyeceğini kabul etmiştir.[10]
Kaynakça
- BİRLİKSEVEN, Eda Polat, 4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre Yıllık Ücretli İzin, Yüksek Lisans Tezi, Erzincan, 2018.
- SİPAHİ, Poyraz Yağan , İş Hukukunda İşçi Ücretinin Ödenmemesi, Doktora Tezi, İstanbul, 2020.
- TUGAY Mustafa, ‘‘Yıllık Ücretli İzin’’, Yaşar Hukuk Dergisi C. 1 S. 2 Temmuz 2019.
Referanslar
- [1] Y9HD, 23.06.2009 tarihi, E.2007/33269, K.2009/17717 sayılı kararı, (<legalbank.net>).
- [2] SİPAHİ, Poyraz Yağan , İş Hukukunda İşçi Ücretinin Ödenmemesi, Doktora Tezi, İstanbul, 2020, s. 149 vd.
- [3] Sipahi, s. 150.
- [4]Y9HD, 23.06.2009 tarihi, E.2007/33269, K.2009/17717 sayılı kararı.
- [5] Y9HD, 23.05.2006, E.2005/34042, K.2006/15207 sayılı kararı.
- [6] BİRLİKSEVEN, Eda Polat, 4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre Yıllık Ücretli İzin, Yüksek Lisans Tezi, Erzincan, 2018, s. 5.
- [7] TUGAY Mustafa, ‘‘Yıllık Ücretli İzin’’,Yaşar Hukuk Dergisi C. 1 S. 2 Temmuz 2019, s. 230.
- [8] Y9HD, 24.01.2011, E. 2009/46353, K. 2011/91 sayılı kararı.
- [9] Sipahi, s. 324 ve dn.1158.
- [10] Y9HD, 26.06.2020, E.2016/18215, K.2020/6511 sayılı kararı.