[rt_reading_time label="Okuma Süresi:" postfix="Dakika" postfix_singular="Dakika"]

Kamulaştırmasız El Atma

Yazarlar: KERİM KOCAMAN, GÜLİZ ARPALI, EMİN ANBAR
Kamulaştırmasız El Atma

MGC Legal ekibinin kaleme aldığı işbu “Kamulaştırmasız El Atma” başlıklı makalemizi okumanıza sunarız.

Kamulaştırma konusu taşınmaz mallar, kişilerin mülkiyet hakkının koruması kapsamındadır. Mülkiyet hakkı, AİHS[1] ve Anayasa[2]’da ve çeşitli ulusal ve uluslararası bildirgelerde, sözleşmelerde ve benzeri hukuki metinlerde korunmaktadır. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‘nde (AİHS) mülkiyet hakkının yalnızca kamu yararı amacıyla sınırlandırılabileceği öngörülmektedir.

Kamulaştırma, niteliği itibari ile kamu yararına yöneliktir ve Anayasa ve AİHS kamu yararını meşru bir amaç olarak kabul etmektedir. Eğer ki idarenin işlem ve eylemlerinin yöneldiği meşru amaç (mülkiyet hakkı bakımından kamu yararı), ölçülülük ilkesi ile bağdaşmıyorsa ilgili hukuki metinler bakımından hak ihlalinin meydana geleceğini söylememiz gerekmektedir. Ölçülülük ilkesi, idarenin işlem ve eylemlerini gerçekleştirerek sağlamak istediği “menfaat ile insanların hak ve özgürlüklerinin arasında makul bir dengenin” sağlanmasıdır.

İdarenin kamulaştırmasız el atmada bulunduğu somut olaylarda ölçülülük ilkesi dikkatle incelenmelidir ve eğer ki söz konusu müdahale ölçülülük ilkesine aykırı ise ve mülkiyet hakkının özüne dokunmakta ise ilgili usuî şartlarının sağlanması ile Anayasa Mahkemesi’ne Anayasa Şikayeti yolu ile başvuru ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru yoluna gidilebilir.

Kamulaştırma, idarenin kamu yararına yönelik olarak kamu hizmetini yerine getirmek amacıyla, gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinde bulunan taşınmaz malları, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nda belirtilen usuller ile taşınmaz maliklerinin mülkiyetinin tek taraflı irade ile sona erdirilmesidir.

Kamulaştırmasız el atma ise, 2942 sayılı Kanun’da belirtilen usullere uyulmaksızın idarenin özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmazlara müdahalesi olarak tanımlanabilir. Kamulaştırmasız el atmanın oluşabilmesi için bazı şartların bulunması gerekmektedir.

Kamulaştırmasız El Atmanın Oluşması İçin Gereken Şartlar Nelerdir?

  • Taşınmazın Özel Hukuk Kişinin Mülkiyetinde Bulunması,
  • Kamulaştırma Yetkisine Sahip İdare Tarafından Kamulaştırma Yapılmaksızın Fiili El Konulması,
  • El Koymanın Kamu Yararı Amacıyla Gerçekleşmesi,
  • El Koymanın Hukuka Aykırı Olması,
  • El Koymanın Sürekli ve Kalıcı Olma Niyeti ile Gerçekleştirilmesi.

Kamulaştırmasız El Atmanın Türleri nelerdir?

Kamulaştırmasız el atmanın iki türü mevcuttur. Bunlar: fiili el atma ve hukuki el atmadır.

Fiili El Atma Nedir?

Özel mülkiyette bulunan taşınmaza idarenin fiili müdahalesidir. Bu müdahale ile taşınmazın maliki özel hukuk kişisi ilgili taşınmaza malik olmasından doğan haklardan fiili olarak yararlanmasına engel olunmaktadır. Fiili atma, idarenin söz konusu taşınmaza malik olma niyeti ile zilyet olmasının tespiti ile belirlenecektir.

Fiili el atmada bulunan idare, söz konusu taşınmazın bulunduğu alanda görev bakımından yetkili olmalıdır. Aksi takdirde kamulaştırmasız el atma değil idarenin gerçekleştirdiği haksız fiilden bahsedilecektir. Bunun tazmini ise Türk Borçlar Kanunu hükümlerinin ilgili maddeleri ile gerçekleşecektir.

Hukuki El Atma Nedir?

Hukuki el atma, idare tarafından yapılan kamu yarına yönelik hukuki düzenlemeler ile gerçekleşmektedir. Bu hukuki düzenlemeler, özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmazlara müdahalede etmektedir. Bu müdahalelerin hukuka uygun olması, kamulaştırma usulüne uyularak gerçekleştirilmesine bağlıdır.

İdare düzenlemesi, malikin mülkiyet hakkından doğan yetkilerini (kullanma, yararlanma, tasarruf) sınırlandırmaktadır. Müdahale, irtifak hakkı tesis edilerek doğabileceği gibi imar planları ile de doğabilecektir. Fiili atma ile hukuki el atma arasındaki esas fark ortada hukuki işlemin bulunmasıdır. Ayrıca, hukuki el atmada idare taşınmazın zilyedi değildir.

Kamulaştırmasız El Atma Halinde Açılabilecek Davalar Hangileridir?

Müdahalenin Men’i Davası (Haksız El Atmanın Önlenmesi)

Bu dava esasen Türk Medeni Kanunu’nda[3] (TMK) malike mülkiyet hakkını koruması amacıyla tanınmıştır. Haksız el atmanın önlenmesi davasının açılabilmesi için iki şart aranmaktadır. Bunlar: müdahalenin hukuka uygun olmaması yani haksız olması ve dava açacak kişinin, müdahalede bulunulan taşınmazın maliki olmasıdır.

Bu dava ile malik, taşınmazına gerçekleştirilen kamulaştırmasız el atmanın önlenmesini, eğer ki müdahale konusu taşınmaz üzerinde herhangi bir değişiklik meydana gelmiş ise eski hale getirilmesi talep edebilir.

Müdahalenin men’i davası, fiili el atmadan doğan kamulaştırmasız el atma ise görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yer bakımından yetkide ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.[4]

Eğer ki hukuki el atmadan doğan kamulaştırmasız el atma ise idari işleme karşı iptal davası açılması gerekmektedir. Bu ise İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) hükümleri uyarınca görevli mahkemeler İdare Mahkemeleri’dir. Yetki bakımından taşınmaz malın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.

Müdahalenin men’i davası, idarenin taşınmaza müdahalesi mevcut olduğu sürece açılabilecektir. Herhangi bir zamanaşımı ile sınırlandırılmamıştır.

Müdahalenin men’i davası nispi harca tabidir. Dava açılırken davacıdan dava değerinin 68.31 oranında hesaplanan nisbi harcın ¼ peşin harç olarak alınır. Ayrıca, her yıl bütçe kanunları ile tespit edilen başvurma harcı alınır.

Vekalet ücreti de aynı şekilde dava konusuna göre belirlenebilecektir ve nispidir.

Bedel Tespit Davası (Kamulaştırmasız El Atma Davası)

Bu davayı müdahalenin men’i davasından ayıran özelliği, malikin mülkiyet hakkından feragat ederek el atılan taşınmazın bedelini talep etmesi ve kamulaştırmaya rıza göstermesidir. Bu dava, Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinde “kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti” başlığı altında düzenlenmiştir. Maddeye göre bedel tespiti davası açılmadan önce tarafların uzlaşma usulünü uygulamaları gerekmektedir. Uzlaşma, bedel tespit davasının açılmasında dava şartıdır.

Uzlaşmaya ilişkin hükümler geçici 6. maddede düzenlenmektedir. Bu uzlaşma hakkında konumuz bakımından bilinmesi gerekenler:

  • İdarenin daveti veya malikin müracaatı üzerine, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının idarenin daveti veya malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve Kamulaştırma Kanunun 11’inci ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edilir.
  • Uzlaşma; idareye ait taşınmazın trampası, idareye ait taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tanınması veya imar mevzuatı çerçevesinde başka bir yerde imar hakkı kullandırılması suretiyle veya bunların mümkün olmaması hâlinde nakdi bedel üzerinden yapılabilir.
  • Uzlaşma görüşmeleri, hukuki veya fiili engel bulunmadığı takdirde davete icabet tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılır ve uzlaşmaya varılıp varılmadığı, malik veya temsilcisi ile komisyon üyeleri tarafından imzalanan bir tutanağa bağlanır. İleriki süreçte açılmak istenen bedel tespit davasında dava şartı olan uzlaşma, bu tutanağın dilekçeye eklenmesi ile sağlanmış olacaktır.
  • İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği tarihten itibaren üç ay içinde malik veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir.

Bedel tespit davası, taşınmazın bulunduğu yerde bulunan asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır. Bedel tespit davasında harç ücreti maktu olarak belirlenecektir. Vekalet ücreti de maktudur.

İdarenin Kamulaştırmasız El Atması Nedeniyle Ecrimisil (Haksız İşgal Tazminatı)

Haksız işgal tazminatı davası, idarenin gerçekleştirdiği haksız fiil sebebiyle malikin taşınmazın mülkiyetine sahip olmaktan kaynaklanan haklardan mahrum kalması sebebi ile istenebilecek bir tazminattır. Ecrimisil tazminatı belirtildiği üzere, malikin kullanma ve yararlanma haklarından mahrum kalmasından doğmuştur.

Burada taşınmazın semelerelerinin bulunması halinde ve kamulaştırmasız el atma ile bu semerelerden mahrum kalınmış ise bu tazminat davası ile açılabilecektir. Malik, mülkiyetindeki taşınmaz hakkında kullanma ve yararlanma yetkilerini, idarenin haksız el koymasından ötürü kullanamamıştır. Burada idarenin bunu tazminle yükümlü olduğu söylenmelidir. İdarenin borcu, haksız fiilden kaynaklanmaktadır.

Haksız işgal tazminatını doğuran hukuki sebep haksız fiildir fakat Yargıtay, ecrimisil davasının zamanaşımı süresini kira sözleşmesinden doğan alacakların zamanaşımını yani 5 yıllık süreyi dikkate almıştır.[5]

Bu dava haksız el atma davası ile birlikte açılabilmektedir. Eğer ki bu dava haksız el atmanın önlenmesi davası ile birlikte açılacak ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi olan yetkilidir. Görevli mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Bu dava haksız el atmanın men’i davasından ayrı olarak açılacaksa zararın meydana geldiği veya meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yerde ve orada bulunan Asliye Hukuk Mahkemesinde açılabilecektir.

Bu davayı malik açabileceği gibi taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak sahibi de açabilecektir. Örneğin; taşınmazın kira sözleşmesi konusu olduğu ve kiracının, kiracılık hakkından kaynaklanan haklarını idarenin haksız el atması sebebiyle kullanamadığı hallerde kiracı ecrmisil davasını açabilecektir. Burada kiracının dava şartlarından olan taraf ehliyetine sahip olduğunu söylenebilecektir.

Dava harcı, dava konusuna göre belirlenecektir (Nispi harç).

Vekalet ücreti nispi olarak tayin edilecektir.

İdarenin Haksız Fiili Nedeniyle Zarar Doğmuş ise Tazminat Davası

Kamulaştırmasız el atma fiili bir durumdur ve mevzuatta düzenlenmemiştir. İdarenin kamulaştırılmaksızın el atmada bulunduğu fiiller Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 49. maddesi uyarınca bir haksız fiildir. Kişiler, haksız fiilden doğan zararlarını tazminat davası ile gidermektedirler. Tazminat davasının açılacağı dava dilekçesinde idarenin kusurunun ispatlanması gerekmektedir.

Zarar gören bunu ispatla yükümlüdür.

Burada idarenin haksız fiili, idare hukukunda fiili yol[6] olarak nitelendirilmektedir.

Fiili yoldan kaynaklanan zararın tazmini davası, söz konusu fiilin açıkça idarenin işlem ve eylemleri ile bağdaştırılamadığı için adli yargıda açılacaktır.

İdarenin haksız fiili sebebiyle maddi veya manevi zarar doğurduğunu iddia eden herkes bu davayı açabilecektir.

Bu davayı doğuran sebep haksız fiil olduğu için dava zamanaşımı süresi ve davanın açılacağı yetkili-görevli mahkeme tespiti haksız fiil hükümlerine göre yapılacaktır.

TBK m. 72 uyarınca; tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.

Yetkili mahkeme Hukuk Muhakemeleri kanunu (HMK) m. 12’de belirtildiği üzere, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

Görevli mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Tazminat davası yukarıda belirtilmiş olan haksız el atmanın önlenmesi davası ile birlikte açılabilmektedir. Bu halde tazminat davası taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılması gerekmektedir.

Ecrimisil davası ve tazminat davası birlikte açılabilir fakat davacı her iki davada aynı netice-i talepte bulunamayacaktır. Hukuk, hakkın kötüye kullanılmasına izin vermemektedir.

Tazminat davası bakımından harç ücretleri ve vekalet ücretleri nispi olarak belirlenecektir.


Kaynakça

  • Egemen Karaca, Kamulaştırmasız El Koymanın Unsurları ve Kamulaştırmasız El Koymaya Karşı Yargısal Başvuru Yolları.
  • 25.05.1938 tarihli, 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.
  • Dr. Gürsel Kaplan, İdare Hukukunun Arkaik ve Anakronik Bir Kurumu: “Fiili Yol”, 2007.
  • Yıldırım, Turan, İdare Hukuku, 2019.
  • Çınar, Turan, Kamulaştırmasız El Atma Davaları, Adalet Yayınevi, Ankara 2010.
  • Pekcanıtez- Özekes- Atalay, Medeni Usul Hukuku, 2021.
  • Oğuzman, M. Kemal/ Seliçi, Özer/ Oktay Özdemir, Saibe, Eşya Hukuku, İstanbul, 2021.
  • Antalya, Gökhan, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2019.

Referanslar

  • [1] Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 1. Protokolünün 1. maddesi.
  • [2] Anayasa Md. 35.
  • [3] Türk Medeni Kanunu m. 683.
  • [4] 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, m. 12.
  • [5] 25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtayın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
  • [6] Açık bir yolsuzluk ve hukuka aykırılıkla malûl bir idari işlemle mülkiyet hakkına veya başka bir temel bir hak veya özgürlüğe bir saldırının söz konusu olması ve bunun maddi ve fiili icra yani icrai ve fiili ameliyeler ile uygulanması halinde fiili yol hali söz konusu olur.