[rt_reading_time label="Okuma Süresi:" postfix="Dakika" postfix_singular="Dakika"]

Özel Öğretim Kurumlarının Ücretinin Bakanlıkça Belirlenen Orandan Yüksek Olması Halinde Hukuki Süreç

Yazarlar: BÜŞRA ERMAN, BİLGENUR MUSLU, FATİH YILDIZ
Özel Öğretim Kurumlarının Ücretinin Bakanlıkça Belirlenen Orandan Yüksek Olması Halinde Hukuki Süreç

T.C. Resmî Gazete’de yayımlanan 06.01.2023 tarihli “Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik“e ve Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 53. maddesinin 1. fıkrası’ na göre; 2023-2024 öğretim yılında özel okul ücretlerine yapılacak artış oranı, yıl sonu TÜFE oranı dikkate alınarak Bakanlıkça belirlenen oranı aşmayacak şekilde tespit edilecektir. Millî Eğitim Bakanlığınca ise söz konusu bu artış oranı %65 olarak belirlenmiştir.

Özel okulların ücretlerinin tespiti Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin 53. maddesine göre belirlenmektedir. Özel öğretim kurumları ücretleri, Bakanlıkça belirlenecek artış oranı çerçevesinde Türk lirası olarak tespit edilir. Tespit edilen ücretler, Millî Eğitim Bakanlığının Bilişim Sistemleri (MEBBİS) programına işlenir. Özel Öğretim Kurumları ilan ettikleri ücretlerin altında bir ücret ile kayıt yapabiliyorlarken, ilan edilen ücret üzerinde ücret talep edemezler. Bu husus, Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun ışığında düzenlenen Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği ile sabittir.

Peki, Özel Öğretim Kurumları’nın Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği çerçevesinde Bakanlıkça belirlenen artış oranına uymayarak, belirlenen artış oranından daha fazla bir ücret belirlemesi durumunda velilerin veya öğrencilerin başvurabileceği hukuki yollar var mıdır?

Böyle bir durum ile karşı karşıya gelinme ihtimali oldukça yüksektir. Özel Öğretim Kurumları’nın, Bakanlıkça belirlenen artış oranına binaen tespit ettikleri ücret ilanı ile söz konusu artış oranına uyulmaması hallerinde özel öğretim bünyesindeki ilkokul, ortaokul ve liseler ile yaşanan uyuşmazlıklarda, uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme Tüketici Mahkemeleri olacaktır.

Herhangi bir uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülebilmesi için ilgili uyuşmazlığın taraflarından birinin “tüketici” olması ve uyuşmazlığın “tüketici işlemi“nden kaynaklanması gerekir.

Tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi iken, tüketici işlemi; taraflardan birinin tüketici, diğer tarafın ise satıcı, hizmet sağlayıcı veya onlar adına hareket eden gerçek ya da tüzel kişilerden biri olduğu ve aralarında gerçekleştirilen işlemin tüketici açısından mesleki ve ticari bir amaç gütmediği işlemlerdir.

Tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan her türlü sözleşme ve hukuki işlemi karşılar. Tüketici ve tüketici işlemi tanımlarından görüleceği üzere veliler; ticari veya mesleki bir amaç gütmeden eğitim hizmeti piyasasında özel eğitim kurumları ile aralarında bir sözleşme ve hukuki işlem inşa ederler.

Yaşanabilecek bu şekilde bir uyuşmazlıkta özel öğretim kurumlarınca belirlenen ücretlerin miktarı Tüketici Mahkemelerindeki parasal görev sınırı bakımından son derece önem arz etmektedir.

Peki, bu parasal sınırın miktarı nedir ve parasal sınırın altında kalan miktarlarda velilerin başvurabileceği hukuki yol ne olacaktır?

Tüketici Mahkemelerinde dava açılabilmesi için 2023 yılı parasal sınırı 66.000 Türk lirası şeklinde belirlenmiş olup; 66.000 Türk lirasının altındaki tüketici uyuşmazlıklarında tüketicilerin İl veya İlçe Tüketici Hakem Heyetlerine başvurmaları gerekmektedir. Özetle, parasal sınırının altında kalan uyuşmazlıklar için velilerin çözüm arayacağı mercii Tüketici Mahkemeleri olmaktan çıkıp, Tüketici Hakem Heyetlerine dönüşmektedir.

Ülkemizde son yıllarda yaşanan ekonomik değişimler eğitim sektörünü de fazlası ile etkilemiş; özel öğretim kurumları ve veliler bu dinamiklerin sebep olduğu pek çok mağduriyet yaşamıştır. Yaşanan mağduriyetlerin haklı olarak yargıya taşınması ise hukuk dünyasında emsal kararlar ortaya çıkarmıştır.

Bütün bu yaşanan mağduriyetler ve tartışmaların gölgesinde, emsal olarak, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2017/1833 Esas 2020/3224 Karar ve 12.03.2020 Tarihli kararında; davacı şirket ve davalı velinin çocuklarının eğitimi hususunda aralarındaki sözleşmesel ilişkiden kaynaklı davalı velinin eğitim giderini ödemediği, davacı şirketin de alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlattığı davada Asliye Mahkemesince davacı şirketin davasının kabulüne karar verilmiştir. Temyiz aşamasında ise davalının velisi olduğu çocuğunun öğrenimi için davacı şirketin işlettiği özel okula kayıt yaptırdığı ve dava konusu icra takibinin “özel okul ücretine” ilişkin olduğunun anlaşılması ile söz konusu uyuşmazlıktaki hukuki işlem içerisinde davalı velinin tüketici sıfatına haiz olduğu ve aralarındaki sözleşmesel ilişkinin tüketici işlemi niteliğini taşıdığı gerekçesi ile uyuşmazlığın 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına ve davaya bakmakta Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilmiş ve yasaya aykırı hüküm bozulmuştur.

Özel öğretim kurumlarından ilkokul, ortaokul ve liseler haricinde Vakıf Üniversitelerinin durumuna bakıldığında yol göstericimiz bu defa Yükseköğretim Kanunu olacaktır. Vakıf yükseköğretim kurumlarının eğitim-öğretim esasları bu kanunla belirlenir ve tıpkı devlet üniversiteleri gibi Yükseköğretim Kuruluna sunulur.

Bu kurumlar mali, idari ve ekonomik konularda Yükseköğretim Kurulunun gözetim ve denetimine tabidirler ve öğrencilerden alınacak ücretler mütevelli heyeti tarafından tespit edilir. Özel öğretim kurumlarının o yıl için Bakanlıkça belirlenen ücret artış oranından fazla ücret belirlemesi halinde velilerin veya öğrencilerin hakkını arayacağı merci yine Tüketici Mahkemeleri olacaktır.

Her ne kadar vakıf üniversiteleri kamu tüzel kişiliğine haiz olsa da, eğitim-öğretim ücretinin belirlenmesi noktasında idarece kamu gücü kullanılarak, re’sen ve tek yanlı biçimde tesis edilen bir uygulamadan söz edilemeyecektir.

Zira, öğrenim hizmetinin verilmesine ilişin sözleşme ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlık tam anlamıyla tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulan bir sözleşmeden ibarettir.

Özetle, idari bir işlem veya hizmetin söz konusu olmadığı, özel hukuk hükümlerine tabi öğrenim hizmeti verilmesine ilişkin sözleşme ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlık, genel hükümlere göre idari yargıda değil adli yargıda çözümlenecektir. Nihayetinde; veliler ve öğrencilerin vakıf üniversitelerindeki öğrenim ücretinin Bakanlıkça belirlenen ücreti aşması halinde çalacakları kapı adli yargı olmalıdır.


Daha fazla T.C Resmî Gazete Yayını ve Haber okumak için tıklayınız.