HUKUK & DANIŞMANLIK
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu
Toplum içinde bir arada yaşamanın getirdiği birçok sorumluluk ve kural bulunmaktadır. Bunlardan biri de, birbirimizin huzur ve sükunetini koruma yükümlülüğüdür. Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, yalnızca bireylerin değil, toplumun genel düzenini de tehdit eden ciddi bir konudur. Hukuki açıdan incelediğimizde, bu suçun ne olduğu, ne gibi durumların bu suçu oluşturduğu, ne tür yaptırımların uygulandığı ve bu suçun günlük yaşantımızdaki etkileri, toplumun sağlıklı işleyişi için büyük önem taşımaktadır. Bu yazıda, kişilerin huzur ve sükunetini bozma suçunun detaylı bir incelemesini sunacağız.
Huzur ve Sükununu Bozma Suçu (TCK Madde 123) Nedir?
Yaşam hakkının sağlıklı biçimde sürdürülmesi bağlamında, kişilerin hem ruhsal hem de bedensel dengesini koruma altına almak amacıyla çeşitli normlara ihtiyaç duyulmuştur.[1]
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu bu amaçla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının yedinci bölümünü oluşturan “Hürriyete Karşı Suçlar” arasında madde123’te “Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Madde metninden de görüleceği üzere işbu suç tipi belirli bağımlı hareketlerle kişilerin huzur ve sükûnlarının bozulmasına yönelik yapılan davranışları cezalandırmaktadır. Yani, suçun oluşabilmesi için failin suç tipinde yer alan fiilleri ısrarla işlemesi gerekmektedir.[2] Israr kelimesi “direnme, ayak direme, üstlenme, üstünde durma” anlamlarına gelmektedir.[3] Aynı zamanda, ısrar kavramı sürekliliği içinde barındırmaktadır.[4]
Buradan çıkarılacak sonuca göre fiillerin “ısrarla” işlenmemesi halinde suçun maddi unsuru oluşmayacaktır; yani fiilin birkaç kez ısrar olmaksızın tekrarlanması mağdurun bundan rahatsız olup olmadığından bağımsız olarak suça vücut vermeyecektir.[5] Bu bakımdan fiillerin birden fazla kez işlenmesi halinde suç oluşmuş olacaktır.
Bir kimseye ısrarla, gece gündüz demeden telefon edilmesi veya çevresinde gürültü oluşturan davranışlarda bulunarak rahatsız edilmesi ya da aynı maksatla buna benzer davranışlarda bulunulması halleri suçun maddi unsuruna örnek oluşturmaktadır.
Korunan Hukuki Değer
Bu suç tipiyle korunan hukuki değer kişilerin ruhsal sükunudur.
Suçun Unsurları Nelerdir?
Maddi Unsurlar
Suçun Faili
Suçun faili bakımından bir özellik söz konusu olmayıp, herkes bu suçun faili olabilir. Ancak, bilindiği üzere hukukumuzda tüzel kişiler suç faili olamadığından (TCK 20/2) ancak gerçek kişiler fail olabilir. Temyiz kudretine sahip olmayan bir akıl hastası veya küçük bir çocuk da bu suçun faili olabilir. Bu nedenle, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, Ceza Hukuku anlamında iradi hareket edebilme yeteneğine sahip herkes tarafından işlenebilir.
Suçun Mağduru
Suçun mağduru bakımından ise, herhangi bir gerçek kişinin suçun mağduru olması mümkündür. Suçu yapısal özellikleri karşısında tüzel kişiler bu suçun mağduru olamaz, çünkü tüzel kişilerin “huzur ve sükûnu”ndan söz edilemeyeceği gibi, maddede kullanılan “kimse” ibaresi de gerçek kişiyi ifade etmektedir.
Burada, ruhi veya fiziki durumu itibariyle algılama yeteneği bulunmayanların yani yapılan fiilin anlam ve mahiyetini kavrayamayacak durumda olanlara ilişkin örnek verecek olursak; bir akıl hastasına veya yaşça küçük bir çocuğa karşı gerçekleştirildiği takdirde, bahse konu kişilerin suçun mağduru olup olamayacağı tartışma konusudur.
Esasen benzer bir tartışma konusu da tehdit suçu bakımından da mevcuttur ve bu açıdan doktrinde bir kısım yazar bu nitelikteki kişilerin tehdit suçunun mağduru olamayacaklarını savunurken diğer bazı yazarlar aksi görüşü savunmaktadırlar
Yargıtay Kararları‘ndan da suçun failinin, mağdura sürekli rahatsızlık veren herhangi bir kişi veya kişiler olduğu, mağdurun ise, bu eylemler sonucunda psikolojik veya fiziksel olarak rahatsızlık yaşayan veya huzur ve sükununu kaybeden herhangi bir kişi olabileceği görülmektedir.
“Sanığın müştekiye aynı dakikada 42 kez arama yaparak, müştekinin hayatını çekilmez hale getirdiği, huzur ve sükununu bozduğu, mağdurun yakınlarının da aynı şekilde rahatsız edildiği, sanığın bu eylemi ile mağdurun psikolojik açıdan rahatsız edildiği, huzur ve sükununun bozulduğu anlaşılmaktadır.“[6]
“Sanığın müştekiyi arayarak rahatsız ettiği, müştekinin bu nedenle psikolojik açıdan rahatsızlandığı, huzur ve sükununun bozulduğu, sanığın bu eylemi nedeniyle müştekinin tedavi görmek zorunda kaldığı anlaşılmıştır.“[7]
“Sanığın müştekiye rahatsız edici mesajlar göndererek huzur ve sükununu bozduğu, müştekinin bu nedenle psikolojik açıdan rahatsızlandığı, sanığın bu eylemi nedeniyle müştekinin işyerine gidemeyecek kadar rahatsız olduğu anlaşılmaktadır.“[8]
Konu
Başta da belirttiğimiz üzere, suçun konusu kişinin huzur ve sükun hakkıdır. Bu hak kişilerin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir haktır.
Hareket
Huzur ve sükunu bozma suçu, suçu oluşturan hareketlerin niceliği bakımından “seçimlik hareketli” bir suç olarak düzenlenmiştir.
Aynı zamanda, suçu oluşturan seçimlik hareketler bakımından kanunda herhangi bir sınırlama getirilmemiş olduğundan serbest hareketli bir suç olmakla birlikte ısrarla işlenmesi gerekliliğinden dolayı da bağlı hareketli bir suçtur.
Suçu Oluşturan Seçimlik Hareketler
- Israrla Telefon Edilmesi
- Israrla Gürültü Oluşturan Davranışlarda Bulunulması
- Aynı Maksatla Hukuka Aykırı Davranışta Bulunulması
Israrla Telefon Edilmesi
Suçun mağduruna yönelik sistematik şekilde cep telefonundan arama yapılması veya farklı kanallar kullanılarak aranması, kısa mesaj gönderilmesi, Whatsapp, Facebook, Twitter, Instagram gibi çeşitli sosyal medya platformlarından aramlar yapılması ve mesajlar iletilmesi halinde suç işlenmiş olacaktır. Failin arama ve mesaj atma hareketlerini gerçekleştirirken Mağdurla iletişim kurması zorunluluğu yoktur. Sürekli olarak Mağdura boş mesaj atılması, telefonunu çaldırıp kapatması, arayıp sessiz kalması veya anlamı olmayan sesler çıkarması halinde de suç işlenmiş olacaktır.
Konuya ilişkin karar örnekleri;
“Sanığın katılana, değişik saatlerde 13 adet mesaj gönderdiğinin ve mesajların içeriğinde “sana benim gıcıklığım vardı, acısını çıkartacaktım, benim kim olduğumu bulamazsın, seni de kızdırması çok hoşuma gidiyor bunu bil” ibarelerinin olduğunun anlaşılması karşısında, sanığın eylemlerinin kişinin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yasal ve yerinde olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi…”[9]
“Şikayetçinin aşamalardaki iddiaları ve bu iddiaları doğrulayan Türkcell HTS Raporuna göre; sanığın abonesi olduğu cep telefonundan şikayetçiye ait cep telefonunu bir çok kez arayarak çaldırıp kapatmak suretiyle üzerine atılı kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu işlediği sabit olduğu halde…”[10]
“Sanığın cep telefonuna ait arama-aranma kayıtlarına göre, 06.06.2007 ila 27.06.2007 tarihleri arasında katılanların ev telefonunu 14 defa arayarak çoğunda 1 saniye telefonu çaldırıp kapatmak şeklindeki eyleminin kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturduğu halde, beraat kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.”[11]
Israrla Gürültü Oluşturan Davranışlarda Bulunulması
Kişinin ısrarla gürültü oluşturan davranışlarda bulunması halinde suç oluşacaktır. Bahse konu gürültü sistematik şekilde meydana gelen her türlü sesten kaynaklanabilir. Yani bir melodi veya ritmik seslerden oluşabileceği gibi uğultu gibi anlamı olmayan seslerden de oluşabilir.
Günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız bazı davranışlar örneğin kişilerin huzur ve sükûnunu bozma amacıyla Televizyonun sesinin gereğinden fazla açılması, geç saatlerde çalıştırılan süpürge sesi de bu suçu oluşturacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus bahsedilen seçimlik hareketin ısrarla telefon edilmesi veya mesaj atılması şeklinde gerçekleşen seçimlik harekette olduğu gibi birkaç kez tekrarlanması gerekmemektedir. Sistematik şekilde süregelen ancak bir kere yapılan bir gürültü dahi suçun oluşumu için yeterli olacaktır.
Yargıtay bir kararında, bir apartmanda gürültü yaparak huzur ve sükunu bozma suçu işleyen kişi hakkındadır.[12] Kararda, şüphelinin diğer apartman sakinlerinin uyku saatlerinde yüksek sesle müzik dinlediği, bağırıp çağırdığı ve eşyaları sert bir şekilde kapattığı belirtilmiştir.
Mahkeme, şüphelinin huzur ve sükunu bozduğunu, komşularının rahatını ve huzurunu bozduğunu, bu davranışlarının suç teşkil ettiğini ve Türk Ceza Kanunu’nun 123/1. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiğine hükmetmiştir.
Israrla Hukuka Aykırı Başka Bir Davranışta Bulunulması Suretiyle Huzur ve Sükunun Bozulması
Hükümde “ısrarla hukuka aykırı başka bir davranışta” bulunulması şeklinde bir seçimlik hareket daha eklenerek suçun işlenme şekli genişletilmiştir. İşbu seçimlik hareket başka bir suç teşkil etmemelidir. Teşkil ettiği takdirde artık huzur ve sükûnu bozma suçundan değil oluşan suç kapsamında cezalandırma söz konusu olacaktır.
Örneğin, failin sürekli olarak el şakası yapması sonucu kişinin yaralanması şeklinde gerçekleşen bir olayda huzur ve sükunu bozma suçu kasten yaralamanın unsuru haline gelecek ve fail huzur ve sükûnu bozma suçundan değil kasten yaralama suçundan cezalandırılacaktır.
“Israrla hukuka aykırı bir başka davranış” terimi, belirli bir kişiye karşı yapılan, tekrarlayan ve ısrarlı davranışları ifade eder. Bu tür davranışlar, kişinin huzurunu ve sükununu bozmak amacıyla gerçekleştirilir ve suç oluşturabilir.
“Sanığın, aynı işyerinde çalıştığı ve ilgi duyduğu katılana, aralarında bir yakınlık varmış izlenimi yaratan, günlük yaşamına ilişkin detaylar içeren pek çok elektronik postayı, katılanın ve işyeri yönetiminin uyarısına rağmen, ısrarla ilettiği, yine katılanın rızası dışında onun adına vakıflara bağışta bulunup dekontları ona gönderdiğinin anlaşılması karşısında, sanığın eylemlerinin kişinin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yasal ve yerinde olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi…”[13]
Maddede yer alan seçimlik hareketlerin ihmali hareketle gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği ise tartışmalı bir husustur. “telefon etmek” seçimlik hareketi niteliği gereği sadece icrai hareketle gerçekleştirilebileceğini, “gürültü yapmak” seçimlik hareketinin ise hem icrai hem de ihmali olarak gerçekleştirilebileceği söylenmektedir.
Örneğin, bir kimsenin evinin önünde nara atılması icrai hareket iken; ses çıkaran köpeğini bilerek susturmayan hayvan bakıcısı ihmali hareketle gürültü yapmış olmaktadır.
Aynı şekilde, “hukuka aykırı başka bir davranış” da hem icrai hem de ihmali biçimde gerçekleştirilebilir. Mağdurun penceresine taş atan failin davranışı icrai hareket iken; alt katta oturan komşunun uyarılarına rağmen, su damlatan tuvalet borusunu tamir ettirmeyen üst kattaki kişinin davranışı ihmal biçimindedir.[14]
Belirtilmelidir ki, 27 Mayıs 2022 tarihinde yapılan düzenlemeden önce, kişilerin huzur ve sükununu bozacak şekilde fiziki takip, sürekli telefon aramaları ve sosyal medya üzerinden sürekli mesaj göndermek gibi davranışlar “kişilerin huzur ve sükununu bozma” suçu kapsamında değerlendirilerek cezalandırılıyordu. Ancak, yapılan düzenleme ile, bu davranışlar artık daha ağır bir suç olan “ısrarlı takip suçu” kapsamına girmektedir.
Bu nedenle, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu ile ısrarlı takip suçu arasında belirgin farklılıklar bulunmaktadır.
Örneğin, ısrarlı takip suçunun temel hali 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası öngörürken, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasını gerektirir.
- Ayrıca, ısrarlı takip suçunda failin amacı mağdura ulaşmaya çalışmak iken, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunda failin amacı mağdurun huzurunu kaçırmaktır.
- Israrlı takip suçunda mağdurun huzursuzluğa uğraması veya kendisinin ve yakınlarının güvenliğinden endişeye düşmesi gerekirken, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunda mağdurun zarar görmesi şart değildir.
- Israrlı takip suçu neticeli bir suç iken kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu sırf hareket suçudur.
- Son olarak, ısrarlı takip suçu yalnızca fiziki takip ve iletişim araçları kullanarak temas kurmaya çalışmak şeklinde gerçekleştirilebilirken, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu hukuka aykırı her türlü davranış ile gerçekleştirilebilir.
Esasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, özel ceza kanunlarında veya ceza hükmü içeren diğer kanunlarda hüküm altına alınan suçlar bakımından bir kıyas yapıldığında; kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu hayatın olağan akışı çerçevesinde sıkça rastlanan bir suç tipi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu kapsamda, atıf yapılan suçun, özel hayatın gizliliği, bireyin onur ve şerefi, cinsel dokunulmazlık, konut dokunulmazlığı, işyeri dokunulmazlığı, yerleşme hürriyeti, çalışma ve sözleşme hürriyeti ile sıkı bir bağ içerisinde olduğu söylenebilir. Söz konusu bağ, salt huzur ve sükunu bozmak amacıyla gerçekleştirilen fiillerin ekseriyetle başka hukuki koruma alanlarına da tesir etmesinden kaynaklanmaktadır.
Örneğin, kişinin işyerine gidiş-geliş güzergahlarında ısrarla takip edilmesi neticesinde işini değiştirmek zorunda kalması durumunda, bireyin huzur ve sükunu ile çalışma ve sözleşme hürriyeti bakımından bir ilişki ortaya çıkacağı gibi; odası her gece karşı evin penceresinden gözetlenen bireyin konutunu başka bir yere taşımak zorunda kalması durumunda, bireyin huzur ve sükunu ile özel hayatın gizliliği ve yerleşme hürriyeti bakımından bir ilişki ortaya çıkacaktır.
Muhtelif hukuki koruma alanları arasındaki işbu bağlantı, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun geniş perspektifli bir güvenceye sahip olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır.[15]
Netice
Suçun neticesi, bir kişinin huzur ve sükununu bozmak amacıyla ve ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması veya başka hukuka aykırı davranışlarda bulunulması ile meydana gelir.
Ancak, suçun işlendiği kişiye ulaşılması gereklidir. Aksi takdirde, teşebbüs suçu söz konusu olabilir.
Suçun neticesi, hareketle bitişik bir şekilde mi yoksa hareketten ayrılabilir bir şekilde mi meydana geldiği, her bir hareketin ve olayın özelliklerine göre belirlenir.
Örneğin, telefon etmek veya mesaj göndermek hareketi neticeden ayrılabilirken, gürültü yapmak hareketle bitişik bir şekilde ortaya çıkabilir.
Yani buradan çıkarılacak sonuca göre bir kimseye yöneltilen hareket onun bilgi ve algısına ulaştığı vakit netice gerçekleşmiş olacaktır. Aksi durumda kişinin huzur ve sükununu bozmaya elverişli bir hareket ve neticeden söz edilemeyecektir.
Örneğin, fail ısrar boyutuna ulaşacak şekilde birçok kez mağdurun kapı zilini çalar fakat mağdur evde bulunmadığı için huzur ve sükunu bu bağlamda etkilenmezse netice oluşmamış olacaktır. Bu durumda teşebbüs hükümlerinin uygulanması tartışılabilir.[16]
Suçun Manevi Unsuru
Manevi unsur bakımından ise bu suçun ancak kasten işlenebilir. Suçun yapısı ve doğası gereği ise taksir veya olası kast ile işlenmesi mümkün değildir. Buna karşılık genel kast yeterli olmayıp, maddedeki açık ifade karşısında sırf huzur ve sükûnu bozmak maksadına dayanan özel kast gereklidir. Yargıtay da birçok kararında bu hususun altını çizmektedir.
Belirli bir kimseye yönelen hareket, sırf onun huzur ve sükûnun bozmak maksadıyla yapılmış olmalıdır. Bu özel kast bulunmadığı takdirde suç oluşmayacaktır.
Örnek verecek olursak; failin müzisyen olması sebebiyle evde çalışması veya failin düğün yapması yahut hızarcılıkla uğraşması nedeniyle çıkardığı hızar sesi, bu özel kast bulunmadığında 123. maddedeki suçu oluşturmayacaktır. veya bir kimsenin huzur ve sükûnunu bozmak amacıyla değil de başka amaçla telefon edilmesi, evde tadilat amacıyla için gürültü yapılması veya sokak satıcısının mallarını satabilmek amacıyla bağırması hallerinde huzur ve sükûnu bozma amacı bulunmamaktadır.
Failin şahısta hataya düşerek seçimlik hareketleri gerçekleştirmek istediği kişiden farklı bir kişiye gerçekleştirmesi suçun oluşumu bakımından önem taşımayacaktır çünkü failin suç kastı ortadan kalkmamıştır ve sehven bir başkasına yönelmiş olsa da suç oluşmuş olacaktır.
Örneğin, eski sevgilisinin huzur ve sükûnunu bozmak isteyen failin, sevgilisinin telefonunu kardeşine verdiğinden habersiz, defalarca telefon etmesi halinde de şahısta hata vardır ve bu hata önemsizdir.
Suçun Özel Görünüm Şekilleri
Teşebbüs
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu her ne kadar neticesiz bir suç olsa da bu suça yönelik teşebbüsün mümkün olduğu ifade edilmektedir.[17]
Fail, bir başkasının huzur ve sükûnunu bozmak amacıyla seçimlik hareketlerden birini ilk kez gerçekleştirdiği takdirde suçun icra hareketlerine başlanmış olacaktır. Suçun tamamlanması içinse bu seçimlik hareketlerden birinin veya birkaçının amaç birliği içerisinde belirli aralıklarla tekrarlanması gerekmektedir.
Bir görüşe göre, hareketlerin yapılmasına rağmen mağdurun rahatsız olmaması durumunda fiilin teşebbüs aşamasında kaldığından bahsetmek doğru değildir.[18]
Bu nedenle, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçuna teşebbüs, failin birinci davranışı gerçekleştirmesinden sonra, ancak sonraki davranışı gerçekleştirmesinden önce mümkün olabilecektir.
Doktrinde, bir kez kapı ziline basıp kaçtıktan sonra zilin bozulması üzerine, failin zile birkaç kez daha basmasına rağmen zilin çalmaması durumunda, suçun teşebbüs aşamasında kaldığı ifade edilmektedir.[19]
Farklı görüşlere göre ise bu halde de suçun icrası için elverişli hareketler bulunmadığından, suçun teşebbüs aşamasında kaldığı söylenemeyecektir. Henüz ısrar düzeyine varmamış tipik hareketlerde, failin huzur ve sükûnunu bozma kastının tespiti çok zor olacağından, uygulamada bu suça teşebbüsün sınırlı hallerde mümkün olabileceği belirtilmiştir.[20]
İştirak
Bu suç tipi iştirak bağlamında bir özellik arz etmemekle birlikte özgü suç olmaması sebebiyle suça müşterek faillik, azmettirme veya yardım etme biçiminde iştirak edilmesi mümkündür. Fail bir akıl hastasını veya kusur yeteneğine sahip olmayan bir çocuğu, suçu işlemekte araç olarak kullanılabilir.
TCK madde 37/2 anlamında dolaylı failliğin şartlarının bulunduğu bu durumda, dolaylı fail, araç olarak kullandığı akıl hastasına, mağduru sırf huzur ve sükûnunu bozmak amacıyla ısrarla takip ettirebileceği gibi; gürültü yapmaları veya mağdurun kapısını çalıp kaçmaları veya mağdurun bulunduğu bölgede sürekli olarak gürültü yapılması için çocukları da araç olarak kullanabilir. Bu halde dolaylı fail, başkasına işlettiği fiilden fail olarak sorumlu olacaktır.
İçtima
Suç tipinde yer alan “ısrarla” ifadesinden yola çıkarak suçun niteliği bakımından farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bu görüşlerden görüşe göre kişilerin huzur ve sükunu bozma suçu, suç tipindeki ısrarla ifadesi dolayısıyla mütemadi suç özelliği taşımaktadır.[21]
Bir suç işleme kararı kapsamında farklı zamanlarda kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu işlenirse zincirleme suç hükümleri uygulanabilecektir. Ancak bir kişiye, kişinin huzur ve sükununu bozma amacıyla ısrarla telefon etme fiili suçun unsuru olduğu için, bu durumda bu suç açısından zincirleme suç hükümleri uygulanmamalıdır.[22]
Aksi görüşe göre ise mütemadi suçlarda fiil veya netice süreklilik arz etmektedir. Bu bakımdan TCK m.123 mütemadi suç değildir.[23]
Burada söz konusu olan fiilin sürekliliği değil, ısrarla yeniden işlenmesidir. Mütemadi suçta işlenen her eylem ceza normunun yeniden ihlal edilmesi anlamına gelir ve fiiller arasında zaman kesintisi olduğu durumda zincirleme suç hükümleri uygulanır.
TCK madde 123’teki suç tipi itiyadi özellik göstermektedir. Yani suçun işlenmesi için suç tipinde belirtilen fiilin en az iki kez işlenmesi gerekir. Fiilin her işlenişinde ceza normu ayrı ayrı ihlal edilmiş sayılmaz; tüm fiiller tek bir norm ihlaline vücut verir. Bu halde zincirleme suç hükümleri uygulama alanı bulmaz.[24]
Her ne kadar bu suçun oluşması için suç fiilinin birden fazla kez ısrarla gerçekleştirilmesi zorunlu olsa ve bu durumda zincirleme suç hükümleri uygulanmasa da; bazı hallerde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkündür.[25]
Örneğin, failin mağduru huzur ve sükununu bozma amacıyla bir hafta boyunca sürekli olarak telefonla araması sonucu mağdur savcılığa başvurur ve fail aramalarına son verir. Ancak, soruşturma süresince fail aynı suçu işleme kastıyla ısrarla aramalarına yeniden başlarsa bu durumda zincirleme suç hükümleri uygulanır.[26]
Suçun İşlenmesi Halinde Hükmolunan Ceza
TCK m.123 de yer aldığı üzere bu suçu işleyen faile mağdurun şikayeti üzerine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Görüldüğü gibi resen soruşturma ve kovuşturmaya tabi değildir. Mağdurun şikayeti gereklidir.
Bir yıl ve altındaki hapis cezaları, adli para cezasına çevrilebildiği için hükmedilen hapis cezası, adli para cezası seçenek yaptırımı şeklinde uygulanabilir.
Ayrıca, bu suç tipinde mahkumiyet kararında belirlenen hapis cezasının ertelenmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması da mümkün olabilecektir.
Uzlaşma Bahsi ve Görevli Mahkeme
Bahsettiğimiz üzere bu suç şikâyete tabi olmakla birlikte mağdurun fail ve fiili öğrenmeden itibaren en geç 6 ay içerisinde sahip olduğu şikayet hakkını kullanması gereklidir.
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) madde 253’te sayılan suçlardan olması bahsiyle uzlaşmaya tabidir.
Uzlaşma kapsamında olan suçlarda gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında öncelikle uzlaştırma prosedürünün uygulanması, uzlaşma sağlanmazsa soruşturmaya veya yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir.
Somut olaya göre CMK madde 231 uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına da karar verilebilir.
Suç için öngörülen üst sınır dikkate alındığında, CMK 171/2. madde uyarınca yeterli şüphenin varlığına rağmen kamu davasının açılmasının beş yıl süreyle ertelenmesine karar verilebilir.
Huzur ve sükunu bozma suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.
Kaynakça
- Karar İncelemesi – Telefonla İşlenen Suçlarda Şahısta Hata (Kübra Tunç) Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırmaları Dergisi.
- Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu – Doç. Dr. Ümit KOCASAKAL.
- Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 68.2: 479-527.
- Ekici Şahin Meral: “Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu (TCK m. 123)”.
- Türk Dil Kurumu Sözlükleri, <sozluk.gov.tr>.
- Yenerer Çakmut, Özlem, Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma ve Gürültüye Neden Olma Suçları, İstanbul: Beta, Şubat, 2014.
- Özbek, Veli Özer/ Doğan, Koray/ Bacaksw„ Pınar/ Tepe, İlker, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 12. Baskı, Ankara: Seçkin, Eylül, 2017.
- Kocasakal, Ümit. “Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu (TCK 123)”.
- TOPSAKAL, Bahar. “KİŞİLERİN HUZUR VE SÜKUNUNU BOZMA SUÇU BAKIMINDAN GERÇEK İÇTİMA VE FİKRİ İÇTİMA KURALLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ.” Türkiye Barolar Birliği Dergisi 2021.157 (2021).
- Parlar – Hatipoğlu, s. 1935; Yenerer Çakmut, s. 71; Ekici Şahin, “Huzur ve Sükûnunu”.
- Özbek – Kanbur – Doğan – Bacaksız – Tepe.
Referans
- [1] Ekici Şahin Meral: “Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu (TCK m. 123)”, in. CHD, S. 1, 2013 (Huzur ve Sükûnunu).
- [2] Ekici Şahin, Meral, Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu (TCK m. 123), Ceza Hukuku Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 23, Aralık 2013, Sayfa: 21-52, s.35-36). Yazara göre bu suç mütemadi suçtan ziyade itiyadi suç özelliği arz etmektedir ve suçun oluşması için fiilin en az iki kez işlenmesi gerekmektedir (Ekici Şahin, a.g.e., s. 36-37).
- [3] Türk Dil Kurumu Sözlükleri, <sozluk.gov.tr> (Erişim Tarihi: 13.06.2019).
- [4] Yenerer Çakmut, Özlem, Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma ve Gürültüye Neden Olma Suçları, İstanbul: Beta, Şubat 2014, s. 63.
- [5] Özbek, Veli Özer/ Doğan, Koray/ Bacaksw„ Pınar/ Tepe, İlker, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 12. Baskı, Ankara: Seçkin, Eylül, 2017, s.475; Yenerer Çakmut, a.g.e., s. 63.
- [6] Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2018/15255 E.- 2019/1580 K.
- [7] Yargıtay 13. Ceza Dairesi, 2019/6404 E.- 2019/15377 K.
- [8] Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2019/11774 E.- 2020/1124 K.
- [9] Yargıtay 4.CD, 08.04.2014, 2013/26160, 2014/11251.
- [10] Yargıtay 2.CD, 26.10.2009, E.2008/33430, K. 2009/39858.
- [11] Yargıtay 4.CD, 13.6.2011, 2009/10573, 2011/8147.
- [12] Yargıtay 12. CD, 2013/3881 E., 2013/6142 K.
- [13] Yargıtay 4.CD, 21.1.2013, 2012/30048, 2013/853.
- [14] Kocasakal, Ümit. “Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu (TCK 123).” Ankara Barosu Dergisi 2 (2015).
- [15] TOPSAKAL, Bahar. “KİŞİLERİN HUZUR VE SÜKUNUNU BOZMA SUÇU BAKIMINDAN GERÇEK İÇTİMA VE FİKRİ İÇTİMA KURALLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ.” Türkiye Barolar Birliği Dergisi 2021.157 (2021): 187-206. “Böylece işyerinde psikolojik şiddet, telefon terörü ya da ısrarlı takip gibi hiçbir suç kapsamında değerlendiremeyeceğimiz fakat iç huzura müdahale eden ihlallere karşı da ceza hukuku yaptırımları uygulanabilecektir.” (Rezzan İtişgen, “Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2014, s. 109.)
- [16] Kocasakal, Ümit. “Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu (TCK 123).” Ankara Barosu Dergisi 2 (2015).
- [17] Parlar – Hatipoğlu, s. 1935; Yenerer Çakmut, s. 71; Ekici Şahin, “Huzur ve Sükûnunu”, s. 43. Suça teşebbüsün mümkün olmadığına ilişkin görüş için bkz. Kocasakal, s. 143; Şen, s. 520.
- [18] Özbek – Kanbur – Doğan – Bacaksız – Tepe, s. 445
- [19] Ekici Şahin, “Huzur ve Sükûnunu”, s. 43.
- [20] Muharrem, Ö. Z. E. N., and Atacan KÖKSAL. “Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu.” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 68.2: 479-527.
- [21] Gülşen, Recep, Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu (TCK m.123), Zirve Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Dergisi Cilt:1 Sayı:1 Eylül 20212, Sayfa:5-20, s.14;Yenerer Çakmut, a.g.e. s. 72.
- [22] Gülşen, a.g.e. s. 14.
- [23] Ekici Şahin , Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Suçu (TCK m. 123), 36-37.
- [24] Ekici Şahin , a.g,e, s. 37-38.
- [25] Ekici Şahin, a,g,e s. 45, Özbek/Doğan/Bacaksız/Tepe , a.g.e. s. 478.
- [26] Ekici Şahin, a.g.e., s. 45.