HUKUK & DANIŞMANLIK
Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar (KYOK) Nedir?
Ceza Muhakemesi her ne kadar hukuki bir konu da olsa, aynı zamanda fazlasıyla hayatın içerisindedir. Bu sebepten ötürü, ceza yargılamasına ilişkin birçok yanlış veya eksik bilgi ortalıkta dolaşmaktadır. Bu yazımızda, Ceza Muhakemesine ilişkin temel bilgileri Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar başlığını merkeze alarak sizlere aktarmaya çalışacağız.
Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, (“KYOK“) eski adıyla ise “Takipsizlik Kararı“, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 172. maddesinde düzenlenen ceza yargılamasına ilişkin önemli bir müessesedir. KYOK, Cumhuriyet Savcısı tarafından soruşturma aşamasında verilebilecek bir karar olup, hangi hallerde bu kararın verilebileceği madde metninde sayılmıştır. Buna göre;
“Cumhuriyet Savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.“
Madde metinde kamu davasının açılması için yeterli şüphe bulunmaması ve kovuşturma olanağının bulunmaması şeklinde sayılan nedenleri tam manasıyla açıklayabilmemiz için öncelikle soruşturma, kovuşturma, şüphe vb. gibi ceza yargılamasının kilit kavramlarını kısaca sizlere aktarmak isteriz.
Ceza Yargılaması Hangi Aşamalardan Oluşur?
Suçun işlendiğinin haberinin alınmasıyla başlayıp, sanık hakkında verilecek hüküm ile sona eren ceza muhakemesi soruşturma; ara muhakeme ve kovuşturma evrelerinden oluşur.
Soruşturma Evresi Nasıl Başlar?
Soruşturma evresi, suç işlendiğine yönelik bir şüphenin Cumhuriyet Savcısına ulaşması ile başlar. Suç haberi savcıya ihbar veya şikâyet suretiyle ulaşabileceği gibi, savcının suç haberini kendiliğinden alması da mümkündür. Kısacası, Cumhuriyet Savcısı herhangi bir şekilde suç işlendiğinden şüphelenirse soruşturmayı başlatacaktır. Bu husus CMK m. 160/1 hükmünde şöyle ifade edilmiştir:
“Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.“
Maddenin ikinci fıkrasında ise, Cumhuriyet Savcısının soruşturmayı ne şekilde yürüteceğine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre;
“Cumhuriyet Savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.“
Soruşturmayı yürütmekle görevli olan kişi Cumhuriyet Savcısıdır ve savcı bu yetkiyi tek başına kullanacaktır. Suç ihbarı alan kolluk görevlileri Cumhuriyet savcısının emrindelerdir ve tek başlarına işlem yapma yetkileri yoktur. Madde metninde geçen şüpheli tabiri hakkında suç şüphesi bulunan kişiyi ifade eder, bu kişi soruşturma aşamasında şüpheli yahut zanlı olarak adlandırılır.
İlgili hükümden anlaşılacağı üzere; soruşturma aşamasında savcı kendisine yapılan ihbar veya şikâyetin gerçeğe uygunluğunu araştırmak üzere şüpheli lehine aleyhine her türlü delili toplayacaktır. Savcının bu yükümlülüklerini yerine getirmesi gerek kamu gerekse de şüpheli açısından adil bir yargılama yürütülmesi için elzemdir.
Soruşturma Evresi Ne Zaman Sona Erer?
Savcı, soruşturma kapsamında topladığı delillerin niteliğine göre eğer şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine kanaat getiriyorsa; iddianame düzenleyerek ceza davası açacak, eğer dava açılması için yeterli şüpheyi oluşturacak deliller bulunmuyor ise; “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar” verecektir.
Soruşturma Sonucunda İddianame Düzenlenerek Ceza Davasının Açılması
Soruşturma neticesinde, şüphelinin suçu işlemiş olma ihtimalinin işlememiş olma ihtimalinden fazla olduğuna kanaat getirilmesi halinde; savcı şüphelinin üzerine atılı suçtan iddianame düzenler ve bunu görevli mahkemeye göndererek kamu davasını açar.
İddianame içeriğinin nasıl olması gerektiği CMK m. 170 hükmünde izah edilmiştir. Buna göre; iddianamede şüphelinin ve maktulün, mağdurun, şikayetçinin, suçtan zarar görenlerin kimlikleri, şüphelinin üzerine yüklenen suçun ne olduğu, bu suçun işlendiği yer, tarih ve zaman, soruşturma aşamasında toplanan deliller belirtilir.
Şüpheliye yüklenen suçun hangi maddi olaylara dayandırıldığı ve hangi kanun maddelerince düzenlendiği anlatılarak şüphelinin ilgili suçtan cezalandırılması talep edilir. Bu talebin muhatabı ise görevli mahkemelerdir.
Bu husus ceza muhakemesine hâkim olan ilkelerden biri olan Davasız Yargılama Olmaz İlkesinin bir sonucudur. Ceza muhakemesinde bir fiilin yargılanmasına başlanabilmesi için, kural olarak, o fiilin suç teşkil ettiğinin ve failin cezalandırılması gerektiğinin ileri sürülmesini ifade eden ilkeye davasız yargılama olmaz ilkesi denmektedir.[1]
Savcının belli suçlardan iddianame tanzim ederek şüphelinin cezalandırılmasını talep ederek dava açması “Davasız Yargılama Olmaz İlkesi“nin gereğidir. Nitekim savcı, iddianamesi ile şüphelinin suç teşkil eden fiiller icra ettiğini ve bu kapsamda cezalandırılması gerektiğini iddia eder ve bunu şahsı adına değil kamu adına yapar.
İddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesini müteakip başlayan ceza davasında ise, ceza hâkimi savcının iddianame kapsamında ileri sürdüğü olgu ve iddialara yönelik bir yargılama yürütecektir. Hâkimin yapacağı değerlendirme ve vereceği hüküm iddianamede belirtilen fail ve olgular ile sınırlı olacaktır.
Soruşturma Sonucunda Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar Verilmesi
CMK madde 172 hükmü Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararın verilebileceği iki durumdan bahsetmiştir. Bunlar;
- Cumhuriyet Savcısının, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi,
- Kovuşturma olanağının bulunmaması hâlleri.
CMK madde 172 hükmünde düzenlenmediği halde KYOK verilebilecek haller ise şu şekildedir:
- Yeterli suç şüphesinin varlığına rağmen somut olayda şahsi cezasızlık veya etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama alanı bulması,
- Kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmesi.
Yeterli Şüphe Oluşmadığı İçin Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar Verilmesi
Madde metninde geçen “yeterli şüphe” ifadesi oldukça kritiktir zira suç şüphesinin yoğunluğu ceza muhakemesi işlemlerinin akıbeti bakımından önem arz etmektedir.
Bu nedenledir ki; ceza muhakemesinde şüpheler yoğunluklarına kategorize edilmiş ve bu derecelendirmeye belli sonuçlar bağlanmıştır. Örneği soruşturmanın başlaması için basit şüphe yeterli olurken, iddianame düzenlenerek kamu davası açılması için yeterli şüphenin mevcudiyeti aranır:
Ceza muhakemesinde şüphenin dört derecesinden bahsedilir. Bunlar;
Basit Şüphe
Şüphenin en hafif derecesidir. Belli ve somut olayları bu fiilin suç olduğu yolunda bir şüphe ortaya koyması halinde basit şüpheden bahsedilir.[2]
CMK m. 160 hükmünde ise basit şüphe; bir suçun işlenildiği izlenimi veren haller şeklinde tarif edilmiştir. Yalnızca tahmine ve somut olaylara dayanmayan iddia veya ihbarlar ile basit şüphenin varlığından bahsedilemeyeceğini hatırlatmak isteriz.
Makul Şüphe
Basit şüphenin daha yoğun halidir. İHAM içtihatlarına göre, şüphenin makul sayılabilmesi için, kişinin suç işlemiş olabileceği konusunda tarafsız bir kişiyi inandırabilecek şekilde, fiile ait kanıt, belge ya da herhangi bir bulgunun mevcudiyeti zorunludur.[3]
Koruma tedbirlerinden olan arama kararının alınabilmesi için makul şüphenin varlığı gerekir.
Yeterli Şüphe
Soruşturma makamının eldeki delillere göre yaptığı değerlendirmede şüphelinin mahkum olma ihtimali beraat etme ihtimalinden daha fazla ise yeterli şüphenin varlığından söz edilir.[4]
Kuvvetli Şüphe
Mevcut delillere göre, yapılacak muhakeme sonunda sanığın mahkum olma ihtimali kuvvetle muhtemel ise, “kuvvetli şüphe” söz konusu olacaktır. Bu da, tutuklama ve telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi gibi temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı koruma tedbirlerinin alınabilmesi için aranan şüphe derecesidir.
CMK m. 172 hükmünde kamu davasının açılabilmesi için yeterli şüphe aranmıştır. Yani, savcının iddianame düzenleyebilmesi için soruşturma neticesinde topladığı delillerin şüphelinin suçu işlediği yönündeki ihtimalinin şüphelinin masum olma ihtimalinden fazla olduğu yönünde bir kanaat oluşturması gereklidir.
Eğer ki soruşturma neticesinde şüphelinin suçu işlediği yönünde yeterli şüphe yoğunluğuna yaklaşan bir şüphenin varlığından bahsedemiyorsak; savcı Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar verecektir.
Kovuşturma Olanağının Bulunmaması Dolayısıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar Verilmesi
Burada kastedilen şey, dava şartlarının gerçekleşmemesi dolayısıyla kovuşturma olanağının bulunmamasıdır. Nitekim, her ne kadar ceza muhakemesi süreci suç haberinin yetkili mercilerce alınmasıyla kendiliğinden başlıyor olsa da, bazı hallerde dava açılabilmesi için bulunması gereken ilave hususlar olabilir. Örneğin; soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı bir suç hakkında şikayet yapılması davanın açılması için aranan koşullardan biridir.
Ceza muhakemesinde; şikayet, izin, talep, dava süresi, yargı bulunmaması, açık dava bulunmaması, yeni delil bulunmaması, ön ödemenin ya da uzlaştırmanın yerine getirilmemesi ve seri muhakeme usulünün uygulanmaması, dava şartlarındandır. Bu şartların mevcut olmaması halinde, ceza davasının açılabileceğinden bahsedemeyeceğimiz için, soruşturma aşamasında bu şartların yokluğu halinde savcılık tarafından Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar verilecektir.
Şahsi Cezasızlık veya Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Uygulama Alanı Bulması Dolayısıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar Verilmesi
Şahsi cezasızlık sebepleri suçun işlenmesi sırasında var olan ve failin cezalandırılmasını engelleyen kişiye özgü sebeplerdir.[5]
Bu sebepler failde bulunan bir takım şahsi nitelikler veya durumlar olabileceği gibi fail ile mağdur arasındaki ilişkiler kaynaklı da olabilir.
Bu sebepler 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (‘’TCK’’) belli başlı suç tipleri içerisinde düzenlenmiş olup bu sebeplerin varlığı hiçbir şekilde suçun oluşumuna etki etmemekte yalnızca failin cezalandırılmasını engellemektedir.
Örnek vermek gerekirse, TCK m. 22/6 uyarınca taksirli suçlara ilişkin bir şahsi cezasızlık hali şu şekilde düzenlenmiştir:
‘’Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.’’
Söz konusu düzenlemeyi somutlaştırmamız gerekirse; örneğin bir baba ile çocuğu aynı arabada yolculuk ettiği esnada babanın kusurlu şekilde kaza yaptığını ve bu kaza sonucu çocuğunun yaralandığını düşünelim bu durumda TCK m. 22/6 gereği taksirli hareketleri ile kazaya yol açan babaya taksirle yaralama suçundan ceza verilmeyecektir.
Şahsi cezasızlık bahsi özetle bu şekildedir. Konumuza dönecek olursak, soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığını tespit etmesi halinde savcı tarafından Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı verilecektir.
Suçun oluşumuna hiçbir şekilde etki etmeyen fakat faile ceza verilmesini engelleyen bir başka hal ise etkin pişmanlık müessesesidir.
Fail suçu işledikten sonra pişman olduğunu gösterecek şekilde aldığını iade eder veya zararını tazmin ederse cezası indirilebilir veya kaldırılabilir.
Failin cezasının kaldırılacağı durumların soruşturma aşamasında tespit edilmesi halinde Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar verilecektir.
Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesine Karar Verilmesi Dolayısıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar Verilmesi
Cumhuriyet Savcısı soruşturma neticesinde kamu davasını açıp açmama hususunda takdir yetkisine sahiptir. Savcının takdir yetkisini kullanabileceği bir başka durum CMK m.172/2 uyarınca düzenlenmiştir. Buna göre:
“Uzlaştırma ve ön ödeme kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, Cumhuriyet Savcısı, üst sınırı üç yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesine karar verebilir.“
Madde devamında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının verilebilmesi için aranan şartlar şu şekilde sayılmıştır:
- Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış bulunması,
- Yapılan soruşturmanın, kamu davası açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi,
- Kamu davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olması,
- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı ve Cumhuriyet Savcısı tarafından tespit edilen zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi.
Bu şartların somut olayda mevcudiyeti halinde Cumhuriyet Savcısı 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasını erteleme kararı verebilecektir.
Bu 5 yıllık erteleme süresi boyunca soruşturma askıda kalacak ve bu süre içerisinde şüpheli tarafından kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı verilerek soruşturma sona erecektir.
Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararına İtiraz Mümkün mü?
Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararına itiraz mümkündür. İtiraz merci CMK m. 173/1 kapsamında belirtilmiştir. Buna göre; müşteki veya suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet Savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine itiraz edebilir. 15 gün içinde itiraz edilmediği takdirde KYOK kesinleşecektir.
Örneğin; Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararını Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı vermiş ise itiraz merci Bakırköy Sulh Ceza Hakimliği olacaktır. Sulh ceza hakimliği itiraz hakkında dosyada mevcut bulunan evrak üzerinde değerlendirme yapabileceği gibi karar vermek için yeni deliller toplanmasını da isteyerek soruşturmanın genişletilmesini isteyebilir. Sulh ceza hakimliği kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder. İtirazın reddedilmesi halinde KYOK kesinleşecektir. Sulh ceza hâkimliği, itiraz edenin itiraz gerekçelerini veya soruşturma dosyasından anlaşılan nedenlerle itirazın haklı olduğu kanaatine varırsa, Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararı kaldırır. Bu halde, Cumhuriyet Savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye vermek zorundadır.
Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararına Karşı Anayasa Mahkemesine Başvurmak Mümkün Mü?
Anayasa Mahkemesi‘ne (AYM) bireysel başvuruda bulunabilmek için iç hukuktaki tüm başvuru yollarının tüketilmiş olması gerekmektedir. Bu durumda savcılık tarafından verilen bir Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararına karşı itiraz edilmiş ve itiraz sonucunda KYOK kesinleşmiş ise AYM’ye bireysel başvuru yapılabilecektir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun da olumsuz sonuçlanması halinde ise kesinleşen Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı verilirken etkin soruşturma yapılmadığı, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği vb. gibi birçok nedenle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulabilir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi üzerine, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde talep edilmesi hâlinde yeniden soruşturma açılacaktır. Bu husus CMK m. 173/3 hükmünde açıkça belirtilmiştir.
AİHM veya Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruyu kabul edip hak ihlalini tespit etse bile, savcılık kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı kendiliğinden kaldırarak soruşturmaya devam etmez. Savcılığın soruşturmaya kaldığı yerden devam edilebilmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde savcılığa başvurarak talepte bulunulması gerekir.
Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı Nedir?
Savcılık tarafından yürütülen soruşturmada şüpheli veya şüphelilerin üzerine atılı birden fazla suç olabilir, bu durumda her suç tipi ayrıca soruşturma dosyası açılmayacak, birden fazla suç tipi tek soruşturma dosyası kapsamında görülecektir.
Örneğin; bir kişi hakkında hem kasten yaralama hem de hakaret suçundan şikayetçi olunduğunu düşünelim. Bu durumda, fail hakkında soruşturma başlatılacak ve soruşturma kapsamında yapılacak değerlendirmeler her iki suç bakımından da etkili olacaktır.
Bu senaryo üzerinden gidersek, diyelim ki; şüphelinin kasten yaralama suçunu işlediği somut deliller ile sabit fakat hakaret suçuna ilişkin bir delil toplanamamış, bu halde fail hakkında kasten yaralama suçundan İddianame düzenlenerek dava açılırken, hakaret suçuna ilişkin ise Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı verilebilecektir.
Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair karara karşı mağdur ve müştekinin, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde sulh ceza mahkemesine itiraz hakkı vardır.
İlginizi Çekebilir: Tanık Delili Nedir?
Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı Sicile İşler mi?
Sık sorulan sorulardan bir tanesi de Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararının sicile işleyip işlemeyeceğidir.
Öncelikle, Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararının sicile işlemesi gibi bir husus söz konusu değildir. KYOK şüpheli hakkında yeterli şüphe oluşmadığı dolayısıyla ceza davası açılmasına yer olmadığı şeklinde tanımlanabilecek bir karardır. Ezcümle savcılık tarafından şüphelinin suç teşkil eden herhangi bir hareketinin tespit edilemediği şeklinde yorumlanabilecek bir karardır. Hal böyle iken Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararının sicile işlemesi lekelenmeme hakkına aykırı olacaktır.
Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı Memuriyete Engel mi?
Bu karar birey hakkında suç işlediğinin kesin bir kanıtı olmadığı ve masumiyet karinesi ile kişinin lekelenmeme hakkı gereğince kesinleşmiş bir hüküm bulunmadığı için memuriyete engel teşkil etmemektedir.
Kaynakça & Referanslar
- [1] Öztürk-Tezcan-Erdem-Gezer-Kırıt-Özaydın-Akcan-Tütüncü-Villiemin-Tok, s. 147.
- [2] Öztürk-Tezcan-Erdem-Gezer-Kırıt-Özaydın-Akcan-Tütüncü-Villiemin-Tok, s. 438-439.
- [3] Eker Kazancı, Behiye, AİHS ve AİHM Kararları çerçevesinde Yakalama ve Tutuklama Koruma Tedbiri İle Kişi Güvenliği ve Hürriyetinin Sınırlandırılması, TBB Dergisi 2012 (98), s. 82.
- [4] Balcı, Delillerin Suçun İşlendiği Hususunda Yeterli Şüphe Oluşturması (CMK m. 170/2), s. 11.
- [5] Koca-Üzülmez, Genel Hükümler, s. 11.