[rt_reading_time label="Okuma Süresi:" postfix="Dakika" postfix_singular="Dakika"]

Mirasın Reddi Nedir?

Yazarlar: BÜŞRA ERMAN, ECENUR SÖNMEZ, FATİH YILDIZ, ALİ ŞENGÜL
Mirasın Reddi (Reddi Miras) Nedir?

Geleneksel olarak, miras, bir kişinin hayatının sonunda maddi değerlerini veya kişisel eşyalarını ailesine veya sevdiklerine bırakma yoludur. Ancak, her zaman bir kişinin mirası kabul etmek isteyeceği bir durum olmayabilir. Her ne kadar bu durum ilk bakışta tuhaf görünebilir olsa da, bazı durumlarda mirasın reddi, mirası alacak kişi için en mantıklı seçenek olabilir.

Mirasın Reddi (Reddi Miras) Nedir?

Miras, kişilerin ölümünden veya gaipliğine karar verildikten sonra geride bıraktıkları mal varlığı ve borçların tümüne verilen isimdir. Miras devrinde külli halefiyet ilkesi geçerlidir. Bu ilkeye göre, aktif ve pasifler yani mal varlığı ve borçların tümü kabule gerek olmaksızın mirasçılara geçer.

İlginizi Çekebilir: Miras Payının Devri Nedir?

Mirasın reddi veya halk arasında reddi miras olarak bilinen hukuki işlem, mirasın yasal veya atanmış mirasçıları tarafından yapılır. Bazı durumlarda ise mirasçıların bu yönde bir talepleri olmasa dahi mirası reddettikleri kabul edilir. Örneğin; ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır (TMK m.605/2). Bu duruma ise mirasın hükmen reddi denir.

Mirasın Gerçek Reddi Nedir?

Mirasın gerçek reddi, yasal veya atanmış mirasçıların kendilerine kalan mirası kendi iradeleri ile reddetmesine denilmektedir. Mirası kendi iradeleri ile reddeden kişilerin bu taleplerinin sonuçlanması akabinde mirasçılık sıfatlarını kaybedeceği ve miras üzerinde herhangi bir hak iddia edemeyecektir.

Buna rağmen mirasçının mirası reddetmesi durumunda mirasçının altsoyunun mirasçılık sıfatını hak kazanmasına engel teşkil etmeyecektir. Mirası reddeden bu kişi sanki miras bırakandan önce ölmüş gibi değerlendirilir ve ona göre işlem yapılır. Örneğin, kendisine kalan mirası reddeden kişinin çocuğu, bu durumda mirasçı olabilecektir. Ayrıca, miras bırakanın yasal veya atanmış mirasçısı bulunmaması durumunda devlet bu kişinin mirasçısı olacaktır. Bu durumda devletin de yasal mirasçı sıfatıyla mirası reddetmesi mümkündür.[1]

Mirasın Reddi Hangi Sürede Yapılmalıdır?

Mirasın reddi için Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 606. maddesinde üç aylık süre öngörülmüştür. Mirasın reddi başvurusunun bu üç aylık süre içinde yapılması gerekmektedir. Bu süre mirasçı olduklarını daha sonradan öğrendiklerini ispat etmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri anda, vasiyetname ile atanmış mirasçılar için ise miras bırakanın bu tasarrufunu öğrendikleri anda başlar.

Eğer mirasçı, mirası reddetmeden ölmüşse bu durumda mirası reddetme hakkı mirası reddedemeden ölenin mirasçısına geçecektir. Bu mirasçı için de bir hak düşürücü süre öngörülmüştür. Kendisine miras bırakana, mirasın geçtiğini öğrendikleri andan itibaren işlemeye başlar.

Eğer ki ret hakkının kullanılması sonucu daha önce mirasçı olmayan bir kimse mirasçı olursa bu kişiler için süre, reddeden mirasçıların ret hakkını kullandıklarını öğrendikleri andan itibaren başlayacaktır. Ret hakkının zamanında kullanılmaması sonucunda mirasçı, mirası külli olarak ve kayıtsız şartsız kazanmış.

Ancak, bu durumun istinası da bulunmakta olup mirasçıların mirası reddetmesine dair talepleri olmasa dahi mirası reddettikleri kabul edilebilecektir. Örneğin; ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır (TMK madde 605/2).[2] Bu duruma ise mirasın hükmen reddi denir.

Reddi Miras Beyanı Hangi Mahkemeye Yapılır?

Türk Medeni Kanunu’nun 609. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; reddi miras beyanı mirasçılar tarafından Sulh Hukuk Mahkemesine sözlü veyahut yazılı olarak yapılır. Türk Medeni Kanunu’nun 576. maddesi

Miras, malvarlığının tamamı için mirasbırakanın yerleşim yerinde açılır. Mirasbırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi, mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davaları bu yerleşim yeri mahkemesinde görülür.” şeklindedir. Mirasın, mirasbırakanın yerleşim yerinde açılacağı ve mirasla ilgili davaların mirasbırakanın yerleşim yeri mahkemesinde görüleceğini göz önüne alırsak reddi miras beyanının da miras bırakanın yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine yapılması gerekecektir. Yargıtay bu husus hakkında “…mirasın kayıtsız koşulsuz reddi beyanının bildirileceği ve bu beyanı tutanakla tespit edecek olan makam sulh hukuk mahkemesidir. Görev kamu düzeni ile ilgilidir. Yargılamanın her aşamasında dikkate alınır…[3]

Şeklinde hüküm kurmuştur.

Reddi Miras Beyanı İptal Edilebilir mi?

Reddi miras beyanının iptali, mirasçıların alacaklılarının korunması ve miras bırakanın alacaklılarının korunması amacıyla iki farklı şekilde mümkün olabilir. Mirasçıların alacaklıların korunması Türk Medeni Kanunu’nun 617. maddesinde düzenlenmiş ve reddi miras beyanının iptali bazı koşullara bağlanmıştır.

Malvarlığı, borcuna yetmeyen mirasçı sırf alacaklıya zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflas dairesi kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilir. Bu fıkradan da anlaşıldığı üzere mirasçının malvarlığının borcuna yetmemesi, sırf zarar vermek amacıyla kötü niyetle hareket etmesi ve alacaklılara veya iflas dairesine yeterli güvence vermemesi olmak üzere üç şart bulunmaktadır.

Bu üç şartın birlikte bulunması durumunda reddin iptali için dava açılabilir. Reddin iptaline karar verildiği takdirde mirasın resmen tasfiye edileceği TMK’nın 617. maddesinin 2. fıkrasında belirtilmiştir. Tasfiye edilen mirastan mirasçı payına herhangi bir şey düşerse önce itiraz eden alacaklılara olmak üzere alacaklılara ödenir. Arta kalan değer varsa bunlar da ret gerçekleşseydi reddedenin yerini alacak olan mirasçılarına verilir.

Ret beyanının iptali hakkının korumuş olduğu bir diğer konu da miras bırakanın alacaklıların korunmasıdır. Miras bırakanın mirası, borçlarını ödemeye yetmiyorsa reddeden mirasçılar, miras bırakanın alacaklılarına karşı ölümden önceki beş yıl içinde aldıkları ve miras paylaşılmasında geri vermekle yükümlü oldukları denkleştirmeye tabi mallar ölçüsünde sorumlu olurlar.

Denkleştirme dışı kazandırmalar burada önemli bir husus olarak karşımıza çıkar. Olağan eğitim ve öğrenim giderleri ile olağan hediyeler ve evlenme sırasında geleneğe uygun verilen hediyeler, çeyiz denkleştirmeye tabi değildir. İyi niyetli mirasçılar için ise geri verme oranı zenginleşme oranında belirlenmiştir.

Mirasın Reddi Hakkı Düşer mi?

Mirasın reddi beyanı için kanunda öngörülmüş olan üç aylık süre hak düşürücüdür. Bu süre içinde hakkın kullanılmaması ret hakkını düşürecektir. Ancak, bazı önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hâkimi üç aylık süreyi uzatabilir veya bu süre yerine yeni bir süre getirebilir. Mirasçılardan birinin hastalığı, gaipliği, tereke mallarının dağınık olması, mirasçıların miras kavgasına girmeleri, mirasçının terekenin durumu hakkında hiç bilgisi olmaması gibi durumlarda hâkim süreyi uzatabilecek veya süre tamamlanmışsa yeni bir süre belirleyebilecektir.[4][5]

Bazı durumlarda ise üç aylık süre dolmadan ret hakkının düşmesi söz konusu olabilir. Ret süresi içindeyken mirası açıkça kabul ettiğini bildiren kişinin reddi miras hakkı düşer. Yine ret süresi içinde mirasçı olarak tereke işlerine karışması terekenin veya miras bırakanın işlerini yürütmek amacıyla olağan dışı uğraşan kişilerin reddi miras hakkı düşecektir. Zira konuyla ilgili Yargıtay Kararı şu şekildedir;

Davacı mirasçı ve dava dışı diğer mirasçıların mirasçılık belgesi ve resmi senede göre miras bırakan adına kayıtlı taşınmazları kendi adına tescil ettirip daha sonra dava dışı üçüncü kişiye sattığı anlaşıldığından TMK’nın 610/2 maddesine göre terekeyi sahiplenme anlamına gelmekle birlikte davacının hükmen ret hakkı düşmüştür.[6]

Yukarıda yer alan Yargıtay İçtihadından da görüleceği üzere mirasçılardan birinin terekedeki malı veya malları zimmetine geçirmesi veya bu malları diğer mirasçılardan saklaması durumunda da bu kişinin reddi miras hakkının düşeceği vurgulanmıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Türk Medeni Kanunu’nun 610/3 fıkrasında sırf zamanaşımı ve hak düşürücü süreleri engellemek amacıyla dava açılması ve cebri icra takibi yapılması ret hakkını ortadan kaldırmayacaktır.

Miras Reddinin Sonuçları Nelerdir?

Mirasın reddinin yasal mirasçılar bakımından ve atanmış mirasçılar bakımından sonuçları vardır.

Yasal Mirasçıların Bakımından Sonuçları Nelerdir?

Türk Medeni Kanunu’nun 611/1. maddesine göre yasal mirasçılardan biri veya birkaçının mirası reddetmesi durumunda onların payı, bu kişiler miras açıldığında kendileri sağ değilmiş gibi onların sağ mirasçılarına geçer. Reddeden mirasçının miras bırakandan daha önce öldüğü varsayılarak işlem yapılır. Bu sebeple reddeden, miras üzerinde bir hak iddia edememekle birlikte artık miras bırakanın borçlarında da sorumlu tutulamayacağı aşağıdaki Yargıtay Kararlarında da vurgulanmıştır.

TMK’nın 611. maddesine göre; “Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer.” Yani yasal mirasçılardan birisi mirası reddettiğinde kendisi miras bırakandan önce ölmüş gibi sayılır; mirasın reddinin hükmü murisin ölüm tarihine kadar geriye gider. Bu hüküm karşısında; murisin ölümünden sonra yapılan bir takipte mirası reddeden mirasçıya karşı başlatılan takip taraf ehliyeti nedeniyle maluldür.[7]

İlginizi Çekebilir: Mirasçıların Murisin Borçlarından Sorumluluğu.

Türk Medeni Kanunu’nun 612. maddesinde, en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın, sulh hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği, tasfiye sonunda arta kalan değerlerin ise mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceği düzenlenmiştir.

Bu doğrultuda en yakın kanuni mirasçılardan kasıt doğrudan doğruya mirasçılık sıfatını kazanan mirasçılar olarak tanımlanmaktadır. TMK madde 612 uyarınca, mirasın birinci derecedeki mirasçıların tamamı tarafından reddi halinde miras ikinci derecedeki mirasçılara geçmemekle birlikte tereke tasfiye olunacak olup borçlar ödendikten sonra tasfiyeden arta kalan kısım red beyanı yapılmamış gibi birinci derece mirasçılarına verilecektir.

Mirasın altsoyun tamamı tarafından reddi halinde Türk Medeni Kanunu’nun 613. maddesi gereği ise reddedilen paylar sağ kalan eşe geçer. Bu durumda eşin mirası reddetmemiş olması gereklidir. Aksi takdirde mirasın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddedilmesi söz konusu olacaktır.

Türk Medeni Kanunu’nun 614. maddesinde açıkça düzenlendiği üzere; Mirasçılar, mirası reddederken kendilerinden sonra gelen mirasçılarından mirası kabul edip etmeyeceklerinin sulh hukuk mahkemesi tarafından sorulmasını isteyebilirler. Bunun için mirası reddeden mirasçıların, kendilerinden sonra gelen mirasçılar lehine ret talep etmeleri gerekmektedir.

Bu maddenin uygulanabilmesi için mirası reddeden mirasçıların kayıtsız şartsız değil, mirası sonra gelen mirasçıların lehine reddetmiş olmaları şarttır. Bu ret beyanı, sonra gelen mirasçıların tümünü kapsayacak nitelikte olup lehine ret talep edilecek altsoya ilişkin tek tek ayrım yapılabilmesi mümkün değildir. Sonra gelen mirasçıların bir ay içerisinde sulh hukuk mahkemesinin daveti üzerine cevaplarını iletmesi gerekmektedir. Lehine ret yapılan altsoyun, bir ay içerisinde davete cevap vermemesi durumunda mirası reddettikleri kabul edilecektir.

Mirasçılar, mirası reddederken kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler. Bu taktirde ret, Sulh Hakimi tarafından sonra gelen mirasçılara bildirilir, bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar. Bunun üzerine miras, yine iflas hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir.[8]

Atanmış Mirasçılar Bakımından Sonuçları Nelerdir?

Atanmış mirasçının veya mirasçıların mirası reddetmesi durumunda bu kişilerin payı yasal mirasçılara geçer. Ancak, kanun miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olmadığı anlaşılmadıkça diyerek atanmış mirasçının reddettiği her durumda yasal mirasçıya geçmesini engellemiştir. Miras bırakanın ölüme yaptığı tasarruflardan arzusu anlaşılamıyor ise irade beyanının yorumlanması gerekmektedir.


Kaynaklar

  • Dural, Mustafa, ve Turgut Öz. 2003. Miras Hukuku. İstanbul: Filiz Kitabevi.
  • Helvacı, İlhan. 2017. İlhan Helvacı Dersleri. <http://www.ilhanhelvacimirashukuku.com/turk-medeni-kanunu/turk-medeni-kanunu-madde-609>.
  • Karar Ara, <https://www.kararara.com/forum/viewtopic.php?t=375394>.
  • İmre, Zahit, ve Hasan Erman. 2021. Miras Hukuku. İstanbul: Der Yayınları.
  • Saatçıoğlu, Fuat. 2012. «Mirasın Gerçek Reddi.» Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi 175-208. <https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/159951>.
  • 6.Serozan, Rona, ve B. İlkay Engin. 2021. Miras Hukuku ve Uygulama Çalışmaları. Ankara: Seçkin Yayınları.
  • 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK), Resmi Gazete 24607 (8 Aralık 2001).
  • <https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf>.

Referanslar

  • [1] SAATÇIOĞLU, Fuat “Mirasın Gerçek Reddi”, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, S:1 (2012), s. 175.
  • [2] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu T:16.04.2008, E:2008/4-332, K.2008/336.
  • [3] Yargıtay. 2.HD, T:02.06.2004, E:2004/6246, K:2004/7140.
  • [4] SEROZAN/ENGİN, s. 516.
  • [5] İMRE/ERMAN, s. 364.
  • [6] Yargıtay. 14.HD, T:04.04.2016, E:2015/12439, K:2016/3994.
  • [7] Yargıtay. Hukuk Genel Kurulu, T:06.04.2021 E:2020/718 K:2021/409.
  • [8] YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2020/21-604 K. 2022/1020.

İlginizi Çekebilecek Diğer İçerikler: