HUKUK & DANIŞMANLIK
Mirasın Hükmen Reddi Nedir?
Mirasın reddi kurumu hukuk sistemimize İsviçre Medeni Kanunu’ndan yapılan iktibas ile 17.02.1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Medeni Kanunu( TMK) ile girmiştir.[1] Mirasın hükmen reddi bir ret karinesidir.[2] Mirasın reddi Türk Medeni Kanunumuzun 605 maddesinde şöyle düzenlenmiştir:
‘’Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.’’
Uygulamada gerçek ret karşısında hükmi ret, hükmen ret, karinesel ret gibi kavramlar kullanılmaktadır. Kanun Koyucunun mirasın reddini kabul etmesindeki temel amaç mirasçıların miras bırakanın aktifini aşan borçlarının sorumluluğundan kurtulmalarına imkân sağlamaktır.
Böylece, mirasçılar bir yandan terekenin aktifinden mahrum kalırken diğer taraftan ise aktifinden daha fazla değere sahip olan pasifleri de bertaraf etmiş olmaktadırlar. Hükmen ret kurumunun en önemli özelliği mirasçıları miras bırakanın alacaklılarına karşı koruma altına alıyor olmasıdır. Yani, mirası hükmen ret kurumunun en temel mirasçıyı koruyucu özelliği, borca batık bir terekenin, miras bırakanın ölümü anından itibaren reddedilmiş sayılmasıdır.[3]
Mirasın Hükmen Reddi (TMK Madde 605-618)
Hukukumuzda mirası kabul söz konusu değildir. Miras bırakanın ölümü halinde mirasçılara terekenin intikal etmesiyle birlikte tereke kendiliğinden mirasçıların malvarlığına dahil olmaktadır. Mirasçılara mirası ret hakkı tanınarak, hak düşürücü süre içerisinde mirasçılık sıfatından kurtulma imkânı verilmiştir.
Hükmen ret kurumunda da yine mirasçılık sıfatından kurtulma söz konusu olmakla birlikte, kanundaki şartların gerçekleşmesi halinde bir reddedilmiş sayılma karinesinden, ret lehine bir karineden bahsetmek mümkündür.[4] Zira, hükmen ret hukuki niteliği itibarıyla, ölüm anında kendiliğinden bir ret durumu olup; mirasın kendiliğinden iktisabına bir istisna teşkil etmektedir.[5]
Miras bırakanın borçlarını ödemeden aczinin açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olması halinde mirasın reddolunduğu hakkında adi bir karine söz konusu olmaktadır.
Mirashın Hükmen Reddi Nasıl Yapılır?
Mirasın hükmen reddi için TMK m. 605/2’deki şartların sağlanmış olması gerekmektedir. Zira, söz konusu şartların sağlanmasıyla terekenin tamamının açıkça borca batık olduğu durumlarda kanun koyucu mirasçının mirası reddettiğini karineten kabul etmektedir.
Ek olarak; TMK m. 605/2’ e göre, tereke alacaklıları tarafından borca batık durumda olan bir terekenin mirasçıları aleyhine dava açılmış ise mirasçılardan biri dahi, davada mirasın esasen hükmen reddedilmiş sayılmış olduğu itirazında bulunabilirler.[6]
Miras bırakanın herhangi bir borcundan dolayı mirasçıların aleyhine açılmış olan bir davada, mirasın borca batık terekeden dolayı hükmen reddedildiğine ilişkin yapılacak savunma bir itirazdır. Mahkeme hükmen red şartlarının sağlanıp sağlanmadığını re’sen tespit eder.[7] Mirasın hükmen reddinde mirasın kendiliğinden intikali prensibine bir istisna getirilmiştir.[8]
Mirasın hükmen reddi herhangi bir süreye tabi değildir. Zira, terekenin borca batıklığı hususu her zaman tespit edilebilir. Aynı zamanda, tereke alacaklılarının açtığı davada da bu husus her zaman ileri sürülebilmektedir. Ayrıca, mirasın hükmen reddinde gerçek redde olduğu gibi tescil de gerekmemektedir.[9]
Hükmen Reddedilmiş Miras Kabul Edilebilir mi?
Medenî Kanunun 605/2 fıkrası ile ret lehine bir karine kabul edilmiştir. Keza, mirasçıların susması, mirası reddettikleri yönünde adi bir karine oluşturmaktadır. Buna mukabil yasal ve atanmış mirasçıların açık veya örtülü kabulleriyle ret karinesi çürütülebilir. İşbu kabul iradesi için herhangi bir süre şartı bulunmamaktadır.[10]
Mirasın hükmen reddi durumunda mirasın kabul edilmesine ilişkin beyan, bir taraftan kurucu yenilik doğuran bir hakkın kullanılmasıdır. Zira, hükmen ret karinesinin uygulandığı durumlarda dahi külli halefiyet ilkesi gereği mirasçılar mirasçılık sıfatına sahiptir. Fakat, mirasçılık sıfatını korumaları için, açık ya da örtülü kabul iradesi gerekmektedir. Zira aksi hâlde, mirası reddetmiş sayılırlar. Yani, mirasçıların susmaları mirasçılık sıfatlarının sona ermesi sonucunu doğuracaktır.
Kısacası, mirasın hükmen reddi halinde mirasçılar mirası açık ya da örtülü olarak kabul ettiklerini gösteren iradelerini ortaya koyarlarsa; miras bırakanın ölümünden itibaren kesin mirasçı sıfatını kazanacaklardır. Bu süre içerisinde terekenin sahipsiz kalmasını engellemek amacıyla kendilerine geçici mirasçılık gibi şekli bir statü verilmiştir.[11]
Mirası kabul beyanı herhangi bir şekle bağlı olmamakla birlikte, yazılı veya sözlü olabilir. Ancak, tabii ki kabul iradesi açık ve anlaşılabilir olmalıdır.[12]
Mirasın hükmen reddinden sonra kabul etmek için fiil ehliyetine sahip olmak gerekmektedir. Tam ehliyetsiz bir mirasçı açısından kabul beyanını kanunî temsilcisinin yapması gerekmektedir. Tam ehliyetsiz mirasçı vesayet altındaysa, vasi mirası reddedebilmek için sulh ve asliye mahkemelerinin iznini almak zorunda olup, mirasın hükmen reddinden sonraki kabul için de aynı usul geçerlidir.
Tam ehliyetsiz mirasçı velayet altında ise, velinin kabul beyanında bulunabilmesi için herhangi bir makamdan izin veya onay almasına gerek yoktur. Ancak, velinin veya vasinin menfaati ile velayet veya vesayet altındaki mirasçının menfaatleri arasında bir çatışma söz konusu ise mirası kabul için küçüğe bir temsil kayyımı atanması gerekir. Bu durumda kabul beyanı temsil kayyımı tarafından yerine getirilir. Bu durumda da temsil kayyımı vesayet ve denetim makamının iznini almak zorundadır.
Mirası kabul hakkı sıkı sıkıya kişiye bağlı haklardan değildir. Yani bu durumda, mirasçı adına kabul özel bir yetkiye sahip iradi temsilci tarafından da yapılabilir. Ancak bir mal ortaklığı söz konusu ise, karı veya kocadan her biri diğerinin rızası olmadan borca batık bir mirası kabul edemez. Ancak, karşı taraf haklı bir sebep olmaksızın rıza göstermezse ya da rızasının alınması mümkün olmazsa, talepte bulunan eş kendi yerleşim yeri aile mahkemesinde dava açabilme hakkına sahiptir.[13]
Terekedeki sadece taşınırlar veya sadece taşınmazlar gibi bazı değerler için yapılan kabul beyanı, kayıtlı olduğu için geçerli değildir. Buna mukabil terekenin belirli bir oranı için kabul beyanında bulunulabilmektedir. Ancak mirasın hükmen reddine konu olmuş bir terekenin belirli bir oranını kabul etmiş bile olsa mirasçının sorumluluğu sınırsız olacaktır. Bu nedenle böyle bir kabul anlamsızdır.
Aynı şekilde, bir kişinin hem yasal mirasçı hem de atanmış mirasçı olması halinde, kişi bunlardan birini kabul edip diğerini reddedebilir. Ancak yine bu durumda da herhangi birini kabul etmesi halinde miras bırakanın borçlarından sınırsız olarak sorumlu olacağından dolayı ikisinden birini kabul etmek anlamsız olacaktır.[14]
Mirası ret beyanında olduğu gibi, kayıtsız ve şartsız yapılabilen kabul beyanı da muhatabına ulaşmakla hüküm doğurur. Kabulün geçerliliğini etkileyen hata, hile gibi bir sebep varsa, kabulün hükümsüz olduğu ileri sürülerek iptali sağlanabilir. İptali söz konusu olan kabul beyanı geçersiz olur ve yapıldığı andan itibaren herhangi bir hukukî sonuç doğurmaz. Kabul beyanı iptal edilemezse, mirasçı yasal süresi içinde mirası gerçek ret usulüne göre reddederek aynı sonuca ulaşamaz. Zira muhataba ulaşan kabul beyanından artık dönülemez ancak iptali sağlanabilir.[15]
Mirashın Hükmen Reddinin Şartları Nelerdir?
Türk Medenî Kanunu’nun 605/2. maddesinde düzenlenen ret karinesinin uygulanabilmesi için, miras bırakanın ölüm anında borçlarını ödemekten aciz olması ve bu durumun açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.[16]
Zira TMK madde 605/2’de “Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” denilerek bu husus açıklanmıştır. Buna göre, mirasın kendiliğinden reddedilmiş sayılabilmesi için ya miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli olmalı ya da miras bırakanın ödemeden aczi resmen tespit edilmiş olmalıdır. Yani, kanundaki düzenlemeye göre, mirasın hükmen reddedilmiş sayılması için bu iki halden birinin gerçekleşmesi gerekmekte olup ayrıca mirasçıların mirası açık veya örtülü bir şekilde kabule etmemiş olması gerekmektedir.[17]
Miras Bırakanın Ölüm Anında Borçlarını Ödemekten Aciz Olması
Borç ödemeden acizlik, borçlunun, ödeme araçlarından yoksunluğu nedeniyle, derhal ödenmesi gereken para borçlarını ödeme konusundaki sürekli iktidarsızlığını ifade eder.[18] Aciz hali henüz borca batık hâle gelmeyecek kadar mali durumda meydana gelen bozulmadır.[19]
Miras bırakanın ölüm anında kendi borçlarını ödemekten aciz olması veya terekenin pasiflerinin aktiflerini aşmış bir hâlde bulunması gerekir. Hükmen ret karinesinin amacı, borçlarını karşılayamayacak bir mevcuda sahip olan terekeden dolayı mirasçının sınırsız sorumluluğunu engellemektir.
Borca batık durumda olmamakla birlikte, ödeme güçsüzlüğü içerisinde bulunan tereke için de hükmen ret imkânını tanımak gerekir. Çünkü, her iki durumda da mirasçının kendisine yarar değil zararı olacak böyle bir mirası kabul etmeyeceği karinesi öngörülmüştür. Borca batık hâldeki veya ödeme güçsüzlüğü içerisindeki terekeyi kabul etmek isteyen mirasçının ise açık veya örtülü bir kabul iradesinde bulunması gerekmektedir.[20]
Miras Bırakanın Aczinin Açıkça Belli veya Resmen Tespit Edilmiş Olması
Medenî Kanunumuzun 605. maddesinin ikinci fıkrasındaki ret karinesinin uygulanabilmesi için, miras bırakanın ölüm anında borçlarını ödemekten aciz olmasının yanında bu durumun ya açıkça belli olması ya da resmen tespit edilmiş olması da gerekir.
Bu şartları taşıyorsa mirasçının ayrıca miras bırakanın yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine tescil edilecek gerçek ret beyanında bulunması gerekmez. Ancak, mirasçının söz konusu şartların gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda herhangi bir şüphesi varsa süresi içinde sulh mahkemesine mirası ret beyanında bulunması yararına olacaktır.[21]
Öğretide, miras bırakanın ölüm anında borçlarını ödeyemez durumda olmasının açıkça belli olması, bu durumun en azından miras bırakanın çevresince biliniyor olması anlamına geldiği kabul edilmektedir.[22] Miras bırakanın çevresi bakımından miras bırakanın içinde bulunduğu ekonomik durumun, mirasçıların yanı sıra onun tanındığı çevredeki üçüncü kişiler tarafından da bilinmesi anlaşılmalıdır.
Söz konusu hüküm gereği, mirasçılar ile miras bırakanın alacaklıları onun ekonomik durumunu biliyor ya da bilmek zorunda olmalıdırlar.[23] Anacak, tabii ki miras bırakanın alacaklıları tarafından durumun bilinmesi şart olmamakla birlikte, mirasçılar tarafından mutlak bir şekilde bilinmesi gerekir.[24]
Miras bırakan öldüğünde borç ödemeden aciz durumda olduğu ne mirasçıları ne de çevresi tarafından bilinmiyorsa, mirasçının yapacağı araştırmanın sonucunda durum ortaya çıksa bile borç ödemeden acizliğin açıkça belli olması unsurunun gerçekleştiği kabul edilmeyebilir.
Zira hükmen ret karinesi, borca batık olduğu mirasçılarca bilinen bir terekenin zaten onlarca reddedileceği varsayımına dayanmaktadır. Mirasçılar tarafından bu durumun daha sonra öğrenilmesi hükmen redde dayanılmasına imkân vermez. Bu durumda mirasçıların gerçek ret usulüne göre mirası reddetmeleri gerekir.[25]
Miras bırakanın ölüm anında borçlarını ödeyemez durumda bulunduğunun resmen tespit edilmiş olması da hükmen reddin şartlarının gerçekleşmesine olanak sağlar. Miras bırakan hayattayken aleyhine alınmış bir iflas kararı, miras bırakan hayattayken aleyhine sürdürülmüş icra takibinin semeresiz kalması nedeniyle alacaklıların aciz vesikası almış olması ve borçlunun bu belgeye bağlanan borçları ödeyemeden ölmüş olması, miras bırakanın konkordato süreci içerisinde bulunmuş olması gibi durumların resmen tespit olarak nitelendirilebilmesi mümkündür. Zira, bahse konu durumlarda ilgililer onun içerisinde bulunduğu ekonomik durumu kolaylıkla tespit edebilecek bir durumdadır.[26]
Miras bırakanın ölümünden bir süre önce borçlarını ödemekten aciz durumda olmasına rağmen, daha sonra işlerini düzeltmesi sebebiyle ölüm anında borçlarını ödeyebilecek duruma gelmişse, bu durum mirasçılarca veya çevresince bilinmiyor olsa bile miras hükmen reddi söz konusu olmaz.
Çünkü hükmen reddin şartlarından biri olan borçlarını ödemekten aciz olma şartı burada yoktur.[27] Miras bırakanın ölüm anında borçlarını ödeyemez durumda olduğu hatalı ve yanlış olarak biliniyor ise yine bu durumda da hükmen reddin şartları oluşmamaktadır.[28]
Mirasçıların Mirası Açık veya Örtülü Olarak Kabul Etmemiş Olmaları
Mirasçıların mirası açık bir beyanla kabul etmişler veya mirası kabul anlamına gelecek davranışlarda bulunmuşlar ise mirasın hükmen reddinden bahsedilemez.[29] Zira, mirasın hükmen reddi için mirasçıların mirası açık veya örtülü olarak kabul etmemiş olmaları gerekmektedir.
Keza mirasın hükmen reddi durumunda mirasçılar mirası kabul ettikleri takdirde miras bırakanın ölümünden itibaren kesin mirasçı sıfatını kazanmaktadır.[30] Bu halde kabul bildirimi kurucu yenilik doğuran bir irade bildirimidir. Ayrıca, söz konusu mirası kabul bildirimi herhangi bir şekle tabi değildir, yazılı veya sözlü yapılabilir.[31]
TMK m. 610/2 hükmünde belirtilen mirası kabul şartları ise örtülü kabul anlamına gelmekte olup bunlar, mirasçının terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakana ait işlerin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapması ile tereke değerlerine sahip çıkması veya tereke mallarını gizlemesidir.
Zira işbu durumlarda mirasçının, borca batık da olsa terekeye mirasçı olma isteğinin bulunduğu ve niyetinin mirasçılık olduğu kabul edilmektedir.[32] Tabii ki örtülü kabul hallerinde, yalnızca örtülü kabulü gerçekleştiren mirasçı ya da mirasçılar bakımından miras kabul edilmiş olmaktadır. Örtülü olarak kabul beyanında bulunmayan diğer mirasçılar gerçek ret ya da hükmen reddetmiş olma haklarından mahrum kalmamaktadırlar.[33]
Mirasın Hükmen Reddi Davasında Taraflar Kimlerdir?
Borca batık bir terekenin mirasçılarından her biri, her zaman terekenin borca batık ve ölüm tarihi itibariyle miras bırakanın aciz halinde olduğunun tespitini her talep edebilir. Bu tespit davalarında hasım olarak yani davalı olarak tereke alacaklıları gösterilmelidir.[34]
Mirasçıların terekenin kendileri bakımından hükmen reddolunmuş sayılması gerektiğini mahkemeden talep edebilmesi için herhangi bir zamanaşımı ya da hak düşürücü süre yoktur. Mirasçı veya mirasçıların davacı olarak böyle bir tespit davası açmakta hukuki yararları bulunmaktadır.[35]
Mirasçının kısıtlı olması halinde, bu davayı açmakta yararı bulunduğundan, vesayet makamından ve denetim makamından izin alınmak suretiyle kısıtlı mirasçı adına vasi tarafından açılabilir.[36] Söz konusu tespit davasında mahkemenin esas bakımından araştıracağı ilk husus terekenin tespiti ve terekenin borca batık olup olmadığıdır. Zira tereke borca batmamış durumda ise, yani aktifleri pasiflerinden fazla olan terekede hükmen ret prosedürü işletilemez. Mahkemenin esas bakımından araştıracağı ikinci husus ise yukarıda da anılmış olduğu gibi terekenin borca batık olduğunun açıkça belli ya da resmen tespit edilmiş olduğuna ilişkin incelemenin yapılmasıdır.[37]
Miras bırakanın alacaklıları tarafından, miras bırakanın borçları için mirasçılara karşı açılmış olan bir icra takibine karşı mirasçılar hükmen ret sebebiyle itirazda bulunabilirler.[38]
Bir mirasçının mirasın hükmen reddini tespit davası açmakta hukuki yararı vardır. Zira davacı mirasçı, bu tespit davasında alacağı kararı ileride aleyhine açılacak dava veya cebri icra takiplerinde kesin delil olarak ileri sürebilmektedir. Söz konusu tespit davası herhangi bir süreye tâbi olmaksızın açılabilir. Ancak, hakkın kötüye kullanımı teşkil eden bir durum söz konusu ise hukuk düzen tarafından korunmaz. Ayrıca, Türk Medenî Kanunun 619. maddesi uyarınca defter tutulması istenmişse, hükmen reddin tespiti artık talep edilemez.
Çünkü defter tutma isteği üzerine Sulh Hukuk hâkimi terekenin defterini tutup ret veya kabul hakkında beyanda bulunmak için mirasçıları çağıracak ve bu durumda isteyen mirasçı ret beyanında bulunabilecektir. Hal böyle olunca hükmen reddin yararı ve anlamı ortadan kalkmaktadır.
Zira, terekenin tasfiyesinin talep edilmesi durumunda da hükmen reddin tespiti söz konusu olmaz, çünkü mirasçının malvarlığı ile miras bırakanın terekesi birbirinden ayrılmış olur. Mirasın hükmen reddedilmiş olduğunun tespitine dair karar, mirası kabul edenler dışındaki bütün mirasçılar bakımından etkilidir.[39]
Daha önceden miras bırakanın borç ödemeden aciz durumda olduğu iddiasıyla dava açan mirasçılar bu davadan feragat etmişlerse, daha sonra bu konuda yeniden dava açamazlar.[40]
Mirasçılar hükmen reddi, miras bırakanın borcu için aleyhlerine açılan bir davada itiraz şeklinde bir savunma olarak da ileri sürebilmektedirler. Söz konusu durumda, hükmen reddin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, aynı mahkeme tarafından değerlendirilir.[41]
Mirasçılar hükmen reddi itiraz olarak, miras bırakanın borcu için kendilerine karşı başlatılan icra takibinde de ileri sürebilirler. Hükmen ret itirazının icra mahkemesi tarafından incelenmesi mümkün değildir. Zira mirasçılar bu konuda bir tespit davası açmak zorundadır. Böyle bir tespit davasında yetkili mahkeme, HMK m. 6/1 gereği davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli mahkeme ise, HMK m. 2 gereği asliye hukuk mahkemeleridir.[42]
Açılan davalarda miras bırakanın ölüm anında borçlarını ödemekten aciz durumda olup olmadığı ve bu aciz hâlinin açıkça belli olup olmadığı yemin dâhil her türlü delille ispatlanabilir. İspat yükü bu olguların varlığını iddia edene düşer ilkesi gereği mirasçılar borca batıklığın varlığını; ilgili kişiler de miras bırakanın borca batık olmadığını, mirasçıların mirası açık veya örtülü olarak kabul ettiklerini ispatlamaya çalışacaklardır.[43]
Mirasın Hükmen Reddi Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme Hangisidir?
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesine göre hükmen ret davasının mal varlığına dair bir dava türü olması hasebiyle, Mirasın hükmen reddi davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise takipte bulunan davalı tereke alacaklısının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemeleridir.
Mirasın Hükmen Reddinin Sonuçları Nelerdir?
Mirası hükmen reddetmiş sayılan mirasçının mirasta herhangi bir hak iddia edebilmesi mümkün olmamakla birlikte miras bırakanın borçlarından da sorumlu tutulamaz.[44]
Mirasın gerçek reddi söz konusu olduğunda mirası reddeden mirasçıların mirasçılık sıfatları sona ererken, mirası reddetmemiş olan mirasçıların mirasçılıkları devam etmektedir. Ancak kanunumuz ele alındığında, mirasın en yakın tüm yasal mirasçılar bakımından reddedilmesi durumunda terekenin iflas yolu ile resmi tasfiyesi yoluna gidileceği esası benimsenmiştir.[45]
Söz konusu düzenleme esas alınarak, mirasın hükmen reddinde de en yakın mirasçıların tümünün mirası açıkça reddi ile aynı yönde bir sonuç ortaya çıktığı sonucuna varılabilmektedir. Zira, terekenin borca batık olması halinde, mirası kabul eden çıkmadıkça hiçbir mirasçı yoktur denilebilir.
Bilindiği gibi, hükmen ret karinesi bütün mirasçılara etkili olmakta ve yasal veya atanmış mirasçılardan biri mirası açıkça veya örtülü olarak kabul etmedikçe tereke hiçbir mirasçıya intikal etmemektedir.[46] Keza, borca batık olduğu açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olan bir tereke zaten miras bırakanın ölümü tarihinde kendiliğinden reddedilmiş sayılmaktadır.[47]
Mirasın hükmen reddi halinde, en yakın yasal mirasçıların tamamının mirası reddetmiş olmalarındaki gibi TMK m. 612’deki tasfiye hükmü uygulama alanı bulacaktır. İşbu maddenin birinci fıkrası şöyledir:
“En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.”[48]
Miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi tasfiyede kesin yetkilidir. Zira, bu husus yargılamanın her safhasında kendiliğinden dikkate alınmaktadır.[49] Mirasın hükmen reddi halinde, tasfiye isteme zorunluluğu bulunmamaktadır. Sulh hukuk mahkemesi terekenin iflas usulü ile tasfiyesine geçmekle yükümlüdür. Yani, mahkeme tarafından re ’sen yapılmaktadır. Keza, miras bırakanın alacaklıları da harekete geçerek miras bırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine başvuru yaparak resmi tasfiye talep edebilirler.[50]
Sonuç
Mirasçılar külli halefiyet ilkesi gereğince miras bırakanın ölümüyle birlikte kendiliğinden mirası bütün olarak iktisap etmektedirler. Mirasçılar terekedeki aktiflerin yanında pasifler bakımından da sorumlu olmaktadırlar. Söz konusu durum dolayısı ile eğer ki pasifler aktiflerden daha çok ise terekenin borca batık olma hali söz konusu olacaktır.
Bu doğrultuda kanun koyucu hükmen ret kurumundan bahsetmektedir. Zira, bir terekede pasifler aktiflerden fazla olduğu ve bu doğrultuda miras bırakanın açıkça aciz durumda olduğu tespit edilmiş ise mirasçıların açık veya örtülü kabul beyanları olmadığı müddetçe karine olarak mirasın hükmen reddedildiği kabul edilir.
Türk Medenî Kanunumuzun 605/2. maddesinde yer alan hükmen ret karinesinin şartları gerçekleştiğinde, mirasçıların karine olarak mirası reddettikleri varsayılmaktadır. Bu sonuç şartların gerçekleşmesi halinde kendiliğinden ortaya çıkar. Mirasçılardan birinin hükmen reddin tespiti için dava yoluna başvurabilmesi mümkündür.[51]
Kaynakça
- HATİNOĞLU Beren, Mirasın Hükmen Reddi, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2019.
- HOROZOĞLU Orçun, Mirasın Hükmen Reddi ve Sonuçları, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2010.
- PETEK Hasan, ‘Mirasın Hükmen Reddi’, Dergipark, s. 2191-2235.
Referanslar
- [1] Orçun Horozoğlu, Mirasın Hükmen Reddi ve Sonuçları, İstanbul, 2010, s.4.
- [2] Orçun Horozoğlu, age, s. 8.
- [3] Age, s. 10.
- [4] Age, s. 11.
- [5] Age, s. 13.
- [6] Orçun Horozoğlu, age, s. 38.
- [7] Age, s. 39.
- [8] Age, s. 39.
- [9] Beren Hatinoğlu, Mirasın Hükmen Reddi, İstanbul, 2019 s. 13.
- [10]Hasan Petek, ‘Mirasın Hükmen Reddi’, Dergipark, s. 2198.
- [11] Hasan Petek, ‘Mirasın Hükmen Reddi’, Dergipark, s. 2199.
- [12] Hasan Petek, age, s. 2200.
- [13] Age, s. 2202.
- [14] Hasan Petek, ‘Mirasın Hükmen Reddi’, Dergipark, s. 2203.
- [15] Hasan Petek, age, s. 2204.
- [16] Age, s. 2207.
- [17] Orçun Horozoğlu, Mirasın Hükmen Reddi ve Sonuçları, İstanbul, 2010 s. 13.
- [18] Hasan Petek, ‘Mirasın Hükmen Reddi’, Dergipark, s. 2208.
- [19] Hasan Petek, ‘Mirasın Hükmen Reddi’, Dergipark, s. 2209.
- [20] Hasan Petek, ‘Mirasın Hükmen Reddi’, Dergipark, s. 2210.
- [21] Hasan Petek, age, s. 2211.
- [22] Age, s. 2212.
- [23] Age, s. 2213.
- [24] Age, s. 2214.
- [25] Age, s. 2215-2216.
- [26] Age, s. 2216.
- [27] Age, s. 2220.
- [28] Age, s. 2220.
- [29] Orçun Horozoğlu, Mirasın Hükmen Reddi ve Sonuçları, İstanbul, 2010, s. 28
- [30] Orçun Horozoğlu, age, s.28
- [31] Beren Hatinoğlu, Mirasın Hükmen Reddi, İstanbul, 2019 s. 29
- [32] Beren Hatinoğlu, Mirasın Hükmen Reddi, İstanbul, 2019 s. 30
- [33] Beren Hatinoğlu, age, s. 31.
- [34] Orçun Horozoğlu, Mirasın Hükmen Reddi ve Sonuçları, İstanbul, 2010 s. 36
- [35] Orçun Horozoğlu, age, s. 35.
- [36] Age, s. 36
- [37] Age, s. 36
- [38] Age, s. 40
- [39] Hasan Petek, ‘Mirasın Hükmen Reddi’, Dergipark, s.2223.
- [40] Hasan Petek, age, s. 2224
- [41] Age, s. 2225
- [42] Age, s. 2225
- [43] Age, s. 2226-2227
- [44] Hasan Petek, ‘Mirasın Hükmen Reddi’, Dergipark, s. 2227.
- [45] Beren Hatinoğlu, Mirasın Hükmen Reddi, İstanbul, 2019, s. 41.
- [46] Beren Hatinoğlu, age, s. 42.
- [47] Age, s. 43.
- [48] Beren Hatinoğlu, Mirasın Hükmen Reddi, İstanbul, 2019 s. 44.
- [49] Beren Hatinoğlu, age, s. 45.
- [50] Age, s. 46.
- [51] Hasan Petek, ‘Mirasın Hükmen Reddi’, Dergipark, s. 2221.
İlginizi Çekebilir: