HUKUK & DANIŞMANLIK
Tasarrufun İptali Davalarında Aciz Vesikasının Hukuki Değerlendirmesi
Tasarrufun İptali Davası Nedir?
İcra ve İflas Kanunu‘nun (İİK) 277. vd. maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası; alacağını icra takibi ile borçlu taraftan tahsil edemeyen alacaklının, borçlunun mal varlığına ilişkin mal kaçırmak saiki ile yapmış olduğu tasarruflarını iptal etmek amacıyla borçluya ve söz konusu mala sahip olmuş veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa karşı açtığı davadır. Bu davanın amacı; borçlu tarafın, üçüncü şahıslarla yapmış olduğu tasarruf işlemlerinin diğer alacaklılara karşı geçersizliğini sağlamaktır.
Yargıtay, tasarrufun iptali davasını; “Söz konusu tasarrufa konu malın borçlu şahsın mamelekine iade edilmeden, alacağın tahsiline icra takibi marifeti ile imkan veren davadır.” şeklinde tanımlamıştır. Dava sonucunda tasarrufun iptaline konu taşınır veyahut taşınmaz cebri icra yolu ile satılacaktır.
Aciz Vesikası Nedir?
Aciz vesikası, İcra ve İflas Kanunu’nun madde 143/1 hükmünde açıkça düzenlenmektedir bu maddeye göre aciz belgesi; “haczedilen malların paraya çevrilmesi sonucunda, alacağı tamamen ödemeyen alacaklıya ve bir sureti borçluya icra memurunca verilen ve takip konusu alacağın ödenmemiş olan miktarını belirten bir belge”dir. Kısacası aciz vesikası, borçlu tarafın takip edilen alacağını ödemeye yetecek mal varlığının bulunmadığına dair icra dairesince verilen resmi belge denilebilecektir.
Bu belgede ödenmeyen alacak, takip giderleri ve de alacağa ilişki faiz miktarı bulunmaktadır. Belgeyi düzenleme yetkisine söz konusu icra takibini yapan icra dairesi haizdir. Aciz vesikasının geçici ve kesin olmak üzere iki türü bulunmaktadır. Haciz sırasında borçlunun söz konusu alacağı karşılamaya yetecek hacze kabil malı bulunmadığında haciz tutanağına geçirilir. Bu haciz tutanağı geçici aciz belgesi niteliğini taşıyacaktır. Haciz sırasında verilen bu haciz tutanağı belgesi kesin değildir, geçicidir.
Zira, borçlunun haczi kabil mallarının söz konusu tüm borcu karşılayabilmesi ancak bu malların cebri icra ile satışından sonra anlaşılabilecektir. Geçici aciz verilmesinin bu durumdaki önemi ise tasarrufun iptali davalarının açılmasını sağlayacak nitelikte olmasıdır.
Kesin aciz belgesi ise iki şekilde mevcuttur. Öncelikle, haczedilmiş mallar satıldıktan sonra elde edilen bedel alacaklıya veya alacaklılara paylaştırılır. Bu paylaşma sonucunda, söz konusu borcun tamamını tahsil edemeyen alacaklı tarafa kesin aciz belgesi düzenlenecektir. Diğer bir durumda ise, borçlunun haciz sırasında haczi kabil malı bulunmuyor ise bu durumun geçirildiği haciz tutanağı İİK. m. 143’e göre kesin aciz vesikası hükmünde olacaktır. Bu durum sonucunda ise alacaklı tarafa ayrıca aciz vesikası düzenlenmez.
Aciz Vesikasının ibraz Edilme Zamanı Hususunda Doktrindeki Görüş Ayrılıkları Nelerdir?
Tasarrufun iptali davası açabilmesi için, alacaklının aciz vesikasına sahip olması gerekmektedir. Öncelikle, alacaklının neden aciz belgesine sahip olması isteniyor sorusunun cevabını açıklanmalıdır.
Şöyle ki; tasarrufun iptali davası, borçlunun mallarını kaçırma saiki ile hareket etmesi nedeniyle, alacaklının alacağını borçlunun mal varlığından tahsil edemediği hallerde açılan bir davadır. Alacaklı ancak aciz belgesi ile borçlunun aciz halde olduğunu kanıtlayabilir. Alacaklı, bu aciz belgesini ya da aciz belgesi niteliğindeki haciz tutanağını mahkemeye muhakkak dava dilekçesi ile veya doktrin ve Yargıtay’ın baskın görüşüne göre yargılamanın sonuna kadar mahkemeye sunması ibraz etmesi gerekir.
Tasarrufun iptali davasında davacının/alacaklının aciz vesikasına sahip olması dava şartıdır. Bu sebeple, davacının dava dilekçesine aciz vesikasını da sunması uygun olacaktır. Davanın açıldığı zamanda mahkeme bu dava şartının gerçekleşip gerçekleşmediğini talebe gerek olmaksızın re’sen araştırma ilkesi gereğince kendiliğinden araştıracaktır.
Bu noktada doktrinde de bir ihtilaf karşımıza çıkmaktadır: Mahkemenin davayı aciz vesikasının dava açılmadan evvel alınmamış olması gerekçesi ile reddetmesinden evvel, davacı aciz belgesi alır ve bu belgeyi mahkemeye sunar ise mahkeme ne şekilde karar vermelidir? Doktrinde iki farklı görüş mevcut olmakla beraber, Yargıtay ikinci görüş doğrultusunda karar vermektedir.
Birinci Görüş: Aciz Vesikası Davanın Açıldığı an Mevcut Olmalıdır
Doktrinde bazı yazarların savunduğu birinci görüşe göre; davanın açıldığı tarihte dava koşullarının mevcut olması gerekir. Aciz vesikası tasarrufun iptali davalarında davanın açılması için dava şartıdır. Dava tarihinde, davacı aciz vesikası almamış ise açtığı tasarrufun iptali davası reddedilmelidir.
Bu görüşe göre, davacı olan alacaklının sunması gereken aciz vesikasında, dava açılış tarihinde borçlu şahsın aciz halinde oluşunu ortaya koymalıdır. Mahkemeye sunulmuş olan aciz vesikasında eğer borçlunun, dava açıldıktan sonraki bir zaman diliminde aciz halinde olduğunu belirtiliyor ise bu ahvalde davanın usulden reddedilmesi gereklidir. Bu ihtimalde davanın esasına girilmeyecektir.
Önemle belirtmek gerekir ki doktrinde ve Yargıtay’ın yeni içtihatlarında işbu birinci görüş desteklenmemektedir.
İkinci Görüş: Aciz Vesikası Şartı Yargılama Esnasında da Tamamlanabilecek Bir Dava Şartıdır
İşbu ikinci görüşe göre, dava tarihinden sonra aciz vesikasının ibraz edilmesi durumunda başlangıçtaki dava şartı eksikliği ortadan kalkacaktır. Tasarrufun iptali davası, henüz borç ödemeden aciz vesikasına sahip olunmadan açılır ise aciz vesikası dava şartı eksik olacaktır. Ancak davacı, iptal davası açtıktan sonra sahip olduğu aciz vesikasını mahkemeye ibraz eder ise dava şartı tamamlanacaktır. Yargıtay’ın da benimsediği görüş bu görüştür.
Yargıtay’ın Görüşü Nedir?
Yargıtay birçok farklı görüş benimsemiştir. İptal davaları kararlarını temyizen incelediği dönemlerde Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin birinci görüşü benimsediği kararları mevcuttur.
Önceki dönemlerde iptal davalarına dayanan kararları temyizen inceleyen Yargıtay 15. Hukuk Dairesi ve günümüzde söz konusu iptal davaları kararlarını temyizen inceleyen Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin ikinci görüşü destekler nitelikte içtihatları mevcuttur.
Son tahlilde Yargıtay birinci görüşten farklı olacak şekilde kararlar vererek, aciz vesikasının dava açılmasından önce alınmış olmasını zorunlu tutmamaktadır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2009 tarihli 2884/3093 sayılı kararında; davadan sonra (sırasında) veya davadan önce başlayan bir icra takibine dayanarak, davadan sonra düzenlenmesinin mümkün olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, aciz vesikasının duruşmanın, yargılamanın bitme süresine kadar, temyizde Yargıtay incelemesi aşaması ya da Yargıtay’ın kararı bozmasından sonraki görülen duruşmalarda dahi mahkemeye ibrazını mümkün kılmaktadır.
Yargıtay’ın yaygın içtihatlarında görüleceği üzere aciz vesikası yargılama süreci içerisinde temyiz aşamasında dahi dosyaya sunulabilecektir:
“Dava, İİK.’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davacı alacaklı tarafından aciz belgesi veya bu nitelikte haciz tutanağı ibraz edilmediği için davanın reddine karar verilmiş ise de verilen karar dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Tasarrufun iptali davalarını, elinde kat’i (İİK.’nun 143. md.) ya da geçici (İİK.’nun 105. md.) aciz belgesi olanlar açabilir. Bu husus davanın görülebilme koşulu olup mahkemece re’sen (kendiliğinden) göz önüne alınması gerekir. Aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay’ca onanmasından (veya bozulmasından) sonra bile sunulma olanağı vardır.“[1]
“Aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay’ca bozulmasından sonra bile sunulma olanağı vardır.“[2]
Buna karşılık alacaklı bir yıllık süresi içinde haciz talebinde bulunmuş ise aynı bir yıllık süre içinde (hatta daha sonra) borçlunun mallarının haczedilememiş olması haciz isteme hakkının düşmesini ve dolayısıyla takip dosyasının işlemden kaldırılmasını gerektirmez. Bu halde icra takibi derdest kalmakta devam etmektedir ve alacaklının bir yıllık süresi içinde yapmış olduğu haciz talebi gereğince (bir yıl geçtikten sonra) borçlunun mallarının haczedilmesini istemesi, İcra ve İflas Kanunu‘nun 78/5. maddesi anlamında yenileme talebi niteliğinde değildir. Yani bu halde alacaklının yeniden harç ödemesine ve talebin borçluya tebliğine gerek yoktur.[3, 4]
Görüleceği üzere Yargıtay’ın emsal nitelik taşıyan yerleşik içtihatlarına ve öğretideki baskın görüşe göre aciz vesikası “temyiz aşamasında” dahi sunulabilmektedir.
Sonuç
Kural olarak, davacı tarafın tasarrufun iptali davasını açabilmesi için veya davanın görülmesini sağlayabilmesi adına aciz vesikasını alarak mahkemeye sunması gerekmektedir.
Ancak, alacaklı sonradan aldığı aciz vesikasını mahkemeye ibraz ettiğinde, başlangıçta vuku bulan dava koşulu noksanlığı giderilecektir ve dava koşulu tamamlanmış kabul edileceğinden mahkeme iptal davasını esastan incelemelidir. Zira, hüküm anında dava koşulu mevcut olacaktır.
Kaynakça
- 17. HD, 5.2.2009, 2008/4027, 2009/411, (KBİBB).
- 17. HD, 17.9.2009, 5394/5517.
- Kuru B.: İcra ve İflas Hukuku EI Kitabı, 2013, 2. Baskı, s. 414, 415.
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/12-1147 K. 2017/1304 T. 08.11.2017.
İlginizi Çekebilir: Genel Haciz Yolunda Ödeme Emri Nedir?
Anahtar Kelimeler: Tasarrufun İptali, Tasarrufun İptali Davası, Tasarrufun İptali Davaları, Aciz Vesikası, Tasarrufun İptali Davalarında Aciz Vesikası, Tasarrufun İptali Davalarında Aciz Vesikasının Hukuki Değerlendirmesi.