HUKUK & DANIŞMANLIK
Özel Güvenliklerin Arama ve Kimlik Sorma Yetkisi
Geçmişten günümüze devlet kavramı, devletin yetkileri ve görevleri süre gelen bir tartışma konusudur. Devletlerin varlığı farklı sebeplere dayansa da, devletler kamu hizmetlerini yürütmekle görevlidirler. Yani devletler, toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda, kamuya yararlarlı faaliyetleri yürütme görevini üstlenmiştir. Devletler, kamu hizmetlerinin görülmesinde tek yetkili olabileceği gibi, değişen faktörler ile bu yetkisini özel kişilere devredebilmektedir. Günümüzde birçok kamu hizmetleri kısmen özel kişilere devredilmiştir. Bunlardan biri de kamu düzeninin sağlanması amacıyla yürütülen kolluk faaliyetleridir.[1]
Kolluk faaliyetleri kamu düzenini sağlarken, temel hak ve özgürlüklere belirli sınırlamalar getirmektedir. Temel hak ve özgürlükler Anayasa ile güvence altına alınmıştır ve ancak kanunlar ile sınırlandırılabilmektedir. Bu nedenledir ki; devlet kolluk faaliyetlerini yürütmek için kullandığı kamu gücünü bu şartlar altında kullanabilecektir. Devletin kolluk faaliyetlerinden biri de aramadır.
Arama; bir tehlikeyi önlemek, suçun oluşmasını engellemek için yapılan idari kolluk yetkisinde olan önleme araması olabileceği gibi, gizli olanın ortaya çıkarılması amacıyla adli arama olarak da gerçekleştirilebilir. Koruma tedbiri olarak karşımıza çıkan arama, Anayasa ile güvence alına alınan kişi özgürlüğü, özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı ve vücut bütünlüğü haklarına bir müdahale oluşturmaktadır.
Anayasa madde 20 ile aramanın koşulları düzenlenmiştir. Buna göre arama yapabilmek için millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak (Ay. m. 20/2) , hakim kararı ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yetkili mercii kararı ile kişinin üstü, eşyası ve özel kağıtları aranabilmektedir.
Adli arama CMK md. 116-122 arasında düzenlenmiştir. Kural olarak arama kararı Sulh Ceza Hakimi tarafından verilmektedir. Ancak, kamuya açık olmayan alanlarda ve konutta gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı yazılı emri ile; kamuya açık alanlarda ise, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısının yazılı emri ile; eğer Cumhuriyet Savcısına ulaşılmıyorsa da, kolluk amirinin emri ile de arama kararı verilebilir.
Aynı zamanda CMK madde 119/2’de arama kararında bulunması gereken unsurlar sıralanmıştır: Maddeden de anlaşılacağı üzere; arama belirli bir kişi, belirli yer ya da eşya için belirli süre içerisinde yapılmak üzere makul şüphenin varlığı halinde yapılabilir. Şüpheli, sanık veya delil elde etmek ya da şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi amacıyla üçüncü kişiler hakkında verilen adli arama kararı yukarda belirtilen usullerin yanısıra ölçülü de olmalıdır. Bu şartları sağlamayan hukuka aykırı arama temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açacaktır.
Avukat bürolarında arama ise genel arama usullerinden farklı olarak düzenlenmiştir. CMK madde 130 ile avukat bürolarında aramanın ancak mahkeme kararı ve Cumhuriyet Savcısının denetiminde yapılabileceği düzenlenmiştir. Buna benzer bir düzenleme, Avukatlık Kanunu madde 58 ile de yapılmıştır. CMK madde 130’dan farklı olarak, madde 58 ile avukatların görevleriyle bağlantılı olarak veya görevleri sırasında suç işlemeleri halinde yapılacak arama ayrıca düzenlenmiştir. Avukatlık Kanunu madde 58’ e göre de; mahkeme kararı ve Cumhuriyet Savcısının denetimi avukatın bürosunda arama yapmak için gerekli şartlardır. Aynı madde, avukatların ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlar kapsamında suç üstü hali durumu dışında üzerinin aranamayacağını da düzenlemiştir.
Devletlerin adil yargılanma hakkı doğrultusunda etkin bir yargılama yapma yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu kapsamda bireylerin savunma hakkı bulunmaktadır ve avukatlar savunma hakkının icrasında önemli bir yere sahiptir. Müvekkili ile arasında sır saklama yükümlülüğü bulunan avukatların, bürolarında arama kararı verilebilmesi için hakimin suçun işlendiğine dair yeterli verilerin bulunup bulunmadığını, somut olayın koşulları ile fiilin ağırlığını dikkatli incelemesi gerekmektedir. Sonuç olarak, hem müvekkili ile arasındaki ilişki gereğince, hem de mesleğini serbestçe icra edebilme özgürlüğüne müdahale edilmemesi gerektiğinden, avukat bürolarında yapılacak aramaların ölçülülük ilkesini ihlal etmemesi ve arama kararı öncesinde dikkatli incelemelere tabi olması gerekmektedir.[2]
Önleme araması ise; adli aramadan farklı olarak, suç oluşmadan onu engellemeyi amaçlamaktadır. Önleme araması, Polis Vaziyet ve Salahiyet Kanunu (PVSK) ile düzenlenmiştir. Temel olarak polis ve jandarmanın yetkili olduğu önleme araması kapsamında makul sebebin varlığı halinde kişinin üstü, arabası özel kağıtları ve eşyaları aranabilmektedir. Sulh Ceza Hakiminin kararı ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, mülki amirin emriyle yapılır. Ancak, buna istisnai olarak; polis, korumakla görevli olduğu bina ve tesislerde aynı zamanda Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği madde 8, 9 ve 25 ile belirtilen hallerde kişilerin üstünü, aracını ve eşyasını karar olmaksızın arayabilmektedir.
Önleme araması, suçun veya tehlikenin oluşabileceği yer ile sınırlı olarak, belirli bir sürede yapılabilmektedir. Süre yönünden yönetmelik ve kanunda belirli bir süre sınırı getirilmemiştir. Ancak, yapılan arama, bölgedeki tüm bireyleri etkilediği ve özgürlüklerine müdahale oluşturduğu için ölçülü olmak zorundadır.
PVSK madde 9 ile düzenlenen önleme araması araçların da aranabileceğini düzenlemiştir. Önleme araması belirli bir yer ve zamanda yapılabileceği için önleme araması yetkisi ile bir araç takip edilip durdurulamaz. Yargıtay bir kararında önleme araması ile belirtilen yer ve zaman dışında istihbarata dayanarak ve adli arama kararı olmadan araçların takip edilip durdurulup aranmasını hukuka aykırı bulmuştur.[3]
Madde 9 önleme aramasının umuma açık yerlerde, toplu taşıma araçlarında ve seyreden araçlarda arama yapılabileceğini düzenlemiştir. Buna göre; özel mülke konu olan ve kamuya açık olmayan yerlerde bulunan araçlarda önleme araması yapmak mümkün olmayacaktır. Aksi taktirde, özel hayatın gizliliğinin ihlali söz konusu olacaktır. Kanun maddesinde seyreden araçlarda önleme araması yapılabileceği düzenlenmiştir. Bu nedenle, açıkça bir düzenleme yapılmayan park halindeki araçlarda önleme araması yapılamayacağını söylemek mümkündür. Önleme araması yapılırken de, araçların sadece gözle görülür yerlerinde arama yapılabilir. Kapalı olan bagaj, torpido gibi yerlerin açılması istenerek arama yapılamaz.
Özel Güvenlik ve Arama
Özel güvenlik; kişilerin devletten bağımsız olarak özel mülkiyetlerini korumak istemeleri doğrultusunda ortaya çıkan geçmişten günümüze kadar gelen bir kavramdır. Özel güvenlik yetki alanları gün geçtikçe artırılmaktadır. Günümüzde Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun (ÖGHK) ve ilgili yönetmelikler ile özel güvenliklerin yetkileri ve hakları düzenlenmiştir.
Kamu gücünü kullanarak PVSK kapsamında önleme aramalarını kolluk kuvvetlerinin yapmakla yetkili ve kural olarak hakim kararının gerekli olduğunu belirtmiştik. Bu yetki farklı bir düzenleme ile Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un 7. maddesinde özel güvenliklere de verilmiştir. Maddeye göre; toplantı, konser, spor müsabakası, sahne gösterileri ve benzeri etkinlikler ile cenaze ve düğün törenlerinde, hava meydanı, liman, gar, istasyon ve terminal gibi toplu ulaşım tesislerinde duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini dedektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme ile sınırlı olacak şekilde arama yapabilir.
Özel Güvenlik Yönetmeliği’nin aksine, ÖGHK ile özel güvenliklerin elle üst araması yapması düzenlenmemiştir. Özel Güvenlik Yönetmeliği madde 14 ile bazı hallerde özel güvenliğin elle üst araması yapmasına imkan tanınmıştır. Ancak, bu yönetmelik hem ÖGHK’a aykırı, hem de temel hakların ancak kanunla sınırlandırılabileceği kuralına aykırı olduğu için özel güvenliklere yönetmelikle verilen bu yetki hukuka aykırı bir yetkidir. Bu nedenle, özel güvenliklerin elle üst araması yapma yetkisinin bulunmamaktadır.
Kanun’da sayılan mekanlarda ve özel mülkiyete konu olan yerlerde; özel güvenlik görevlileri elle arama yapamayacaklarsa da, yapılan teknik cihazlarla arama yetkisine sahiptirler. Arama yetkisinin yanında sınırlı olarak sayılan, ÖGHK madde 7 ile toplu ulaşım yerlerinde, toplantı, konser, düğün gibi toplu etkinliklerde kimlik sorma yetkisi düzenlenmiştir. Bu maddeden de anlaşılacağı üzere, kimlik sorma yetkisi belirtilen yerler ile sınırlıdır ve belirtilenlerin dışanda kalan yerlerde özel güvenlikler kimlik sormakla yetkili değildir.
Bu nedenle, üniversiteler madde kapsamına girmemekte ve girişte özel güvenliklerin kimlik sorması yetkileri dışındadır. Plazalara girişlerde de kimlik kartlarının ve bilgilerinin alınması hem yetki kapsamı dışındadır, hem de ölçüsüzdür. Yine aynı maddenin 1. fıkrasının d bendi ile de güvenlik görevlilerine adli kolluk kapsamında arama yetkisi verilmiştir.
Kişiler bu arama faaliyetlerine rıza göstermeme hakları bulunmaktadır. Ancak, rıza göstermemeleri halinde özel güvenliğin kontrol ettiği o alana girmeleri mümkün olmayacaktır. Özel mülkiyete konu olmayan kişinin erişebilmesinin zorunlu olduğu alanlarda kişinin özgür iradesiyle rıza göstermesi mümkün değildir. Bu yerlerde gerçekleştirilen arama temel hak ve özgürlüklerin ihlaline sebep olacaktır.
Örneğin, özel mülkiyete konu olan alışveriş merkezleri ve plazalar kişinin erişmesinde zorunluluğun bulunduğu alanlar değildir ve kişinin rızası etkilenmemektedir. Bu nedenledir ki; demokratik toplum düzeni için gerekliyse, ölçülüyse ve usulüne uygun yapılıyorsa yapılan arama hukuku uygun olacaktır. Devletin kolluk faaliyetini yürütürken modern devletin egemenlik kavramıyla bağlantılı olan kamu gücünü kullandığını söylemiştik. Devlet bu gücünü özel güvenliklere kısmen devretmiştir.
Devletin kendisinin sağlamakla yükümlü olduğu kamu düzenini özel şirketlere devretmesinde artan güvenlik ihtiyacı sebebiyle polislerin yeterli gelmemesi, alışveriş merkezi gibi kitlesel özel mülkiyetlerin artışı gibi faktörlerin etkili olduğu savunulmaktadır.[4] Doktrinde, Anayasa madde 128 ile kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli edimlerini kendisinin yerine getirmesi gerektiğini savunarak kamu gücünün özel güvenlikler aracılıyla yürütülmesini Anayasa’ya aykırı olduğunu kabul eden görüşler bulunmaktadır. Bu görüşün aksi olarak kolluk faaliyetinin devrinde Anayasa’da bir kısıtlama olmadığı ve idarenin izin ve denetimi altında kolluğunda devredilebileceği, bu nedenle; özel güvenlikler ile ilgili olan düzenlemlerin Anayasa’ya aykırı olmadığı savunulmaktadır.[5]
Devlet kolluk faaliyetini özel güvenliklere devredebilir; ancak, bu devletin güvenlik ihtiyaçları, devletin kolluk faaliyetinde toplum karşısındaki konumu gibi faktörler dikkate alınarak belirli alanlarla sınırlı olmalı ve yetkiler genişletilmemelidir.
Kaynakça
- SEVİNÇ Betül, Türk Hukukunda İdari Kolluk Yetkisinin Özel Hukuk Kişilerine Devri, Yüksek Lisan Tezi, İstanbul, 2018.
- YILDIZ Şerife, İdari Faaliyetlerin Devri Bağlamında Özel Güvenlik, Doktora Tezi, Eskişehir, 2009.
- ÜNVER Yener, HAKERİ Hakan, Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara, 2021.
- SEVER Çiğdem, Kamusal Faaliyetlerin Özel Kişilere Gördürülmesi: Özel Güvenlik ve Özel Sağlık, Doktora Tezi, Ankara, 2013.
Kanun maddeleri için: <https://www.mevzuat.gov.tr/>
Referanslar
- [1] SEVİNÇ Betül, Türk Hukukunda İdari Kolluk Yetkisinin Özel Hukuk Kişilerine Devri, Yüksek Lisan Tezi, İstanbul, 2018, s. 1-3.
- [2] ÜNVER Yener, HAKERİ Hakan, Ceza Muhakemesi Hukuku, 18.Baskı, 2018, Ankara s. 421,422.
- [3]Yargıtay Ceza Genel Kurulu – Esas: 2016/284 Karar: 2018/615 Tarih: 06.12.2018.
- <https://barandogan.av.tr>
- [4] SEVER Çiğdem, Kamusal Faaliyetlerin Özel Kişilere Gördürülmesi: Özel Güvenlik ve Özel Sağlık, Ankara ,2013, s, 207.
- [5] SEVİNÇ, s. 64.