[rt_reading_time label="Okuma Süresi:" postfix="Dakika" postfix_singular="Dakika"]

Türk Ceza Hukuku’nda Af

Yazarlar: ÖZLEM HAYALİOĞLU, ENGİN BERKAY UZUN, OĞUZHAN BULAN, YAREN KARABACAK
Türk Ceza Hukukunda Af

Af, Ceza Hukuku kapsamında suç işleyen kişilerin hükümlerini ya da cezalarını tamamen veya kısmen kaldırma veya hafifletme amacıyla yapılan bir hukuki düzenlemedir.

Bununla birlikte, genellikle bir devlet veya hükümet tarafından kullanılan bir araç olup; suçluların toplumla yeniden bütünleşmelerine, ceza adalet sistemine duyulan güvenin artmasına veya belirli bir politika veya sosyal hedefin gerçekleştirilmesine yöneliktir.

Af kavramını tarihsel incelemek gerekirse; af, eski çağlardan beri var olan bir kavramdır. Antik Roma’da af, imparatorun özel bir hakkı olarak kabul edilir ve genellikle siyasi ya da askeri suçlulara yönelik olarak uygulanırdı. Orta Çağ’da kilise, af yetkisine sahipti ve bazen kilise tarafından ilan edilen genel aflar düzenlenirdi. Modern anlamda af ise genellikle parlamentolar veya hükümetler tarafından kanunla düzenlenir ve yürürlüğe girer.

Hukuki olarak ise af, bir suçun yargılaması veya cezalandırılması sürecine, yani yargı organına yasama ve yürütmenin müdahalesidir.[1]

Af, toplumda tartışmalı bir konu olup çeşitli etik, hukuki ve politik sorunları beraberinde getirmektedir. Adaletin sağlanması için af uygulamalarının adil olması önem taşımaktadır. Bu durum, suçluların tekrar suç işlemeye yönelik risklerini dikkate almayı ve suç mağdurlarının haklarını korumayı gerektirir. Af kararlarının siyasi veya kişisel çıkarlara dayanmaması ve hukukun üstünlüğü ilkesine uygun olarak verilmesi gereklidir. Her ülkenin af konusunda farklı yasal düzenlemeleri ve politikaları bulunmaktadır.

Af kararları genellikle hükümetlerin veya yasama organlarının yetkisindedir ve belirli koşullara bağlı olarak uygulanır. Bu koşullar suçun niteliği, işlenme zamanı, suçlunun cezaevindeki tutumu veya suçun toplumsal etkileri gibi faktörlere göre değişkenlik gösterebilir.

Ceza Hukuku, toplumun düzenini ve güvenliğini sağlamak, suç işleyenleri cezalandırmak ve adaleti temin etmek amacıyla oluşturulmuş bir hukuk dalıdır. Ancak, bazı durumlarda hükümlülerin cezalarının hafifletilmesi veya tamamen kaldırılması gerekebilir. Bu noktada devreye “af” kavramı girer. Af, ceza hukukunda suç işlemiş kişilerin cezalarının tamamen veya kısmen affedilmesini ifade eden bir uygulamadır. Af, suç işleyen kişilere uygulanan cezanın tamamen veya kısmen affedilmesi anlamına gelir.

Türk Ceza Hukuku’nda (TCK) af, T.C Anayasası ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki (CMK) muhtelif düzenlemelerle vücut bulmuştur.

Anayasa hukuku bakımından ‘’af’’, bir atıfet işlemidir. Dolayısıyla af talebi, suçlular açısından bir hak oluşturmamaktadır. Anayasa Mahkemesi‘ne göre; ”Anayasamızda fertlerin temel hak ve hürriyetleri arasında aftan yararlanma diye bir hak gösterilmiş değildir. Bu sebeple suçlular, affedilmelerini bir hak olarak isteyemezler. Anayasanın affa yetkili kıldığı makam, affın kapsamını da belirlemeye yetkilidir.[2]

Özel ve Genel Af

Türk Ceza Hukuku’nda “özel af” ve “genel af” terimleri, af uygulamalarının farklı türlerini ifade eder.

İlk olarak, özel af, belirli bir kişi veya grup için geçerli olan af uygulamasını ifade eder. Bu tür af genellikle belli bir suçla ilgili olarak af çıkarılmasını veya ceza sürelerinin indirilmesini içerir. Özel af, genellikle meclis tarafından çıkarılan yasalarla gerçekleştirilir ve suç işleyen belirli kişiler veya gruplar için özel bir hüküm içerebilir. Özel af, belli bir suç veya suçluluk durumu için sınırlı bir şekilde uygulanır ve genellikle belirli koşullara bağlıdır. Türk Ceza Hukukunda özel af, kesinleşmiş hapis cezasının cezaevinde infaz edilmesinden vazgeçilmesi veya cezaevinde infaz edilecek sürenin azaltılması veya hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesini sağlayan bir ceza hukuku kurumudur (TCK madde 65/2).

Genel af ise tüm suçlular veya belirli bir suç kategorisindeki tüm kişiler için geçerli olan af uygulamasını ifade etmekte olup genellikle toplumsal veya siyasi bir amaca hizmet etmek için çıkarılır. Genel af, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından çıkarılan yasalarla gerçekleştirilir ve genellikle suç işleyen kişilerin cezalarının tamamen veya kısmen affedilmesini içerir. Toplumun genel barış ve huzurunu sağlamak, ceza adaletini dengelemek veya ceza sisteminin yükünü azaltmak gibi amaçlarla kullanılan genel af müessesi uygulandığında, belirli bir suç kategorisindeki suçluların cezaları hafifletilebilir veya tamamen ortadan kalkabilir. Genel af belirli bazı suçları da kapsayacak şekilde de çıkarılabilir.

Genel af, her ne kadar kamu davasını bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırsa da suçun işlenmediği anlamına gelmemektedir.

Adli takibat kişi hakkında bir suçluluk karinesi yarattığı için af kişi hakkında beraat kararının bütün sonuçlarını doğurmamaktadır. Bu nedenle henüz hüküm kesinleşmeden çıkarılacak bir af kanunu karşısında kendisinin suçsuz olduğuna inanan şüpheli veya sanık davanın sonuçlandırılmasını tercih ederek beraat etmek ve toplum nazarında aklanmak isteyebilir. Bir hukuk devletinde kişilerin affı reddetme ve dolayısıyla aklanma hakkının tanınmaması kabul edilemez bir durumdur. Dolayısıyla Anayasa m.36 ”Herkes.. yargı mercilerinin önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” hükmünden hareketle kişilere affı reddetme ve aklanma hakkı tanınmalıdır.[3]

TCK MAdde 65:

  • Genel af halinde, kamu davası düşer, hükmolunan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalkar.
  • Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir ya da adlî para cezasına çevrilebilir.
  • Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları, özel affa rağmen etkisini devam ettirir.

Genel af, yargılaması devam eden davaları ve kesinleşmiş cezaları bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldıran bir yasama işlemidir.

Af kurumu nedeniyle bir suça ilişkin özel hukuka dair taleplerin hak sahibi tarafından ileri sürülmesini engellemez. Aflar, bir haksız fiil olan suçun varlığını ortadan kaldırmaz. Bu nedenle, özel veya genel affa rağmen suç sebebiyle mağdur olan kişiler özel hukuktan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davası açma haklarını süresi içinde her zaman kullanabilirler.

TCK Madde 74: Genel af, özel af ve şikâyetten vazgeçme, müsadere olunan şeylerin veya ödenen adlî para cezasının geri alınmasını gerektirmez.

Bir affın genel af mı yoksa özel af mı olduğu, kapsadığı kişi sayısına göre değil, affın hukuki niteliğine göre belirlenir.[4]

Suçun neticeleri bakımından yarattığı etkiye göre belirlenen af türü, suçu tüm neticeleriyle ortadan kaldırıyorsa genel af mevcuttur. Genel af, var olan suça dair kamu davasının düşmesi veya ceza mahkûmiyetinin tüm neticeleriyle ortadan kalkması anlamına geldiğinden sadece bir suça dair genel af çıkarmak dahi mümkündür.

Genel affın kapsamına nelerin girdiğinin belirlenmesinde bazı ölçütler mevcuttur. Bunlardan ilki, affın kapsamının kanun maddesine göre belirlenmesidir. Bazı af kanunlarında af kapsamındaki suçlar kanundaki maddeleri gösterilerek belirlenir. Af kanununda gösterilen madde veya fıkralarda yer alan suçlar dışındaki tüm filler af kapsamı dışında kalır. Örneğin; 1803 sayılı Af Kanunu madde 2’de af kapsamındaki suçlar madde numaralarıyla belirtilmiştir.

Özel af ise ceza mahkûmiyetinin hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Özel af, sadece hapis cezasının infaz süresini indirebilir veya hapis cezasının ortadan kaldırılmasını sağlayabilir. Hapis cezasının bunun dışındaki hukuki sonuçları özel af ile ortadan kalkmaz. Özel af, bir grup insanı etkileyecek şekilde düzenlenebileceği gibi bir kişiye özgü olarak da düzenlenebilir.

Özel af, ceza mahkûmiyetinin sonuçlarını ortadan kaldırmaz, dolayısıyla özel aftan yararlanan kişi hakkında bazı hak kısıtlamaları devam edebilir. Aksine genel af, aftan yararlanan kişi hakkındaki hak kısıtlamalarını ortadan kaldırır.[5]

Özetle, genel af hem hapis cezaları hem de adli para cezaları hakkında uygulanabilir. Oysa, özel af sadece hapis cezaları hakkında uygulanabilir.

Genel af, ilk olarak belirli bir tarihe kadar işlenen bir suç veya suç grubu ile ilgili tüm hukuki sonuçları ortadan kaldırılması şeklinde yapılabilir. İkinci olarak ise tüm suçların hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik de yapılabilir.

Genel af, belirli koşullara bağlı olarak da çıkarılabilir. Genel aftan yararlanacak kişiye hiçbir yükümlülük getirilmeyen hallerde koşulsuz genel af, yükümlülük getirilen hallerde ise şartlı genel af söz konusu olur.

Genel aftan yararlanma hakkı, suçtan zarar görenin veya mağdurun zararının tazmin edilmesi veya aynen iade suretiyle mağdurun zararının giderilmesi şartına bağlı tutulabilir. Suç nedeniyle müsadere edilen suç konusu eşya, mal, para vs. teslim edilmemişse müsadereye tabi eşyanın teslim edilmesi de genel affın uygulanma şartı olarak kabul edilebilir. Kısmi genel af, belli suç veya suç kategorilerinin kapsam dışı bırakılmasıyla çıkartılan genel affı ifade etmektedir. Örneğin, hakkında suçta tekerrür hükümleri uygulanan hükümlülerin veya uyuşturucu madde ticareti suçunu işleyenlerin genel affın kapsamı dışında bırakılması halinde yasalaştırılan af, kısmi genel af mahiyetinde olacaktır. Kısmi genel af, Türkiye tarihinde en çok kanunlaştırılan genel af şeklidir.

Ancak Anayasa Mahkemesi, kısmi genel af düzenlemelerinin eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal kararları verebilmektedir. Bunlara örnek olarak;

Altıncı bentte, ‘şartla salıverilme hükümlerinden yararlananlar’ bakımından ayrıca yeniden suç işleyerek hüküm giyme koşulu aranırken, ‘daha önce çıkarılmış bir aftan yararlananlar’ Kanun’un kapsamı dışında bırakılmışlardır. Böylece hakkında mahkûmiyet kararı olmaksızın ve kendilerine affı ret hakkı da tanınmaksızın daha önce çıkarılmış bir aftan yararlananların beraat etme olasılıkları gözetilmemiştir. İtiraz konusu kuralın neden olduğu bu adaletsizlikler, adil bir hukuk düzeni kurmak ve kişilere hukuk güvenliği sağlamakla yükümlü bir hukuk devletinde kabul edilemez. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.[6]

Kanun koyucu, kuşkusuz, Anayasa’nın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla cezalandırmada güdülen amacı da gözeterek hangi eylemlerin suç sayılacağını ve bunlara verilecek cezanın türü ve miktarı ile artırım ve indirim nedenlerini saptayabileceği gibi kimi suçları işleyenler için ‘erteleme’ adı altında bir düzenleme de öngörebilir. Ancak böyle bir düzenleme yapılması durumunda, eşitlik ilkesi, bundan aynı durumda bulunan herkesin eşit olarak yararlandırılmasını gerektirir. Farklı düzenleme yapılabilmesi ise millî güvenlik, kamu yararı, kamu düzeni gibi haklı nedenlerden birinin bulunmasına bağlıdır. Dava konusu düzenlemeyle düşünceyi açıklama özgürlüğü bağlamında basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla işlenen suçlar yönünden erteleme adı altında bir olanak getirilmiş, ancak aynı tür suçların daha az cezayı gerektiren basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla işlenmemiş olanları kapsam dışı bırakılmıştır. Aynı tür suçu işleyenler için farklı uygulama öngören bu düzenlemenin haklı bir nedeni bulunmadığı açıktır. Öte yandan, adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu sürdürmekle yükümlü olan hukuk devletinde, yalnız suç ve cezaların saptanmasında adil ölçülerin gözetilmesiyle yetinilemez; bunların kaldırılması, değiştirilmesi ya da kimi olanaklar tanınması söz konusu olduğunda da aynı ölçülerin esas alınması zorunludur. Dava konusu düzenlemeyle aynı tür suçun daha ağırını erteleme kapsamına alıp, hafif olanını bu olanaktan yararlandırmamanın adil olduğu ileri sürülemez. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.[7]

….Böylece bir suçu bir kez işleyenin ayni suçu iki kez işleyenden daha çok ceza görmesi sonucunu veren söz konusu kanun kuralı, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı gibi, Anayasa’nın 12. maddesinde açıklanan eşitlik ilkesine de aykırı düşmektedir. Bu nedenlerle 15/5/1974 tarihli, 1803 sayılı Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasının esas yönünden iptaline karar verilmelidir.[8]

…Gerçekten, kanun koyucu, bir yandan müebbet ağır hapis cezasına çarptırılanları ceza indiriminden en üst düzeyde yararlandırmakta, öte yandan, itiraz konusu kuralla, müebbet ağır hapis hükümlülerinin dört yıllık bir gecikme ile şartla salıverilmelerine yol açmaktadır. Böylece, af indirimi yönünden sağladığı eşitliği şartla salıverilmeden yararlanma yönünden bozmaktadır…af kanunlarıyla, ceza kanunlarının tecil, tekerrür, şartla salıverilme gibi temel kurumlarına geçici değişiklikler getirilerek suçlular arasında ayırım gözetmek ve temel kanunların suçlara ve cezalara göre kurduğu dengeyi bozmak, af kurumunun geleneksel hukuki yapısına da uygun düşmemektedir… Anayasa’nın 12. maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesi uyarınca, benzer durumlarda bulunan kişilerin benzer hukuk kurallarına bağlı tutulmaları gerektiği gibi, benzer durumda bulunan kişilerin başka başka kurallara bağlı tutulmaları için de haklı bir nedenin var olması zorunludur…Belirtilen nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 12. maddesine aykırı bulunmakta ve iptaline karar verilmesi gerekmektedir.[9]

Aynı miktar cezayı alan iki hükümlüden birinin, sırf suçunun türü nedeniyle daha uzun süre ceza çektikten sonra şartla salıverilmesi, cezaların farklı çektirilmesi sonucunu doğurur ve bu iki mahkûm arasında eşitsizliğe neden olur… Böylece, infaz yönünden eşit ve aynı durumda bulunan mahkûmlar arasında şartlı salıverme bakımından ayrı uygulama, Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen kanun önünde eşitlik ilkesine uygun düşmemekte ve bu ayrılığın haklı bir nedeni de bulunmamaktadır… ceza infaz hukukunun temel ilkelerine ve Anayasa’nın “hukuk devleti” ilkesine de ters düşer. Dava konusu kuralların bu yönden de iptali gerekir.[10]

Mahkeme, 1803 sayılı Kanun’un 5. maddesinin A bendine ilişkin verdiği iptal kararı ile af kanununun kapsamı dışında bırakılan TCK’nın 141, 142, 146 ve 149. maddelerinde düzenlenen suçlardan mahkûm olanların da aftan yararlanmasını sağlamıştır.[11]

Af Kanununun Çıkarılması

Genel ve özel af çıkarma yetkisi yasa yapma yoluyla TBMM’ye ait bir yetkidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tam sayısının 3/5 (beşte üç) çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilanına karar verebilir (Anayasa madde 87).[12] Yani, 600 milletvekilinin bulunduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) en az 360 milletvekilinin kabul oyu ile bir genel af kanunu çıkarılabilir. Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın 104. maddesine göre, “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır.” Cumhurbaşkanının bu yetkisi idari karar mahiyetinde bir özel af çıkarma yetkisidir. Cumhurbaşkanı, bazı kişiler hakkında özel af çıkarabilir.

Sonuç olarak, ister meclis isterse Cumhurbaşkanı yetkisini kullansın her iki organın da bu yetkilerinin kaynağı doğrudan doğruya anayasadır. Bir istisnai durum olarak ise AY madde 169 verilebilir. İlgili madde sadece orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz hükmüne haiz olup ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz kuralı getirmiştir.

Affın Sonuçları Nelerdir?

Genel Affın Sonuçları

Genel affın ceza hukuku yönünden esas fonksiyonu kamu davasının düşmesi ve ceza mahkûmiyetinin tüm sonuçlarıyla ortadan kalkmasıdır. Ceza yargılamasında çeşitli aşamalar bulunduğu için af çıktığı esnada bulunulan noktaya göre izlenilecek usul de farklı olacaktır. Genel olarak bu affın sonuçları dörde ayrılabilir;

Birincisi, genel af kapsamına giren suçlar bakımından devam eden soruşturmalarda dava açılmaz. Soruşturma evresinde cumhuriyet savcısı söz konusu eylemin af kapsamına girdiği kanaatine varırsa takipsizlik kararı verecektir. Eğer dava açılmış ise düşme kararı verilir. Bu kararla bir ceza mahkûmiyetinin doğurabileceği hiçbir sonuç meydana gelmez. CMK m.223/8’e göre: ”TCK’da öngörülen düşme sebeplerinin varlığı halinde …davanın düşmesine karar verilir”. Ancak, CMK m. 223/9’da ”Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.” hükmü yer almaktadır. Bu durumda TCK m. 65’e dayanarak düşme kararı verilecek olsa da davanın durumuna göre CMK m. 223/9 hükmünden hareketle sanığın daha lehine olacak şekilde düşme kararı yerine, beraat kararı verilmesi daha hakkaniyetli olacaktır.[13]

İkincisi, kesin hükümden sonra çıkan genel af, hükmün yerine getirilmesini engeller. Bu çerçevede hükmün infazına başlanmamış ise infaz başlamaz, başlamış ise infaz kesilir. Bu aşamada ilgili eylemin af kapsamına girip girmediğine infazdan sorumlu cumhuriyet savcısı karar verecektir.

Üçüncüsü, genel affın güvenlik tedbirlerine etkisi olmaz; çünkü affa rağmen failin tehlikeliliği devam eder. Dördüncü olarak ise affa uğrayan cezalar adli sicilden silinir.

Genel af, geçmişe etkilidir. Genel af, fiilin suç teşkil eden ve cezai yaptırım gerektiren tüm sonuçlarını geçmişe etkili olarak ortadan kaldırır.

Özel Affın Sonuçları

Özel af mahkûmiyeti etkilemez; mahkûmiyete bağlı tüm sonuçlar etkisini sürdürmeye devam eder. Özel af, sadece cezayı etkileyerek cezanın kısmen veya tamamen çekilmesini engeller ya da cezanın daha hafif bir cezaya dönüşmesini sağlar. Özel affın sınırlı bir şekilde sayılmış olması yani numerus clauses olması önemli bir faktördür. Özel af, hapis cezalarıyla ilgili olarak geçerli olan bir kavramdır ve genellikle para cezalarını etkilemez. Özel af uygulandığında, hapis cezasının tamamen kaldırılması yerine, sadece infazına son verilir. Bu durumda, suçlu hala hapis cezasına tabi tutulmuş kabul edilir, ancak cezanın infazı gerçekleştirilmez. Özel affın uygulanabilmesi için, kanunun hapis veya adli para cezasını seçimlik olarak öngördüğü durumlarda, yargıcın hangi cezaya hükmettiği önemlidir. Eğer yargıç adli para cezasına karar vermişse, özel af uygulanması mümkün olmayacaktır. Ancak, eğer yargıç hapis cezası vermişse, özel af bu hapis cezasının infazına son verilmesini sağlayabilir.

Özetle; özel af, sadece hapis cezalarını etkileyen bir düzenlemedir ve adli para cezalarını kapsamaz. Özel af uygulanan kişiler, hala hapis cezasına tabidir, ancak cezanın infazı durdurulur.

Özel af, asli cezayı tamamen ortadan kaldırmışsa infazına başlanmış olan cezanın infazına derhal son verilir. İnfaza başlanmamışsa, artık hiç başlanmaz. Ancak özel af, müsadere olunan şeylerin veya ödenen adlî para cezasının geri alınmasını gerektirmez.

Cezayı hafifletmişse, mahkûmiyet kararlarında yazılı olan cezalar esas alınarak hafifletme hükmü uygulanır. Af yasasının asli cezayı değiştirmiş olması durumunda ise somut ceza esas alınarak işlem yapılır. Özel af, sadece cezayı etkilediği için ortada bir mahkûmiyet hükmünün bulunması gerekir. Toroslu ‘ya göre, aftan önce kamu davası açılmış ve halen devam ediyorsa davaya devam edilmesi ve kesin hükme bağlanması gerekir.[14]

Üç adımlı olan bu süreç; suçun cezasının cezaevinde infaz edilmesine son verilmesi, ceza mahkûmiyetinin infaz süresinin azaltılması ve hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi adımlarından oluşmaktadır.

Bireysel Özel Af ve Toplu Özel Af

Bireysel özel af halinde, özel affın kapsamına giren kişi veya kişiler tek tek gösterilerek hangi suçlarının ne miktarda affedildiği belirtilir. Toplu özel afta ise affedilecek kişiler somutlaştırılmadan, sadece affedilen cezalar ve türleri gösterilerek düzenlenen af yasası söz konusudur. Türkiye’de en çok yasalaşan af türü, toplu özel af niteliğinde olanlardır. Çünkü toplu özel af yasama organına belli suç tiplerini seçerek istediği miktarda ceza indirimi yapma imkânı sunmaktadır.

Örneğin, tek tek suçları sayarak (insan öldürme, hırsızlık, gasp, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, vb.) ve bazı suçları hariç tutarak cezanın cezaevinde infazına son verilmesi veya bu suç tiplerine infaz indirimi yapılması toplu özel af niteliğindedir.


Kaynakça

  • YARIMBATMAN, G., “Türk Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Af Yetkisinin Kullanımı”, TBB Dergisi, S. 150, 2020.
  • ÖZBEK/KANBUR/DOĞAN/BACAKSIZ/TEPE, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2022.
  • ARTUK/GÖKÇEN/ YENİDÜNYA A., Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2022.
  • TOROSLU, N., Ceza Hukuku Genel Kısım, Ankara, 2015.
  • GÖZLER Kemal, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Ekin, 17. Baskı, Bursa, 2014.
  • DURSUN, Selman. Ceza Hukuku, Beta,3. Baskı, İstanbul, 2016.

Referanslar

  • [1] “Af, yargısal sonuçlar doğursa da niteliği itibariyle bir yargı işlemi değildir; yasama ya da devlet başkanı tarafından tesis edilen bir yürütme işlemidir.” (Anayasa Mahkemesi 18.03.1986 tarih ve 1985/30 Esas ve 1986/10 Karar).
  • [2] Anayasa Mahkemesi 09.06.1964 tarih ve 1964/12 Esas ve 1964/47 Karar.
  • [3] ARTUK M. Emin/GÖKÇEN Ahmet/YENİDÜNYA A. Caner, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 1063.
  • [4] ÖZBEK/KANBUR/DOĞAN/BACAKSIZ/TEPE, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 749.
  • [5] “Özel af, kesinleşmiş bir cezayı kaldıran, hafifleten veya daha hafif olmak koşuluyla başka bir cezaya çeviren bir atıfet kurumudur. Bu niteliğiyle haklarında henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş olanlar için özel af söz konusu olmaz. Genel af, sosyal düşüncelerle tüm ya da kimi suçları ve hükmedilmiş ise cezaları, bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırır. Kapsamına giren ve haklarında henüz dava açılmamış suçlar hakkında kamu davası açılmasını önler” Anayasa Mahkemesi 18.03.1986 tarih ve 1985/30 Esas ve 1986/10 Karar.
  • [6] Anayasa Mahkemesi 18.07.2001 tarih ve 2001/4 Esas ve 2001/332 Karar.
  • [7] Anayasa Mahkemesi 19.09.2000 tarih ve 1999/39 Esas ve 2000/23 Karar.
  • [8] Anayasa Mahkemesi 24.06.1976 tarih ve 1976/7 Esas ve 1976/35 Karar.
  • [9] Anayasa Mahkemesi 13.03.1979 tarih ve 1978/67 Esas ve 1979/14 Karar.
  • [10] Anayasa Mahkemesi 31.03.1979 tarih ve 1991/18 Esas ve 1992/20 Karar.
  • [11]YARIMBATMAN, G. Türk Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Af Yetkisinin Kullanımı, s. 73.
  • Anayasa Mahkemesi 02.07.1974 tarihli ve 1974/19 Esas ve 1974/31 Karar.
  • [12] “Bu durumda Mecliste beşte üç çoğunluğa sahip iktidarlar hariç, af kanunu çıkartabilmek için iktidar ve muhalefetin uzlaşması gerekmektedir.” Bkz. GÖZLER, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, s. 146.
  • [13] DURSUN, S., Ceza Hukuku, s. 388.
  • [14] TOROSLU, N., Ceza Hukuku Genel Kısım, s. 425.